Bir haftadır yanıyoruz.
Alevlerin ağaçları yutarcasına ilerleyişini,
Köyleri, mahalleleri, ilçeleri sarışını,
İnsanların alevler karşısındaki çaresizliğini ve kaçışlarını izledikçe…
Belediye başkanlarının kentlerini kurtarabilmek için çırpınışlarını,
Acil uçak ve helikopter isteklerini, çaresizlikten döktükleri gözyaşlarını,
Evleri yanan insanlarımızın haykırışlarını, isyanlarını, gözyaşlarını gördükçe…
İçimiz yanıyor, gönlümüz kararıyor, üzüntüden öte duygularla sarsılıyoruz.
*
Yangınlara karşı önlem alması ve çıkan yangınları söndürmesi gereken,
Görevli, yetkili ve sorumlu kişilerin yaptıklarını gördükçe, söylediklerini duydukça…
Şaşkınlık, hayal kırıklığı ve kızgınlıkla doluyoruz, taşıyoruz.
Ormanlardan yükselen alevler, RTE-AKP iktidarının maskesini de yakıyor ve gerçek yüzünü, niyetini ve amacını gözler önüne seriyor.
RTE’nin yollar kesilerek, koruma ordusu eşliğinde afet bölgelerine seçim gezisi yaparcasına büyük konvoylarla gitmesi,
Bir iddiaya göre, yangına müdahale eden orman müdürlüğü personelinin bile karşılamaya götürülmesi,
Alevlerin ateşiyle yanan insanlarımıza (ne anlama geldiğini bilemediğimiz) çay poşetleri atması,
THK, Hava Kuvvetleri, askeri birlikler başta olmak üzere ülkemizin tüm olanaklarını seferber etmemesi,
Alevler ormanlarımızı sararken kararname ile “kıyılarda ve başta orman alanlarında yapılaşma” için Kültür ve Turizm Bakanlığını yetkilendirmesi…
Bu noktada söz bitmiştir, yoruma gerek yoktur.
*
Gelelim Bakanlara.
Başarılıyız diyebilmenin çabasıyla hala başka ülkelerdeki yangınların daha büyük olduğunu söyleyebilen,
Sorumluluktan kurtulabilmenin dayanılmaz hafifliği ile yangınla mücadelede sorumlu olarak belediyeleri gösterebilen,
Yangınları önleme adına çözüm üretmek yerine bolca söz üreten,
Ormanlardan birinci derecede sorumlu olan Tarım ve Orman Bakanlığına bakana sormak gerekiyor;
Neden hala eldeki uçakları devreye sokmuyorsunuz?
Neden yurt dışından uçak yardımı almıyorsunuz?
Siz neye, nereye bakıyorsunuz?
İşgal ettiğiniz makamın görevi ve sorumluluğunun farkında değil misiniz?
Eninde sonunda Millete karşı sorumlu olduğunuzu bilmiyor musunuz?
*
Bir araya gelen üç kişiye bile su sıktırdığı TOMA’ları neden alevlere karşı kullandırmadığını,
İnsanlara karşı orantısız güç kullandırdığı emniyet güçlerini neden yangına müdahaleye göndermediğini,
Yangına müdahaleye askeri birliklerin neden katılmadığı sorusuna “O eskilerde kaldı. Yangın söndürme işi profesyonel bir iş” diyebilen İç İşlerine bakana da soralım;
Askeri birliklerin yangına müdahalesine neden sekiz gün sonra izin verdiniz?
Neden size bağlı güçleri devreye sokmadınız?
Ve siz de;
İşgal ettiğiniz makamın görevi ve sorumluluğunun farkında değil misiniz?
Eninde sonunda Millete karşı sorumlu olduğunuzu bilmiyor musunuz?
*
Bir de şak şakçılar var ki, bu kadar acının içinde bile insanı acı acı gülümsetiyorlar.
İbrahim Karagül isimli şahsın, yangınların sorumlusu olarak CHP’yi terör örgütüyle birlikte göstermeye kalkmasını,
AKP’li bir belediye başkanının “keşke benim de evim yansaydı diyecekleri” evlerin yapılacağını söyleyebilmesini…
Tanımlayabilmeye ne aklım eriyor ne de terbiyem izin veriyor.
Bunlar yetmezmişçesine RTÜK'ün orman yangınları ile ilgili basını tehdit eden kararı geldi. Halkın, Memleketin ve Milletin halinden doğru haber almaması gerekiyormuş.
Ortalık yangın yeri ama Memleket tozpembe göstermeli Millete!
Vatandaş görmemeli, bilmemeli Memleketin kül olan halini.
*
Sabahtan akşama kadar bu ve benzeri onlarca anlamsız yalan, yanlış açıklamalar ve haberler karşısında söylenecek tek söz var;
Memlekete ve Millete karşı İHANET İÇİNDESİNİZ.
Sizler, Devleti yönetmiyorsunuz.
Sizler, kendinize göre bir devlet yaratıyorsunuz.
Sizlerin dünyasında Vatandaşın, Halkın, Milletin derdine, sorununa yer yok.
Sizler, Memleketi kendi mülkünüz gibi görüyor ve talan ediyorsunuz.
Sizler, vatandaşı konuşmayan, sormayan, sorgulamayan, sorunlarını dile getirmeyen,
Sadece kasanızı doldurmakla görevli kullarınız olarak görüyorsunuz.
Ve bu insanlar, yangınları söndürebilmek için kovasıyla, küreğiyle, elleriyle alevlerle mücadele ediyorlar…
Çünkü bu insanlar doğasını ve ülkesini seven gerçek yurtseverlerdir.
Bir kez daha anımsatalım;
Sizler, işte bu insanlara karşı, Halka karşı sorumlusunuz.
Diyorsanız ki;
Bunlar eskide kaldı, artık güç bizde.
Bilmelisiniz ki;
… Cumhuriyette meclis, cumhurbaşkanı ve hükümet, halkın özgürlüğünü, güvenini ve huzurunu düşünmek ve sağlamaya çalışmaktan başka bir şey yapamazlar.
Çünkü bilirler ki, kendilerini iktidar ve yetkili makama belirli bir süre için getiren irade ve egemenliğin sahibi Ulus’tur; ve yine bunlar bilirler ki, iktidar mevkine saltanat sürmek için değil, Ulus’a hizmet için getirilmişlerdir.
Ulus’a karşı sorumluluk ve görevlerini kötüye kullandıkları takdirde şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında da gerçekleşmesi ile karşı karşıya kalabilirler.
Ulus tarafından, Ulus adına devleti yönetmeye görevlendirilenlerin, gerektiğinde Ulus’a hesap verme zorunluluğu laubali ve keyfi davranışlarla yok edilemez.” (M.K Atatürk, Medeni Bilgiler s.32)
Tarih örnekleriyle doludur...
Düşün artık Memleketin, Milletin yakasından.
Ya istifa edin gidin, ya da erken seçim kararı alın.