104 amiralin kaygılarını dile getiren açıklamalarına ilişkin basın toplantısı düzenleyen, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener; "Kişisel fikrimi söylüyorum; bu bir zevzekliktir. İktidar partisine, üzerinde tepinme fırsatı doğmuştur" dedi. Bu bir zevzeklikse kesinlikle o zevzek, siz olmalıydınız sayın Akşener. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyetin kazanımlarının birer birer elden gittiğini gören halkın kaygısına ses olmak, muhalefetin kanatlarından biri olan ,sizin görevinizdi. İktidar partisinin tepinmesinden de korkmamalıydınız üstelik. Bilmeliydiniz ki iktidar sistemini bu tepinme üzerine kurmuş durumda. Yaptığı her yanlışın sorumluluğunu ya halka ya da büyük çoğunlukla CHP ye olmak üzere muhalefete atıyor; burdan bir mağduriyet yaratmaya çalışmıyor mu; inandırıcı olmayınca da sözüm ona başka bir mağduriyete tenezzül edip, 'kandırıldık' zaafiyetine sığınmıyor mu? Muhalefet olarak tabanınızın ve seçmeninizin kaygılarına ses olurken, iktidarın kendi deyiminizle ''tepinmesi'' konusunda çekinceniz mi olmalı?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, emekli amirallerin söylemiyle ilgili yaptığı açıklamada, "Bu sahte gündemler tutmaz. Halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır" dedi. iktidarla ortak payda da buluşmak gibi olmuş bir talihsiz açıklama daha. AKP yoksul bırakarak siyasi emellerinin gerçekleştirilmesine tepkisiz bir toplum yaratmaya çalışırken, ana muhalefet de Laik Cumhuriyetin kazanımları birer birer elden giderken; "Bu sahte gündemler tutmaz. Halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır" diyerek aynı değirmene su taşımış olmuyor mu? Hak hukuk adalet diyerek yola çıkan Cumhuriyetin kazanımlarına en çok sahip çıkması gereken CHP, iktidarın bilinçli bir şekilde halkı sıkıştırdığı yoksulluk çemberine maalesef dahil olmuş görünüyor.
Yaşam biçimleri ile hakları ve hukukları tehdit altında olan kaygılı halkın sesinin duyurulması önceliği, oy verdikleri partilerinin olabilir kuşkusuz. Siyasi liderler seçmenlerinin kaygılarına; 'zevzeklik' ya da 'gündem sadece açlık' diyerek kayıtsız kalmamalı; tıpkı Memleket Hareketinin kurucusu Muharrem İnce'nin twitter'dan yaptığı; ''Darbe veya iması varsa hep birlikte karşı çıkalım. Biz Memleket Hareketi olarak her türlü darbeye karşı çıkmaya hazırız; Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusunda Amiraller görüş açıklamayacak da kim açıklayacak? Bu konuda da Ayasofya İmamı mı konuşacak?'' açıklaması kadar haklı oldukları bir konuda, güçlü bir duyarlılık, direniş gösterebilmeli ki, Ayasofya İmamı Boynukalın gibiler; halkın samimi dini duygularını kullanıp; Fetö'nün 15 Temmuz'da Atatürkçü asker ve halkın güçlü direnişi nedeniyle gerçekleştiremediği, laik cumhuriyeti yıkıp, şeriatı getirme darbe kalkışmasındaki amaçlarını, dillendiremesinler, görevden alınmak zorunda kalınsınlar.
Kısaca ve açıkça görülüyor ki 104 amiralin açıklamaları amacına ulaşmış muhalefetin başaramadığını başarmışlardır. Dile getirdikleri her konuda amaçladıklarını düşündüğüm kazanımlar hayata geçirilmiştir. Sarıklı, takkeli, cübbeli Amiral olayını kastedip, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyoruz demişlerdi.
TSK'nin bu konuda yaptığı Atatürk, akıl ve bilim, Anayasa, yasalar ve nihayetinde de cumhurbaşkanı sıralaması olarak dikkat çeken açıklamasında;
''Atatürk’ün de belirttiği gibi akıl ve bilimin ışığında,
- Anayasa çerçevesinde
- Yasalar ve Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri doğrultusunda,
- Sıralı amir ve komutanların emir ve komutasında,
- Milletinin emrinde, görev ve sorumluluklarının bilincinde, daima görevinin başındadır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın'' denen açıklama kazanımdır.
104 emekli amiralin yayınladığı Montrö bildirisi hakkında bir basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis Başkanının talihsiz açıklamasına karşın ikrardan gelen sessizliğini bozmuş; "Montrö'nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor, daha iyisi için imkan bulana kadar Montrö'ye bağlılığımızı sürdürüyoruz'' demiş Montrö'den çekilmek için bir çalışma veya niyetlerinin bulunmadığını açıklamasını da yapma gereği duyması kazanımdır.
Cumhur İttifakı'nın diğer ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli de, Erdoğan'dan bir gün sonra, Salı günü partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, "1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi Lozan Antlaşması'nın tamamlayıcı bir halkası, ayrılmaz bir parçasıdır, aynı zamanda bizim kırmızı çizgimiz, Karadeniz'in barış ve istikrar güvencesidir'' açıklamasını yaparak kaygı verici önceki açıklamaların etkisini azaltmış, halka da güvence vermiş olması kazanımdır.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Montrö sözleşmesi dolayısıyla emekli büyükelçiler açıklama yaptı tık yok'' söylemi görülüyor ki hiçte öyle değil ''tık'' tan çok ötesi var, en ehil oldukları konu Montrö dahil, kaygılarını dile getirdikleri her konuda konunun tüm muhataplarından en üst düzeyde geri dönüş ve açıklamaları aldılar.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasındaki haklı kısımda olduğu gibi
''Emekli amiraller açıklama yaptı, "Vay efendim yeniden darbe!" Ne darbesi kardeşim? Emekliler dünyanın neresinde darbe yaptı? Bu kadar saçmalığı Türkiye Cumhuriyeti devleti hiç görmedi ve duymadı" ifadelerindeki gibi amaç çarpıtılmak istenen olmadığına göre; rahatlıkla diyebiliriz ki 104 AMİRAL KAZANDI!
Kaldı ki görüş açıklamak, siyasilerin ya da siyasilerin izin verdiklerinin tekelinde de değildir; hangi meslekten olursa olsun, insanlar görüşlerini açıklayabilir, anayasal haklarını kullanabilirler, bu haklarını kullanırken yasalar bu hakkı hangi saatler içinde kullanabilir düzenlemesine gitmediğine göre de; bu konuda da suçlanamazlar.
Sıra yargıda. Beklenen bir kazanım da, Türk halkının layık olduğu gibi hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirecek olan Türk yargısından gelecektir kuşkusuz.
SELMA