Geçtiğimiz hafta Altlı Masada önce her şey önce toz duman oldu ama hafta sonunda, uzlaşı adına sağduyulu insanların girişimleriyle tekrar birliktelik sağlandı. Birlikteliğin sağlanması çok önemliydi, çünkü İyi Parti, Millet İttifakının ikinci büyük paydaşıydı. Yok sayılamazdı ve parlamenter sisteme tekrar dönebilmek adına seçimin kazanılması açısından yaşamsal derecede önemliydi. İktidar kanadı ellerini ovuşturmaya, sevinç çığlıkları atmaya başladı ve “eteklerindeki taşları biraz daha döksünler ki, vurucu hamleyi öyle yapalım” beklentisi içine girdi. Ama hevesleri kursaklarında kaldı ve bekledikleri olmadı!
Meral Hanım yanlış yapmıştı ama yanlışa yanlış ile karşılık verilmemeliydi. Çünkü bizim sağduyuya ve uzlaşıya ihtiyacımız vardı. Kötü sözler uzlaşabilme zeminini yok ederdi. Eski defterler açılarak yapılan balistik füze taarruzları ise çok yanlıştı. Çünkü mücadeleler duygularla, hamasetle ve kendinizi rahatlatmak için söylenen kötü sözlerle kazanılamazdı. Farklı ideoloji, kültür ve hatta inanç sahipleri arasında ortak bir dile gereksinim var. Herkes kendi doğru, iyi ve güzelini diğer tarafın kolayca benimsemeyeceği farkındalığı içinde olmalıydı.
Türkiye’nin En Büyük Sorunu İktidar
Her sorun yaşadığınızda köprüleri tamamen atarsanız ve karşı taraf hatalı bile olsa ağıza alınmayacak şeyler söylerseniz; daha sonra bir araya gelmenizin ve işbirliği yapabilmenizin önünü kesersiniz ve gelecekteki hareket serbestinizi de kısıtlar, hatta yok edersiniz. Altılı Masaya dönmemiş olsaydı bile, seçimden sonra parlamenter sisteme tekrar geçebilmek adına, yapılacak Anayasa değişikliği ve demokratikleşme süreci için İyi Parti’ye ihtiyaç vardı ve hala da var.
Şu kesinlikle bilinmelidir ki; bugün Türkiye’nin en büyük sorunu iktidardır. Cumhuriyetin, demokrasinin, hukukun, kanun ve kural hakimiyetinin, ekonomik kaynaklarımızın çarçur edilmemesinin, hakça bölüşümünün ve iç barışımızın önündeki en büyük engeldir. Bu sorundan ve engellerden kurtulabilmek için ihtiyacımız; uzlaşmaktır. Eski defterleri açıp, karşılıklı birbirimizi suçlamak ve karalamak değil! Hatta, eski bakış açılarımızı bile değiştirmek zorundayız. Savaşan, birbirlerini bombalayan ve öldüren ülkeler bile masaya oturup müzakere yapabiliyor
Ortak Bir Anlayış ve Yetkili Kurulların Bilgilendirilmesi
Altılı Masanın en son toplantısında “28. Dönem TBMM ve 13. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayımız ve geçiş süreci yol haritası konusunda ORTAK BİR ANLAYIŞA ulaşmış durumdayız. Genel Başkanların partilerinin YETKİLİ KURULLARINI BİLGİLENDİRMESİ sonrası nihai açıklamayı 6 Mart 2023 tarihinde kamuoyu ile paylaşmak üzere Saadet Partisi ev sahipliğinde tekrar bir araya geleceğiz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” açıklaması yapılmıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının konuşulduğu bir toplantıdan sonra yapılan ortak açıklamada; ORTAK BİR ANLAYIŞA ulaşılmış ve Genel Başkanların YETKİLİ KURULLARINI BİLGİLENDİRMESİ hususu belirtilmiş olmasına rağmen Meral Akşener partisine gittikten sonra sorun çıktı. Tersi olsaydı; özellikle, Cumhurbaşkanı adayı konusunda ortak bir anlayışa henüz ulaşamadık ama üzerinde çalışıyoruz, partilerimizin yetkili kurullarında müzakere edeceğiz ve yetki alacağız açıklaması yapılırdı.
