Siyasi tarihimizde liderlerin düşüncelerini ve amaçlarını yansıtan ve akıllarda kalan sözleri vardır.
- “Ya İstiklal Ya Ölüm”, “Yurtta Barış Dünyada Barış” Mustafa Kemal Atatürk
- “Namusluların da en az namussuzlar kadar cesur olması lazım.” İsmet İnönü,
- “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” Adnan Menderes,
- “Türkiye 30 yıl içinde küçük bir Amerika olacak” Celal Bayar,
- “Dün dündür bugün bugündür” Süleyman Demirel,
- “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” Bülent Ecevit,
- “Benim memurum işini bilir” Turgut Özal,
- “Onlar benim çıraklık dönemimin eserleriydi. Sonra kalfalık ve ardından ustalık. Şimdi büyük ustalık dönemine hazırlanalım diyorum.” RTE.
Sözler bile, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi anlayışlarla yönetildiğini görmek için yeterlidir.
*
RTE’nin ilk olarak 10 yıl önce (03.04.2011) dile getirdiği ve iktidar sürecini ve geleceğini tanımlayan bu sözleri,
- 2002’den 2007’ye kadar olan dönemi “çıraklık”,
- 2007’den sonrasını “kalfalık” dönemi,
- 12 Haziran’dan (2011 seçimleri) sonraki dönemin de AK Parti’nin “ustalık” dönemi olacağını söyledi.
- 29.05.2018’de dile getirdiği “büyük ustalık” dönemi ise bugünleri ve yarınlarımızı kapsıyor.
*
RTE’nin tanımladığı dönemlerin Anayasa değişiklikleri ile örtüşmesi ilginçtir ve asıl amacını ve yol haritasını göstermektedir.
Çıraklık dönemi, devletin kurum ve kurallarının işlediği, devlet bürokrasisinde deneyimli ve bilgili olanların var olduğu dönemdir. Devlet yönetimindeki bilmezlikleri ve bürokraside yetişen kadrolarının olmayışı Devletin kendi kuralları ve kadroları ile işlemesini sağladı.
Çıraklık döneminin bittiği Anayasa değişikliği referandumu (21.10.2007) ile
- Cumhurbaşkanının Halk tarafından seçilmesi,
- Cumhurbaşkanı seçiminin 5 yılda bir yapılması,
- Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 13 üyesinden 7’sinin, Anayasa Mahkemesi’nin de 15 üyesinden 12’sinin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi sağlandı.
Böylece, “tek adam” yönetimi ve yargıda kadrolaşma yolunda ilk adım atıldı.
*
Kalfalık döneminde, ikinci Anayasa Değişikliği Referandumu (12 Eylül 2010) ile yüksek yargının ve yargı kadrolarının Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi ve yargıya egemen olmanın yolu açıldı.
- AYM’nin üye sayısı 17’ye, Cumhurbaşkanının seçeceği üye sayısı da 15’e çıkarıldı ve üyelerin görev süresi 12 yıl oldu,
- HSYK’nın asıl üye sayısı 22’ye, yedek üye sayısı ise 12’ye çıkarıldı. Cumhurbaşkanın 4 asıl üye seçeceği kurulda Adalet Bakanı Başkan, Müsteşarı da üye olarak kaldı…
*
Ustalık dönemi, başlangıç olarak tanımladığı 12 Haziran 2011 seçimlerini kazanan RTE’nin “tek adam” hedefine doğru yürüdüğü dönemdir ve 10 Ağustos 2014 seçimleri ile de Cumhurbaşkanı seçilerek hedefine ulaşmıştır.
Bu dönemde devlet içinde yapılanan FETÖ unsurları özellikle yargıda kadro olarak kullanılmıştır.
Devlet içinde egemen olma ve kaynakların paylaşımı temelinde çıkan ayrılığın sonucunda ortaya çıkan “darbe” girişiminin bastırılmasını kendisine ait bir “zafer” olarak gören RTE, bu dönemde ustalaştığını kabul etmektedir.
Ustalık döneminde üçüncü Anayasa Değişikliği Referandumuyla (16.04.2017) Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim şeklinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve “tek adam” yönetimi şeklini aldığı dönemidir.
Artık,
- Cumhurbaşkanı partili kimliğini taşıyacaktır.
- Cumhurbaşkanı hem devletin hem de hükümetin başıdır.
- Cumhurbaşkanı yürütme yetkisine tek başına sahiptir ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile bu yetkiyi kullanacaktır.
- Devletin bütçesini yapma yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.
Sonuçta;
Gerekçeleri aynı ama yapılanları farklı olan üç Anayasa değişikliği ile:
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumsal yönetim yapısı ve kimliği değiştirilmiştir,
- Parlamenter demokrasiden “Başkanlık” yönetimine geçilmiştir,
- Yasama, yürütme ve yargı Cumhurbaşkanına bağlanmıştır,
- Devlet, kanunlarla değil Cumhurbaşkanı Kararnameleri ile yönetilecektir,
- Yönetimde devlet geleneği anlayışı yıkılmış, kuralların yerini bir kişinin kararları almıştır,
- Devletin kurumları ve birikimleri yok edilmiştir,
- Ekonomide ve devletin yapısında gerçekleştirilen değişimle neo-liberalizme uyum tam olarak sağlanmıştır.
Ve “tek adam” yönetimi kurulmuştur.
*
Şimdi sırada Büyük ustalık dönemine hazırlanalım söylemi (29.05.2018) ile işaret ettiği 2023 seçimlerini kazanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin “kalıcı başkanı” olmak vardır.
Ve yine bir Anayasa değişikliği yapmak için yol aranmaktadır.
Dikkat edilirse, bütün bu süreçlerde atılan adımlara ve yapılanlara referandumlarla demokratik ve Anayasal meşruluk kazandırılmıştır.
Yaşanan her doğal felaketin doğal olmayan sonuçlarını fıtratına (yaradılışına) bağlayan RTE-AKP için demokrasinin tek fıtratı vardır, kazanmak.
Düşünmek bile istemedikleri ise demokrasin fıtratında seçim kazanmanın dışında kaybetmenin de var olduğudur.
*
Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde hem sermayeye hem de Halka şirin görünen RTE-AKP gerçek yüzünü ustalık döneminde göstermiştir.
Ülke kaynaklarını “har vurup harman savururcasına” kendisi ve yarattığı sermaye gurubu için kullanıp varsıllaşan RTE-AKP,
Yarattığı baskı ve korku ortamı ile toplumsal muhalefeti baskılamanın ve susturmanın,
Halkı da siyaseten ayrıştırarak iktidarını sürdürmenin “ustalığını” yaşamış ve yaşatmıştır.
Ancak unuttukları konu;
İktidarını tanımladığı çıraklık, kalfalık ve ustalığın 13’üncü yüzyıla uzanan Ahilikten geldiği ve en önemli unsurunun "dayanışma ve kardeşlik" olduğudur.
Bilmeleri gereke ise bu topraklarda yüzyıllardır var olan dayanışma ve kardeşliği yok eden iktidarların kalıcı olamadığıdır.
Görünen gerçek, RTE-AKP’nin ustalığıyla yokluğu ve yoksulluğu yaşayan Halkın, büyük ustalık döneminde başına nelerin geleceğini gördüğüdür.
RTE demokrasinin fıtratını yaşayacaktır ve kaybedecektir.
Büyük ustalık dönemi yerine emeklilik dönemini yaşayacaktır.
Yeter ki, siyasi muhalefetin yöneticileri kişisel siyasi geleceklerini Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Halkın geleceğinin önüne koymasınlar.