*
SÜLEYMAN YAĞIZ
*
Kılıçdaroğlu Adıyaman'da depremde hayatlarını kaybedenlere Fatiha okumak için mezarlığı ziyaret ediyor...
Mezarlıkta Hoca, ettiği duadan ve sunumdan sonra Fatiha okunması için Kılıçdaroğlu ve yanındaki heyeti duaya davet ediyor...
*
Herkes ellerini açıp dua ederken, bir kişi, Hoca'ya, "Bu Fatiha okumayı bilmiyor ki, sen buna neden Fatiha okutturuyorsun?" diye bağırıyor!
Olacak şey değil!..
AKP ile her şey bozuldu!
Dua da bunların tekelinde sanki!
Allah beterinden korusun!
*
Bu şahıs, kimse, o da kendini Allah'ın bekçisi sanıyor.
Defalarca yazdım:
Allah, Hazreti Muhammed'e bile bekçilik görevi vermemiştir.
Dolayısıyla bu zavallı, büyük bir günah işlemiştir.
*
Yine bu şahıs bilmiyor ki, bir kimse dua niyetine sessizce dursa bile Allah bunu dua olarak kabul eder.
Çünkü, dinde aslolan NİYET'tir... Ki, bunu takdir edecek olan da Allah'tır.
Bu kimse, FATİHA'yı tam telaffuz bile edemiyor olabilir!
Belli ki, bunun temelinde de Alevi karşıtlığı var!
*
Kılıçdaroğlu ise bu sözlü saldırıyı hiç sorun etmemiş, "İncinsek de incitmeyiz" olgunluğu ve hoşgörüsüyle karşılamıştır. Aynen şöyle demiştir:
"Mezarlıkta acılı insan her şeyi söyleyebilir, yapabilir; acısına vermek gerekir. Bugün bunları konuşmayalım, kayıplarımızı hakkıyla analım. Lütfen o insanımızı da ifşa edecek şeyler yapılmasın, özellikle sosyal medyada sorumlu davranalım. Benim hakkım varsa ben helâl ettim."
*
Umarım, bu arkadaş, Kılıçdaroğlu'nun bu olgunluğu karşısında utanmış olsun!
Zaten Alevi canlar hep böyledir. Her zaman birlikten, beraberlikten söz etmişlerdir.
Alevi karşıtlığı ise bazı kesimlerde müzmin hastalık gibidir.
Bunlar zavallıdır!
Dinlerini Kuran'dan ve "sahih" hadislerden öğrenmek yerine hocaefendi geçinenlerin yalan yanlış söylemlerinden öğrenirler.
*
Kılıçdaroğlu'nu Fatiha bilmezlikle suçlayan da cemaatçi midir, bilmiyorum...
O bölgede bir şeyh var... Bir müridinin anlattığına göre, "DEPREME BİLE DUR DEMİŞ" bir zattır!
Videosunu şaşkınlıkla izlemiştik, sosyal medyada!..
Tanrı, bunları, HAK yolundan ayırmasın!
Dini, diyaneti bilmiyorlar; hiç olmazsa, dillerini tutmayı öğrenseler; o bile yeter!