Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

1 Ekim Meclis açılışı Erdoğan, şova dönüştü!

                         

Anayasa gereği, 1 Ekim’de yapılan Meclis açılışları, açılış konuşmalarında verilen mesajlar, selamlaşmalar, el sıkışmalar, resepsiyon katılımları, basının ilgisi, resepsiyon fotoğrafları her yasama yılı açılışlarında kamuoyunda gündem olur, tartışılır...

Ama bu yasama yılı açılışı son yılların en ses getiren, en çok tartışılan açılış yılı oldu!

Bu yasama yılı açılışının, partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretiyle aynı zamana denk gelmesi. ABD ziyaretinin bir ‘meşruiyet’ tartışmasına dönüşmesi. Her ne kadar ‘fevkaladenin de fevkinde’ bir ziyaret oldu propagandası yaratılmaya çalışılmak istense de; ABD ziyaretinin, ne elde edildiğinden çok verilen tavizlerle gündem olması…

CHP’nin bir önceki yasama yılında tartışmalara konu olacak biçimde ‘normalleşme’ arayışları çerçevesinde Meclis’te Erdoğan’ı ayakta karşılama, giderken ayağa kalkmama tavrının aksine, 19 Mart darbesiyle belediyeler ve partiye yönelik operasyonları gerekçe göstererek yasama yılı açılışına katılmaması meşruiyet tartışmalarını kuvvetlendirdi.

ABD’DEN SONRA İÇERİDE MEŞRUİYET ARAYIŞI

CHP, iktidarın yargı eliyle partiye ve belediyelere yönelik sistematik saldırıları karşısında hiçbir şey yokmuş gibi açılışa katılması beklenemezdi; CHP’nin bu tavrı, partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok kızdırdı. ABD’deki olumsuz hava ve CHP’nin katılmama kararı karşısında Erdoğan CHP dışındaki muhalefetle resepsiyonda bir araya gelerek, CHP’yi yalnızlaştırmayı çağrıştıran görüntü verdi.

HASAR GİDERME Mİ, YENİ STRATEJİ Mİ?

ABD’den sonra içeride siyasi bir hamleye ihtiyaç vardı. Bu Meclis açılışında bugüne kadar bir araya gelmekten imtina ettiği CHP dışındaki muhalefet parti liderlerini etrafında toplayarak ‘başarılı’ bir PR hamlesi yaptı. Günlerdir tartışılan görüntüler Erdoğan’ın ekibi tarafından planlı olarak yapılmış bir PR hamlesidir.

Hele ki bugüne kadar Erdoğan karşısında en sert muhalefeti yapan DEM’liler, Müsavat Dervişoğlu, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun davete icabeti yerine getirmenin ötesinde Erdoğan’ın ‘ağzının içine’ düşecek ‘hayran’ bakışlı fotoğraflar muhalif kesimde tartışmaları alevlendirmiştir.

ABD ziyaretinde uçaktaki gazetecilerin soru soramamaları da çok eleştirilmişti. Muhalefet liderlerinde olduğu gibi muhalif olarak bilinen gazetecilerin Erdoğan’a yaklaşmasına, her ne kadar sorulara cevap verilmese de soru sormalarına izin verilerek uçaktaki gazeteci hasarı da giderilmek istenmiş.

Erdoğan’ın, Özgür Özel dışındaki tüm muhalif siyasileri etrafında toplaması CHP’yi yalnızlaştırma mı yoksa yeni anayasa değişikliğine yönelik bir strateji mi?

ERDOĞAN YENİ BİR OYUN MU KURUYOR

Aradan çok bir zaman geçmedi Mayıs seçimleri ve yerel seçimlerde CHP’yle işbirliği yaparken ‘’terörist’’ ilan edilen DEM’liler, iktidarın açılım projesiyle birlikte ‘’meşruiyet’’ kazandıktan sonra şimdi de Erdoğan’ın ‘’meşruiyet’’ arayışına dayanak oldular. DEM derhal kapatılmalıdır diyen Bahçeli ve Erdoğan CHP-DEM işbirliğini suç saymaktan vazgeçip DEM’i CHP’den kopararak açılımla birlikte kendi müttefikleri haline getirmeyi başardılar.

2023 seçimlerinde miting meydanlarında ‘’terör örgütünün uzantıları’’ diyerek yeri göğü inleterek ‘’benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana ülkeyi teslim etmez’’ diyen Erdoğan’a; DEM’li, Tuncer Bakırhan, Saruhan Oluç, Sezai Temelli, Meral Daniş Beştaş ve Pervin Buldan’ın Erdoğan’ın ağzının içine düşecek noktaya gelmeleri, teröristlikle suçlanmaktan ‘muhatap’lığa evirilmiş olmanın mutluluğu, hazzı olarak görülebilir.

ERDOĞAN VERİLEN FOTOĞRAFLARDAN MEMNUN!

ABD’deki moralsizlikten sonra, CHP’nin başlattığı ‘meşruiyet’ tartışmasını kurduğu masanın etrafında toplamış olmanın başarısıyla ilk etapta gecenin kazananı Erdoğan gibi gözüküyor.

Erdoğan rejiminin düne kadar Kürt siyasetçiler, Gezi direnişçileri, muhalefet eden sanatçı, iş insanı kim varsa uyguladığı ağır baskılardan sonra CHP ve CHP’li belediyeler üzerinde oluşturduğu bunca ağır baskılara rağmen, muhalif partilerin genel başkanlarının Erdoğan’a yaklaşması muhalif seçmeni yanaştırması anlamına gelmez. Genel başkanlar gitse de seçmeni götürebilmeleri söz konusu değildir.

CHP, iktidarın kendisine yönelik uygulamaya çalıştığı yalnızlaştırma stratejisi karşısında hata yapmadan muhalefete umut veren siyasi stratejiler geliştirebilirse sürecin kazananı olma ihtimali yüksektir.

Bugün Meclis’i kırmakla suçlanan CHP, bir önceki açılışta Erdoğan’ı ayakta karşılamış olmasına rağmen bugün hem partiye hem de belediyeleri topyekûn ağır baskı altında, haksız tutuklamalarla karşı karşıyadır.

İBB Başkanı-cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Zeydan Karalar, Murat Çalık ve onlarca belediye başkanı, belediye çalışanı… Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Osman Kavala, Fatih Altaylı ve bir sürü isim siyasi tutuklu ve hükümlü cezaevindeyken, Erdoğan iktidarından adalet, demokrasi, hukuk ve barış beklemek ne kadar inandırıcıdır.

Muhalifler haksız yere cezaevlerindeyken iktidar ile çözüm süreci yürütmek, yeni anayasa arayışı içine girmek ne kadar gerçekçidir. Sadece kendi varlığını önceleyen anlayışla masaya oturmak, oturana bir şey kazandırmaz. Bugüne kadar iktidar kayığına binenler belli yerlerde indirildiler, bugün binmeye çalışanlarda ihtiyaç sona erdikten sonra indirileceğini bilmeliler.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.