Neredeyse bir yıla yakın bir süredir seçime yönelik tartışmalar yaşıyoruz.
Ortaklıklar, ittifaklar, partiler arası görüşmeler sürüp gidiyor…
Sürekli yapılan kamuoyu yoklamalarında “bugün seçim olsa kim Cumhurbaşkanı olur”, “hangi parti ne kadar oy alır” sorularına verilen yanıtları her akşam büyük bir merakla izliyoruz.
Pekala seçim ne zaman? 25 Haziran 2023
Daha iki yıl var ama sanki yarın olacakmış gibi ülkenin gündemi seçim.
Bu tartışmalar ve ekonomik göstergeler gösteriyor ki, RTE-AKP siyaseti ve kurdukları tek adam düzeni tıkandı. Tıkandıkça da farklı gündemler yaratarak, özellikle de muhalefete saldırarak ne kadar güçlü olduğunu göstererek siyasi tabanını korumaya ve tek adam iktidarını sürdürmeye çalışmakta…
RTE-AKP’nin bu yoldaki hedefini ve değişimden ne anladığını gecen yazıda paylaşmıştık.
*****
İktidarın siyasi tablosu kısaca böyleyken,
Ana muhalefet CHP’nin kamuoyu yoklamalarında kararsızlar hariç neden %20-22 bandında kaldığının iyi okunması gerekiyor. Demek ki bir yerde yanlışlar var.
- CHP’nin tek başına iktidar olma iddiasında olmaması,
- Sağ siyasi söylemler kullanması,
- Olası bir seçim için sadece sağ siyasi partileri ortak olarak tanımlaması,
- Halkla ve toplumun örgütlü yapılarıyla güçlü ilişkiler kurulmaması,
- Kurucu Genel Başkan Mustafa Kemal Atatürk’ün, Atatürk İlkelerinin ve Devrimlerin kamuoyunda tartışılmasına neden olunması,
- CHP’nin Halkçı-Devrimci kimliğini ve ilkelerini savunan üyelerin dışlanması…
CHP oylarının bu banda sıkışmasının başlıca nedenleri olarak görülüyor.
*****
Halkımızın Cumhuriyete karşı olan hassasiyetini görmeden ya da “CHP’ye oy vermeye mecburlar” yanılgısından kurtulmadan oy desteğinin yükselmesini beklemek büyük bir yanılgıdır.
Anımsayalım,
- Dünyanın hayranlıkla karşıladığı Cumhuriyet Mitingleri,
- Anayasa referandumunda Halkın ve toplumsal muhalefetin “Hayır” birlikteliği,
- Halkın ve toplumsal muhalefetin Adalet Yürüyüşüne verdiği destek,
- Yerel seçimlerde özellikle İstanbul, Ankara, Adana gibi Büyükşehir Belediye seçimlerinde yaratılan birliktelik…
Halkın ortak paydası olan “Demokratik Laik Cumhuriyet’e” bağlılığının sonucudur ve bu gerçeği siyaseten görmesi gereken parti CHP’dir.
CHP yönetiminin RTE ile kişisel zeminde tartışmayı ve yarattığı gündemi takip etmeyi bırakarak,
- İnsan hak ve özgürlükleri temelinde toplumsal barışı nasıl sağlayacağını,
- Halkın iş, ekmek ve gelecek endişesini nasıl gidereceğini,
- İktidar olduğunda Türkiye’yi nasıl yöneteceğini…
Programını ve politikalarını açık ve kesin bir dille Halka anlatması gerekmektedir.
İki ay önce kamuoyunda ve Halkta karşılık bulan "hukuksuzca yapılan projelerin kamulaştırılacağı" söyleminde olduğu gibi,
- Kamulaştırılacak ve yeni kurulacak üretim tesisleri ile işsizlik sorununun çözüleceği,
- Halkın vergileri ile yapılan ancak kullanıcı garantisi ile bedeli yine Halka ödetilen köprü, yol, tünel ve hastanelerin kamulaştırılacağı,
- Vergide adaletin sağlanacağı, asgari ücretin vergi dışı bırakılacağı,
- Tarımda mazot başta olmak üzere girdi maliyetlerinde çiftçiye destek verileceği,
- Halkımızın mutfak harcamalarını ucuzlatacak tüketim kooperatifleri aracılığıyla üretici ile tüketici bağının kurulacağı,
- Eğitimin ve sağlığın temel hak olarak bedelsiz olacağını…
Ve benzeri gerçekçi ve iddialı söylemlerle Halka gidilmesi gerekmektedir.
*****
Ülkemizin bugünkü yönetim yapısı ve seçim sistemi ittifakları zorunlu kılmaktadır. Ancak seçim ittifakları seçim dönemi için geçerlidir.
