Bir hafta içinde yaşanan yine onlarca olay ve akşamdan sabaha alınan kararlar karşısında “Türkiye nereye gidiyor ya da götürülüyor” diye sormamak elde değil.
İnsan hakları eylem planıyla ekonomik reform paketini daha sindirememişken,
Danıştay’ın Andımız ve milletvekili Gergerlioğlu kararları geldi.
Neler oluyor demeye kalmadan Yargıtay’dan gelen HDP’yi kapatma davasıyla da başka bir boyuta geçtik.
Belediye Başkanlarının yetkileri Belediye Meclislerine,
Gezi parkı İBB’den alınıp Vakıflara devredildi.
Merkez Bankası parasızlıktan faizleri 2 puan yükseltti, başkanı da gece 02.00’de görevden alındı. “Görevden alınmam nedeniyle de şükranlarımı arz ediyorum” demesine ne demeli?
Sabah kalktık ki İstanbul sözleşmesi feshedilmiş.
Geçen hafta ekonomi için kullandığım “çelişkiler ülkesi” bile yaşadıklarımızı tanımlamaya yetersiz kalıyor.
*****
- Salgında vaka sayısı 20 binin üstüne çıkmış…
- İşsizlik tavan yapmış…
- Millet yoklukla, açlıkla çaresiz kalmış…
- Kadınlar her gün şiddete uğramış, can vermiş…
Kimin derdine?
RTE-AKP ve ortağı DB-MHP’nin derdi ülkede egemenliği sürdürmek.
Yürüdükleri yol aynı; partide sessizlik, ülkede gerginlik.
Üyelerinin yaşamını tehlikeye sokarak yapılan tıklım tıklım kurultaylarda,
Maske, mesafe hak getire.
Maske; dertleri örten vatan, millet, yerli ve milli diye atılan nutuklar,
Mesafe; Halka ve Cumhuriyetle araya konan uzaklıklar.
Bir de düşman yaratmak gerek,
O da belli, muhalefet.
Siyasi muhalefete ağız dolusu hakaret,
Kadınlara, gençlere karşı şiddet,
İtiraz edenlere duyulan nefret,
İşte sana siyaset!
*****
Böyle siyasetin hedefi açık, tek başına iktidarda kalmak,
İktidarda kalıp, hesap vermeyen hükümdar olmak…
İyi de evdeki hesap çarşıda tutmuyor,
Halkın derdi bini aşmış burnundan soluyor,
Yoklamalar diyor ki bu yoldan iktidarda kalınamıyor.
Ne yapmalı ki Halk derdini unutsun,
Hesap sormak yerine iktidarın yanında dursun.
Sözü biten siyasete çare oldu Diyanet,
Müjde verdi Halka “korku ve açlık bir sınavdır, sabret.”
*****
Biliyorlar ki, sabırla bu iş bitmeyecek,
İktidarda kalmaya sadece Türkçü-Turancı ortak yetmeyecek,
Kürtçülük de yapmadan iktidarları süremeyecek.
İkisiyle beraber aynı yolda yürümeli,
İkisini de ayrı ayrı mutlu etmeli.
Bunun yolu yasal olmalı, Danıştay’daki dosyalar bu işe yaramalı.
İyi ki sağlandı kuvvetlerin birliği,
Yeni düzenin gereği yürütmenin isteği yargının görevi,
Sıraya sokuldu diğer milletvekillerinin tezkereleri…
Üstüne bir de kapatma davası,
Mutlu oldu iktidarın ortağı.
Yetmedi, Ortak yolda bırakılmamalı,
Barajın bendi ortağa göre ayarlanmalı.
*****
Dönelim yolun diğer tarafına,
Andımızı kaldırmakla selam verelim Kürt oylarına.
Bir selam yetmez, seçeneksiz kalmalı taban,
Kapanmalı bu oyları alan,
Sandıkta seçeneksiz kalmalı Erdoğan,
Gerekirse destek istenir adadan.
Bir de seçim sistemi değişmeli,
Daraltılmış bölgelerden çıkmamalı başka parti.
Böylece bu yolun sonunda gelecek tek başına iktidar,
İktidar olmak ama ne uğruna ve nereye kadar?
*****
60’lı yıllardı, ilkokul 1. Sınıfta tüm yaşıtlarımla beraber başladık her sabah Andımızı okumaya.
5 yıl her sabah okudum, okuduk öğrendik, özümsedik ve haykırdık Andımızı.
Ant içtik, söz verdik,
- Irkçı olmadık yurtsever olduk.
- Kindar olmadık hümanist olduk.
- Kişisel çıkar peşinde koşmadık toplumcu, halkçı, ulusalcı olduk.
- Paranın esiri olmadık, egemenlere boyun eğmedik insana, emeğe ve doğaya değer verdik, sahip çıktık.
- Haksızlığa, yolsuzluğa, sömürüye karşı çıktık adaleti, hakkı, eşitliği savunduk.
- Kavgayı, savaşı değil Yurtta ve Dünyada Barışı savunduk.
- Geçmişimize ihanet etmedik sahip çıktık, geleceği aydınlık kılmak için çalıştık.
- Dogmalara değil akla ve bilime inandık, Cumhuriyetçi, devrimci olduk.
*****
Bugün yaşadıklarımız gösteriyor ki,
İktidarda kalmak uğruna, Andımızı kaldırmaya kalkanlar,
Öğrenememişler anlamını.
Oturup bir daha okusunlar Andımızı,
Düşünsünler yazılanların anlamını ve amacını,
Ve görsünler, geçmişi yok ederek geleceğin kurulamayacağını.
Tarih, insanlığı aydınlığa taşıyanların adlarını yazar.
Millete vekil, ülkeye yönetici olurken ettikleri yemine bile bağlı kalamayanlar,
Aydınlanmayı karartmaya kalkanlar ise tarihin karanlıklarında kaybolurlar.
Bir kez daha söyleyelim.
Ülkemizin ve Ulusumuzun geleceğini aydınlık kılmak için
Ant içtik, söz verdik.
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk,
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene...