Zor bir haftayı geride bırakıyoruz. Tabi ki bu durum baktığınız pencereye göre değişir. Kimilerine göre her şey tozpembe. Benim baktığım pencerede ise ortalık zifiri karanlık.
Geçen bir hafta içinde neler yaşandı diye düşünmek bile insanın ruh sağlığını bozmaya yetecek boyuta ulaştı.
Gördüklerimiz mi söylenenler mi, yaşadıklarımız mı açıklanan resmi rakamlar mı gerçek?
Çelişkiler içinde kaybolmamak elde değil.
*****
Korona virüs salgınına karşı aşılamada büyük başarı sağlandığı anlatılırken,
Nüfusun ancak %1’nin aşılandı haberi ve bedelsiz gelen 1 milyon doz aşının bir firma üzerinden dozu 12 dolardan devlete satıldı iddiaları…
Salgınla mücadele diye bir yıldır eve kapatılan 65 yaşın üstündeki yurttaşların sorununa çözüm beklenirken,
İstanbul’da toplu taşım araçlarına binmelerinin yasaklanması ve başta RTE olmak üzere sağlığa bakanın omuz omuza bir cenaze törenine katılması…
Salgını önlemek adına insanlar bir araya gelmesin diye kapatılan kafe, lokanta ve benzeri işyerlerinin ve çalışanlarının, yasaklanan sanat etkinlikleri ile açlığa terk edilen sanatçıların sorunlarına çare beklerken,
AKP’nin kendi üyelerinin ve taraftarlarının sağlığını hiçe sayacak şekilde kongrelerini spor salonlarında izdiham yaratacak şekilde yapması ve bu durumdan AKP genel başkanı RTE’nin büyük mutluluk duyması,
Kongreye katılanlara promosyon olarak bedelsiz korona virüs testi yapılması,
Kongrelerin yapıldığı Ordu’da, Trabzon’da, Rize’de salgına yakalananların sayısının artması…
Ülkemizin yönetiminden tek başına yetkili ve sorumlu olan RTE’nin yine yeniden bir müjde vermeye hazırlanırken,
Gara operasyonunda kaçırılan yurttaşlarımızın katledildikleri haberinin gelmesi ve bu olayın sorumlusu olarak Devletin gösterilmesi…
Gara operasyonunda yitirilen yurttaşlarımızın üzüntüsünü yaşarken ve neler olduğunu öğrenmek isterken,
RTE’nin operasyon hakkında sorduğu sorulara yanıt vermek yerine CHP genel başkanına Cumhuriyet tarihinde siyasette hiç duyulmamış sözlerle hakaret etmesi…
Bu olaya başka bir boyut vererek kendilerini aklamaya çalışan AKP Genel Başkan Yardımcısının “seçimlerde 4 tane oy alabilmek için olmadık kalıba giriyorsunuz. Lanet olsun oylarına. Onların oylarının Allah belasını versin” sözleriyle hakaret etmesi…
Cezaevlerinde kadınlara uygulanan çıplak aramanın yasalara ve genel ahlaka aykırı olduğu açıklamasını beklerken,
Adı zengin ancak fikri fakir kişilerin çıplak aramaya maruz kaldığını açıklayan kadınlara “onurlu ve ahlaklı kadın bir sene beklemez” sözleriyle hakaret etmesi…
Üniversitelerini yönetecek rektörün atanma şekline ve yetersizliğine itiraz eden Boğaziçili öğretim üyeleri ve öğrencilerin dikkate alınacağını beklerken,
Terörist ve vatan haini ilan edilmeleri…
Destekçisinin “askıda ekmek” kampanyasına destek veren RTE-AKP’nin dile getirdiği adalet ve ekonomi reformu ile yokluk içindeki işsiz kalan yurttaşlarımıza, esnafa, çalışanlara, emekliye… çare bulacağını beklerken,
Belediyelerin yurttaşlarımıza ekmek dağıtmasının bile engellenmesi…