Seçim, ister erken isterse zamanında yapılsın, tarihi belli oluncaya kadar Halkın güvenini kazanmak için çalışılmalıdır. Seçim, son iki ayda değil bugünden başlayan çalışmalarla kazanılır. Hazırlık yapmadan yarış kazanılamaz.
Halkın güvenini kazanarak seçimi kazanmanın iki temel etkeni vardır.
- Halkın sorunlarını çözecek politikalar,
Politikalar, toplumun örgütlü yapısıyla, sendikalar ve meslek odaları başta olmak üzere demokratik kitle örgütleriyle ve Halkla kurulacak ilişkilerle şekillendirilmelidir. Böylesi bir çalışma seçime yönelik en önemli adımdır.
- Politikaları Halka anlatacak parti örgütü, üyeler.
Sadece Genel Başkanın ve parti yöneticilerinin basın üzerinden konuşmaları, genel merkezdeki ziyaretler ve görüşmeler parti politikalarının Halka ulaşması için yeterli olmamaktadır.
Oluşturulan politikaları Halka taşıyacak olan örgüttür, üyelerdir. Ancak her şeyden önce seçimin kazanılacağına ve iktidar olunacağına örgütün inanması gerekmektedir. Bu motivasyonu sağlayacak olan da parti yönetimidir. Halkın sorunlarını en iyi bilen Halkın içinde yaşayan üyelerdir, örgütlerdir. Örgütü sürecin içine katmak, görüşlerine değer vermek önemlidir. Her konuyu biz biliriz, biz karar veririz anlayışı örgütün motivasyonunu bozan bir yaklaşımdır.
Parti içi birlik, ideolojiye dayalı politikalar ve iktidar hedefiyle sağlanır. Bu da parti yönetiminin görevi ve sorumluluğudur.
“Ortak” olarak tanımlanan sağ siyasi partilere gösterilen hassasiyet ve onları ittifak içinde bir arada tutmak için gösterilen çabanın parti örgütü ve üyeleri için de gösterilmesi gerekmektedir.
*****
Yönetim anlayışını eleştirdiği için dışlanan, CHP’nin kurucu kimliğini ve ilkelerini savunanlar arasındaki ayrışma ise başka bir sorundur. CHP’nin iktidara sadece kendi genel başkanlığıyla ulaşacağını iddia ederek bir araya gelemeyenler de şikayet ettikleri bu süreçten sorumludurlar.
Parti içinde istedikleri “makama” sahip olamayıp siyasi varlıklarını parti dışında var etmeye çalışanların ise Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine zarar vereceklerini görmeleri gerekmektedir. Tıpkı, 1994 ve sonrası seçimlerde ve sonuçlarında yaşandığı gibi…
Siyasi duruşları ve çözüm önerileri aynı olan kişilerin “ben” duygularından sıyrılarak bir araya gelmeleri, örgüte ve Halka güven veren bir birliktelik sağlamaları CHP’nin ve Türkiye Cumhuriyetinin geleceği açısından son derece önemli bir görev ve sorumluluktur.
*****
CHP içinde var olan sorunların temelinde partinin siyasetinde ve yönetiminde yaşanan “değişim” anlayışı bulunmaktadır.
- Neo-liberalizmin serbest piyasa düzenine aykırı olmama ve sermaye ile barışık kalma çabası.
CHP’nin Halkçı Devrimci kimliğini, ilkelerini ve politikalarını yok sayan bu siyasi değişim CHP’yi CHP olmaktan çıkarmaktadır. Var olan neo-liberal düzenin “sosyal demokrat” versiyonu olan ve başlarda Y-CHP şeklinde tanımlanan bu “değişim” CHP’yi farklı bir siyasi parti haline getirmektedir ki, bu da kabul edilemez.
- Parti iç demokrasinin uygulanmaması.
CHP, bu önemli farkını ve niteliğini yitirmiştir. Genel Merkezin kendisine bağlı ve siyasi değişime itiraz etmeyecek şekilde parti adaylarını ve örgüt yönetimlerini şekillendirmesi örgüt bütünlüğünü ve dinamizmini yok etmektedir.
*****
Türkiye’de değişim Cumhuriyet Devrimi ile gerçekleşmiştir ve sahibi CHP’dir.
Devrimcilik ilkesi de Devrimin sürekliliğini gösterir.
Başka yollar aramak ise aslını inkar etmek demektir.
CHP Kurucu Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri yol göstericidir.
“Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline getirmektir Devrimlerimizin asıl gayesi budur.” (Kastamonu 1925)
“Biz, büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski kurumu yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. Ulusun ve devrimin içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün ulusalcı ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir.” (1925)
“Benim iki büyük eserim vardır;
Biri Türkiye Cumhuriyeti diğeri Cumhuriyet Halk Partisi'dir” sözü nostalji değildir.
M. Tevfik KIZGINKAYA