Amaç, Muhalefetsiz Demokrasi mi?

Tevfik Kızgınkaya

RTE-AKP, kamuoyu yoklamalarında her geçen gün oy kaybettiğini gördükçe,

Daha fazla oy kaybetmeden seçime gitmekle,

2023’e kadar iktidarını sürdürebilmenin çelişkisi ve kararsızlığı içinde savruluyor.

  • Bir yanda ekonomideki tıkanmışlık karşısında yapılan zamlar,
  • MKE ve TEİAŞ’ın satışa çıkarılması,
  • Cumhurbaşkanlığı ve Meclis başkanlığını muaf tutan “tasarruf” önlemleri,
  • Vatandaştan da porsiyonlarını küçültme isteği…
  • Öte yanda ise şatafat ve lüksten öteye geçen yaşamlarını sürdürme tutkusu ile yapılan saraylar ve harcamalar,
  • Görevlerinin dışında birçok yerden maaş alanlar,
  • Ve her gün ortalığa dökülen yasa dışı karanlık ilişkiler ve işler…

Bu sürecin doğal sonucu,

AKP sürekli oy kaybederken kendi içinde de çözülmeler yaşanıyor.

Devlet Bahçeli, RTE’ye, Süleyman Soylu’ya ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine sahip çıkarak AKP içindeki çözülmeyi engellemeye ve Cumhur ittifakını ayakta tutmaya çalışmakta.

*

RTE-AKP, gittikçe aleyhine işleyen bu süreçte güçlü olduğunu göstermek için;

  • Tüm gücüyle siyasi muhalefete yüklenmenin,
  • Halk Tv, Tele 1, KRT, Fox Tv, Cumhuriyet Gazetesi’ne verilen kapatma ve para cezaları ile basını susturmanın,
  • Tütün üreticilerinden Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine, Tozkoparan’da evleri yıkılanlardan İstanbul Sözleşmesine sahip çıkan kadınlara, Soma maden işçilerine kadar haklarını arayanlarını ise yasaklarla ve polis şiddeti ile baskılamanın çabası içinde.

RTE-AKP artık ülkeyi yönetmekten çok iktidarını yaşatmanın telaşına düşmüş durumdadır.

Her konuda konuşan RTE’nin uyuşturucu ve kara para trafiği, yasa dışı ilişkiler ve işlerle, 15 Temmuz’da sivil kişilere dağıtılan kayıp, kayıtsız silahlarla ilgili suskunluğu ise dikkat çekicidir. “Sistem” gereği yargı da suskun…

Ülke gündemini belirlemeyi ve iktidarını savunmayı ise Devlet Bahçeli’ye bırakmış durumda.

*

Devlet Bahçeli’nin son dönemde yaptığı çıkışların ve açıklamaların bütününe bakınca,

RTE-AKP ve DB-MHP ortaklığının önümüzdeki süreçteki amacı görülmektedir.

Siyasi muhalefeti yargı eliyle seçim sürecinin dışına çıkartmak.

  • Siyasi muhalefeti “zillet” ittifakı, yalancı ve benzeri şekilde itham etmesi,
  • HDP’nin kapatılması isteğini sürekli dile getirerek yargıya baskı yapması,
  • HDP dosyasını iade eden Anayasa Mahkemesini bile kapatılmalı çıkışı,
  • Ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HDP'nin kapatılması istemiyle yeniden dava açması, İddianamede, yaklaşık 500 HDP yönetici ve üyesi hakkında siyasi yasak istenmesi ve HDP’nin temelli kapatılmasına karar verilmesini talep etmesi,
  • Bu dönemde Meclise gelen 1429 tezkerenin bir an önce görüşülerek, şüpheli milletvekillerinin dokunulmazlıklarının bir an önce kaldırılmasını istemesi,
  • 30 Haziran’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti, TİP, DP, DBP ve 15 HDP'li milletvekilli hakkında düzenlenen 21 fezlekenin sunulması,
  • Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Cumhurbaşkanı’na alenen hakaret” suçlaması ile 4 yıl hapsi ve bazı haklardan mahrum bırakılması ve dokunulmazlığının kaldırılmasının talep edilmesi,
  • Cumhurbaşkanlığına aday olacağı haberleri üzerine, “Zillet ittifakının sorumluluk aldığı bir dönemde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde zalimlerin ve emperyalist çevrelerin 1,5 asırlık projesi olan Kürdistan’ın kurulması için her şey tamamlanmış olacak” diyebilecek kadar “tepki” göstermesi,
  • “31 Mart seçimleri öncesi RTE’nin Kürtlere terörist dediğini söylemekle suç işlemiştir” sözleri ile Meral Akşener’i yargıya hedef olarak göstermesi,

RTE-AKP ve DB-MHP’nin “muhalefetsiz demokrasiyi” amaçladıkları açıkça görülmektedir.

  • CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve yöneticileriyle kamuoyunda etkili olan milletvekillerini,
  • İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ve bazı yöneticileri,
  • Kilit parti konumundaki HDP’nin yöneticilerini,
  • Yargı eliyle siyaset yasaklı durumuna getirmek ve HDP’nin kapatılmasını sağlamak…

Ve tek başlarına seçim yaparak muhalefetsiz bir seçimle iktidarlarını sürdürmek...

Böylece,

RTE-AKP “tek adam” iktidarını pekiştirecek ve devletin gücünü kullanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik laik hukuk devleti niteliğini ve yönetim şeklini değiştirecek,

DB-MHP de devlet içindeki kadrolarını ve gücünü koruma amacına ulaşmış olacak.

Siyasi Muhalefeti yok etme çabaları yetmezse…

İktidarı bırakmamak için olası bir olağanüstü halle “Seçimsiz Demokrasiye” geçilir mi?

RTE’nin “İstikametini kaybetmiş, avara kasnak gibi dolaşanlara bu memleketi teslim edemeyiz” sözleri neler yapılabileceğini görmek için yeterlidir.

*

RTE-AKP ve DB-MHP muhalefetin olmadığı ya da etkisizleştiği bir seçimin düşünü kurarken,

Muhalefet partilerinin içinde ve aralarında kimin Cumhurbaşkanı adayı olacağı konusunun ana gündem maddesi yapılması, tartışılması ve ayrışmaların yaşanması üzüntü vermenin çok ötesindedir.

Egosunun esiri olup “ben” diye ortaya çıkan bilmeli ki; ülkemize, Cumhuriyete ve Halka ihanet edecektir.

Büyük oranda RTE-AKP iktidarından uzaklaşmakta olan yurttaşlar, güvenecekleri bir partinin arayışı içindedirler.

Kararsızların ikinci parti seviyesinde olması bu arayışın bir göstergesidir.

Millet ittifakını oluşturan partilerin RTE-AKP’nin olası muhalefetsiz seçim planını bozacak şekilde Halkın desteğini kazanmak,

Halkın, özellikle de kararsız olan yurttaşların güvenini ve desteğini kazanmak için ilkeler ve program üzerinde anlaşmak ve Halka anlatmak zorundadırlar.

Bugün, söz konusu Vatandır, gerisi teferruattır.