Cumhuriyetimizin 98. yılına ulaştık.
Büyük bir coşkuyla ve heyecanla kutlayacağız, kutlamalıyız da…
Ancak, kutlarken sorgulamamız ve yanıtlamamız gereken sorular var.
- Cumhuriyet, yılda bir gün 29 Ekimlerde kutlanan bir bayram günü müdür?
- Cumhuriyetin bizler için değerini ve ne anlama geldiğini biliyor muyuz?
- Cumhuriyeti kutlamayı hak ettik mi?
*
Sondan başlayalım.
Hak etmek için ona sahip çıkmak ve yitirmemek için emek vermek gerekir.
98 yıl önce,
- Emperyalizmin işgal ettiği bir Ülkede
- Ulusal Bağımsızlık Savaşı vererek Özgürlüğü ve Bağımsızlığı kazanan
- Yoksulluk ve cehaletin karanlığında bırakılmış salgın hastalıklarla kırılan
Türkiye Halkı Cumhuriyet Devrimi ile,
- Demokratik Laik Sosyal bir Hukuk Devletine,
- Kadınıyla, erkeğiyle İnsan ve Yurttaş kimliğine,
- Çağdaş bir yaşama biçimine ulaştı.
Onlar canıyla, kanıyla ve emeğiyle kazandıkları Cumhuriyet’e sahip çıktılar,
- Toplu Eğitim Seferberliği ile cehalete karşı,
- Toplu Kalkınma Hamlesi ile yoksulluğa karşı savaştılar…
10 yıl sonra,
Kazandıkları zaferlerle 10. Yıl Marşını yazdılar.
“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan.
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan.
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan,
Demirağlarla ördük Anayurdu dört baştan…”
*
98 yıl sonra bugün,
- Tek adam tarafından yönetiliyorsak,
- Kurtuluş Savaşını yöneten, Cumhuriyeti ilan eden TBMM yetkisiz bırakıldıysa,
- Demokratik Laik Sosyal Hukuk Devleti fiilen yok edildiyse,
- Cumhuriyetin temel ilkeleri tartışılmaya ve değiştirilmeye çalışılıyorsa,
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ismi değiştirilmek isteniyorsa,
- Üretmeden yabancıların ürettiklerini tüketiyorsak,
- Ekonomimiz yabancı sermayeye bağımlı hale geldiyse,
- Yoksulluğun çaresizliğine ve cehaletin karanlığına doğru sürükleniyorsak,
- Çağdaş yaşama biçimimiz değiştirilmeye, yaşamımızda Arap kültürünün egemen olmasına çalışılıyorsa,
- İnanç ve etnik kimlikler temelinde ayrıştırılıyor ve çatıştırılıyorsak,
- Yurtta Barışı, Dünyada Barışı yitiriyorsak…
Ve hala,
88 yıl önce kazanılan zaferlerle yazılan 10. Yıl Marşını heyecanla ve coşkuyla söylüyorsak…
Cumhuriyeti kutlamaktan öte,
Oturup düşünmek ve sormak zorundayız.
Cumhuriyet, yılda bir defa 29 Ekim’de kutladığımız bir bayram günü müdür, diye…
*
Bugün
Halkla, toplumsal ve siyasi muhalefetle tartışmalı ve kavgalı tek adam yönetiminde,
Siyasi iktidarın tetiklediği birbiriyle tartışmalı, kavgalı bir toplumda,
Emeğin yok sayıldığı çalışanların köleleştirildiği,
Halkın yoksulluk sınırının altında bırakıldığı bir düzende…
Halkın özvarlığı olan ülkemizin kaynaklarını,
Devletin gücünü kullanarak kendi kişisel ve siyasi çıkarları için harcayan siyasi iktidarın,
Ve iktidarın gücünden beslenen ve gücün sürekliliği için iktidarı sahiplenen,
Vatan, millet, Cumhuriyet, adalet, çağdaş yaşam gibi değerlerden yoksun,
Arap kültürü ile beslenen bir azınlık,
Ülkemize ve bizlere egemen olabiliyorsa…
Oturup düşünmek ve sormak zorundayız.
Cumhuriyeti kutlamayı hak ettik mi, diye…
*
Cumhuriyetimizin 100. Yılında
Geleceğe güvenle ve umutla bakmak,
Büyük bir coşkuyla 100. Yılımızı kutlamak istiyorsak…
Bugünden başlayarak her gün,
Cumhuriyetimize sımsıkı sarılmak ve sahiplenmek zorundayız.
Sarılacağımız ve sahip çıkacağımız,
İnsan olarak, çağdaş yaşama biçimimizdir…
Yurttaş olarak, hak ve özgürlüklerimizdir…
Bizlerin, hepimizin çağdaş geleceğidir…
Kutlamak için emek vermek gerekir.
*
Bizleri kutuplaştıran bu sömürü düzenine ve siyasete,
Gelin hep birlikte,
Hayır diyelim ve ayrışmayı reddedelim…
Birbirimizi suçlamayı, tartışmayı, ben-sen kavgasını bırakalım,
Birbirimize gülümseyelim ve
Cumhuriyet’le buluşarak kol kola girelim…
Ki;
Cumhuriyetimizin 100. Yılında,
Geleceğe umutla ve güvenle bakalım,
Ve coşkuyla hep birlikte haykıralım;
Yaşasın Cumhuriyet…
Sonsuza dek yaşayacak Cumhuriyet…
*
Cumhuriyetimizin önderi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucu Cumhurbaşkanı Devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Cumhuriyet Devrimimizi ilan eden TBMM’nin üyelerini saygıyla ve minnetle anıyorum.