Ankara Büyükşehir Belediyesi kaynaklarının ve parasının “parsel parsel” nasıl yok edildiğini ortaya koyan Murat Ağırel’e teşekkür edilmesi gerekirken,
Saldırılar ve tehditlerle karalanmaya, itibarsızlaştırılmaya ve susturulmaya çalışılması…
Yüzyıllardır namazlarını kıbleye dönerek kılan halkımıza kıbleyi göstermek üzere Diyanetin 81 İl’e “kıble uzmanı” alınması kararından gelen tepkilerle geri adım atılması…
Ekonominin bugünkü durumundan sorumlu olan ve istifa ettiğinden bu yana kendisinden haber alınamayan “ekonomiye bakan” Berat Albayrak’ın ve hazineden harcanan 128 milyar doların nerede olduğuna yanıt beklenirken,
Berat Albayrak’ın ekonomide ne kadar başarılı olduğunun söylenebilmesi ve AKP’ye genel başkan olma olasılığının tartışılması…
Tarladan en fazla 1-1,5 liraya alınan ürünlerin tezgahlarda 10-15 liraya satılması…
Tarlada üreten çiftçilerin feryatlarının duyulmaması, Pazar yerlerinde atıkları toplayan insanlarımızın hallerinin görülmemesi…
Bütün bu yaşadıklarımızın sorumlusu olarak her zaman olduğu gibi muhalefetin ve 3 defa kendilerinin değiştirdiği Anayasanın gösterilmesi…
Türkiye Cumhuriyetini yönetmekle “yetkili” ve “sorumlu” olan RTE’nin genel başkanı olduğu AKP’nin İstanbul il kongresinde “…Biz bu millete hizmetkâr olmaya geldik, efendi olmaya değil. Şimdi beğenmiyorlar ya, engellemeye çalışıyorlar ya… Onlara rağmen Kanal İstanbul’u da yapacağız. İnadına yapacağız” sözleri…
Yaşadıklarımızın gerçek nedenini gösterdi.
“Her şeye rağmen iktidarda kalma inadı.”
Millet geçim derdinde,
RTE-AKP ve destekçileri iktidarda kalma derdinde…
*****
Örnekleri çoğaltılabilecek olan bu bir hafta içinde yaşadıklarımızın onda birinin yaşandığı normal bir ülkede ya yöneticiler ya da hükümet halktan özür diler ve istifa eder.
Ülkemizde ise bırakın özür dilemeyi en küçük eleştiriyi bile hakaret kabul ederek suç duyurusunda bulunan iktidar sahiplerinin uygulamalarını eleştiren, karşı çıkan ve sorgulayan yurttaşlarımıza ve muhalefete karşı ülkemiz insanının yapısına, kültürüne ve toplumsal ahlaka aykırı söylem ve tavır içinde olmaları kabul edilebilir bir durum değildir.
Üstelik siyaseti inanç temelinde yapan bu kişilerin “iyi ve ahlaklı insan olmayı” öğütleyen inanca aykırı söylem ve davranışlar içinde olmaları ne denli samimi ve dürüst olduklarının da ayrı bir göstergesidir.
Evet, normal bir ülke olmaktan gittikçe uzaklaşıyoruz.
Yaşadıklarımız,
Var olmak için yokluğu paylaşarak omuz omuza savaşanların “Yurtta Barış, Dünyada Barış” temelinde kurdukları Türkiye Cumhuriyetine hiç yakışmıyor.
Aslında bu bizlere yaşatılanlar,
Özünde sevginin, hoşgörünün ve dayanışmanın var olduğu Anadolu kültürünü değil, riyakarlığa ve çıkara dayalı ahlak ve vicdandan yoksun başka bir anlayışı çağrıştırmaktadır.
*****
İnatla yanlış düzeltilemez,
İnatla iş yapılamaz,
İnatla devlet yönetilemez.
Halka rağmen inatla iktidarda kalınamaz.
Demokrasilerde Devlet;
Halkın verdiği yetkiyle,
Halkın ve Ülkenin çıkarları doğrultusunda,
Demokrasinin ve adaletin kurum ve kurallarıyla,
Akılla ve vicdanla,
Anayasa ve yasalarla yönetilir.
İnatla değil.
27.02.2021
M. Tevfik KIZGINKAYA