Akşener’i Kutluyorum
Belli ki İyi Parti içinde halkta ve İyi Parti seçmeninde karşılığı olmayan ama örgütsel gücü olan bir klik, Meral Akşener’i o açıklamayı yapmaya zorladı. Bu klikin Cumhur İttifakı içinde MHP, sermaye içinde “Beşli Çete” ve derin devlet içinde bazı yapılarla bağı ve ilişkisi var. Tabii ki; Meral Akşener ve İyi Parti üst yönetimi başından itibaren Cumhurbaşkanı adaylığı için Ekrem İmamoğlu’nu tercih ediyordu. Nedeni ise; Erdoğan’ın kaybetmesi sonrası aynen ANAP gibi çözüleceğini öngördükleri AKP’nin seçmeni için cazibe merkezi olmak, merkez sağa tamamen oturmak ve birinci parti olmaktı. Meral Akşener’in başbakanlığa talip olması; geleceğe yönelik bu kurgunun tezahürüydü. “Kazanacak aday” açıklaması da bu bağlamda söylenmişti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğu’nun Cumhurbaşkanı olmasının ise bu öngörünün gerçekleşmesini sekteye uğratabileceği düşünülüyordu. Bu tür şeyler siyasetin içinde var ve normal. Ama hiçbir zaman parti çıkarları Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği ile çelişmemeli ve geleceğini tehlikeye atmamalıdır.
Sonunda mutlu sona ulaşıldı ve Meral Akşener liderliğinde İyi Parti, Millet İttifakına geri döndü ve geçtiğimiz Pazartesi akşamı Saadet Partisi Genel Merkezi önünde görkemli ve etkileyici ortak bir açıklamayla Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ilan edildi. Yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Bu nedenle Akşener’i kutluyorum. Ama bu dönüşün mimarları İyi Parti seçmeni, İyi Parti örgütü ve İyi Parti içinde sağduyulu ve seçimin muhalefet tarafından kazanılmaması durumunda Türkiye’yi hangi tehlikelerin beklediğinin farkındalığı içinde bulunan İyi Partili Milletvekilleriydi. Çünkü Meral Akşener’in masayı terk etmesi, seçmende ve örgütte beklenen coşkuyu yaratmadığı gibi öfkeye neden olmuş ve hatta bazı istifaları bile tetiklemişti.
Altın Köprü
Meral Akşener, dönüşü ile hem partisini kurtarmış hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilme şansını yüzde yüze çıkarmıştır. Artık, Kemal Bey açık ara seçilir. İktidar için ise iki hamle kaldı. Birincisi; seçime iştahlı görünüp el altından deprem bahanesi ile Anayasa ihlali yaptırarak Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) seçimi uzun süreli erteletmek. İkincisi ise 2015’de yaşadıklarımıza bile rahmet okutacak bir kaos planını devreye sokmak. Doğru olan, etik, demokratik ve yurtsever seçenek ise; Türkiye’yi daha fazla yormamak, kaynaklarını boş yere tükettirmemek ve daha fazla felakete taşımayarak istifa etmek, ülkeyi adil ve dürüst bir seçime götürmektir. Meral Akşener’in Altılı Masadan ayrılması ve açıklama yapması üzerine, karşı açıklamalar yapmayıp durumu tırmandırmayan, kötü sözler söylemeyen, çevresine itidal tavsiye eden ve işbirliğine yönelik köprüleri atmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ayrıca kutluyorum. Çinli filozof ve stratejist Sun Tzu’nun öğretisine uygun olarak Meral Akşener’in onurlu bir dönüş yapmasına imkan sağlayan İmamoğlu ve Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı teklifine evet diyerek muhatabına “Altın Köprü” uzatması, her türlü takdirin üzerindedir.
Sonuç olarak; eteklerden dökülen taşların hedefi birbirimiz değil, ülkemizi felakete sürükleyen iktidar olmalıdır.