“Öyle bir zaman geldi ki, bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir... Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma...”
Bu ahlaksız, edepsiz, şerefsiz, arsız, nankör sözleri sarf edenin bir din adamı olması beklenemez, zavallı bir maşa olduğu aşikar. Bilge din adamlarına hicap duydurtan sözleri sarfederken cüret mi gösterdi Cumhurbaşkanı reis falan umursamadı mı? Kendisine ne denli hakaret olduğunu anlamayan birinin caresizliğinin, maşası mı oldu; Sedat Peker videolarının gündeminin önüne geçen bir gündem oluşturabilir miyiz ki çırpınışlarıyla...
Mafya, devlet, faili meçhul cinayetler, siyaset çürümüşlüğünün içinde gündemi değiştirmek hedef şaşırtmak bu arada da kuyruk acılarını da tatmin etmek için sarf edilmiş bu sözler, Erdoğan'ın yanında sarf edilse yadırganmaz ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanının yanında sarf edilince, insan düşünüyor.
Her ne sebeple olursa olsun bir imam, bir cumhurbaşkanına, yüzüne yüzüne böyle küfreder gibi, nasıl hakaret eder?
18 yıldır bu ülkeyi öyle ya da böyle bu adam yönetiyor, imamın ''bu zihniyet'' dediği zihniyetin başında, Erdoğan var, Reis var, Cumhurbaşkanı var.
Padişahlığı, ümmet olmayı, manda altında yaşamayı Mustafa Kemal Atatürk yıktı, insan onurunu koruyan tüm bu sistemi Mustafa Kemal Atatürk kurdu, tamam da, bu sistemi 18 yıldır iyi - kötü, eline yüzüne bulaştıra bulaştıra da olsa, ''seve seve'' yürüten Erdoğan.
İmamın teki de çıkıp Cumhurbaşkanı varmış, Reis varmış demiyor, saydırıyor, yüzüne yüzüne iyi mi?
18 yıldır önceleri 2 adım ileri, bir adım geri, elde var bir adım biçiminde ilerlediler. Sonra bir adım ileri, bir adım daha, bir adım daha...
18 yılın sonunda adım adım ülkeyi getirdikleri noktada Milli eğitim, üniversiteler, yasalar, derken; ''özgürlükleri genişletelim'' söylemlerinin neticesinde, düşünce, ifade, basın özgürlüğü hiç bir şey kalmadı. Fetöyle aynı secdeye baş koyup, “kozmik oda”yı teröristlere açıp, kumpasların ''savcısıyım'' diyerek Atatürkçüleri fetöcülerle birlikte kendi deyimleriyle, aynı secdeye baş koyarak içeri tıktılar. Nihayetinde Orduyu 15 Temmuz a hazırladılar.
İnsan onuruyla yaşamayı istemeyen, ümmet, uşak olmayı, şimdilerde 'yaptıklarının sorumluluğunu alamayıp ya kandırıldık, yada 'dış güçler, dış güçler'' diye acz içinde yırtındıkları o dış güçlerin egemenliğinde yaşamak arzuları; elleriyle besledikleri, yine kendi ifadeleriyle yıllarca birlikte yürüyüp ''ne istedilerde vermedik'' dedikleri fetö terör örgütünün hain kalkışması, laik cumhuriyeti yıkıp şeriatı getirme planları karşısında Atatürkçü askerlerle, rejime, yaşam şekline sahip çıkan halkı bulunca bile dinmedi. Söyleyemedikleri gönüllerinde yatanları imamlara söylettiler, kuyruk acılarını dindirmek amacıyla
Bu arada her şeyi dış güçlere bağlayan Erdoğan'a; ''Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez.” demezler mi? Derler helede bu sözler bir başka söyleminde Erdoğan'ın kendi sözleriyse...
Parlamento, yargının hali malum. Gazetecileri hedef gösterdiler, yetmedi. Muhalefetin liderlerine saldırttılar, yetmedi, bizzat cumhurbaşkanı 'bu daha iyi günleriniz'' diye halkın gözünün içine baka baka yandaşları kin ve düşmanlığa sevk etti, muhalefet liderini tehdit etti.
AKP dönemi adeta, asker, polis, hukuk gibi kurumların içini boşaltıp ulus devleti çökertmeyi amaçlayan, PKK terör örgütüne yol açmalar, Fetö terör örgütüyle kolkola girmeler, suç örgütleri, mafya ile devlet siyaset ilişkileri ve tüm bu pislik çürümüşlüğün ayyuka çıkması, ortaya dökülmesinin çaresizliğiyle oraya buraya imamları saldırtmaya kadar gelen süreç diye ifade edilebilen dönem olarak tarihte yerini aldı.