Bu kez ''dış güçler insanları yollara döktü'' bile diyemeyen Erdoğan'ın yerine halka seslenen Çakıcı oldu, yetmedi, ''Tayyip Erdoğan'ın Dedeleri Hırsız'' diyen Veliaht Prens

Halkın Sayfası

Olup bitenin yani doların iki rakama ulaşıp tırmanmayı sürdürmesi sırasında peş peşe faiz indirimini yapılmış olmasına gerçekten mantıklı, ekonomiye bilimsel bir açıklama getirebilmiş olabilen var mı? Olabilir görünmeyen bu durumu, peki bu uygulamayı yapanların görmüyor olma olasılığı var mı?

Gerçekten hiç sanmıyorum. 

Adamlar alay eder gibi doların artışından, ''sana ne dolarla mı maaş alıyorsun'' diyebiliyorlar? 

Yahu dolarla maaş alıyor olsak, ne demeye ''yükseliyor'' diye dertlenelim ki? Maaşları TL ile alıp, harcamaları dolarla yaptığımızdan dertlenmemiz, niye aptala yatıyorlar ki bunun böyle olduğunu bal gibi bilmiyorlar mı? Bu ne salak soru böyle.

Türkiye’nin en büyük şirketlerini, fabrikalarını, otellerini, limanlarını, enerji üretim tesislerini, elektrik ile doğalgaz dağıtım şebekelerini, arazilerini siz satmadınız mı? Samanı bile dışardan almıyor muyuz?

Sadece işçilerimiz üzerinden değerlendirsek bile asgari ücret ve onunda altında bir ücretle yaşamını sürdürmek zorunda olanların sayısının 7,5 milyon civarında olduğunu biliyoruz. Bu da bütün ücretli çalışanların yüzde 38,3’ü anlamına geliyor. Asgari ücretli, 2 bin 825 lira 90 kuruşluk maaşını ''TL'' olarak alıyor ve yaptığı yaşamsal bütün harcamalar doların etkisinde. Markete girip çikolata gofret ıvır zıvıra 1.000 TL ödeyip hiçde pahalı değilmiş diyen Cumhurbaşkanı o harcamanın asgari ücretlinin maaşının üçte birinden fazla olduğunun farkında mı?  Birde dolar o zaman tek haneliydi...

Kendi şirketlerine milyarlar aktarmanın servetine servet katmanın iktidardan düşsen bile paranın gücünü elinde tutmanın ötesinde bir nedeni daha olmalı diye düşünüyorum daha derin bir neden. 

Merkez Bankası'na yüksek faizden bahsedenlerle yürümemiz mümkün değil diyerek bağımsız olması gereken kuruma faiz indirterek ülkelerinin parasını yabancı paralar karşısında değersizleştirip, zaten temel hak ve özgürlükleri, hukuk devletini, adaleti, demokrasiyi yıpratarak piyasalarda güvensizlik yaratarak artırdıkları enflasyonu insanları açlığa mahkum edecek düzeylere taşımalarının bilinçli bir başka nedeni daha olmalı, tıpkı çocukları güneş doğmadan uyandırıp karanlıkta kaldırıp, okula gitmelerini dayattıkları gibi insanları aç bırakacak böyle bir karanlığa itmenin daha derin bir nedeni olmalı.

Özellikle oy aldıkları “çalıyorlar ama çalışıyorlar'' dedirttikleri seçmenleri, şimdi ne diyorlar merak ediyorum aslında, yaşamını bu kadar zorlayıp yoksullaştırıp dar boğaza sokmaları pahasına emeği iyice ucuzlatıp dışarıya ucuza mal sattırarak zenginleştirdikleri malum şirketlerin ekmeğine yağ sürmenin bir başka ve derin bir nedeni daha olmalı.

Bir başka neden aramamın paranoyakça gelmemesi için nedenlerim var, Türk halkının nedenleri var .

Yıllarca elele yürüyüp ''aynı secdeye baş koyduklarımızdan zarar gelmez'' diye kandırdıkları halka 15 Temmuz darbe girişimini yaşattıklarını unuttuk mu? Üstelikte zarar gelmez diye kandırabildiklerinden bazılarını, ''niye inandın, inanmasaydın bize'' der gibi tutuklayıp hapislere tıktılar, devlet olarak açılışlarına izin verdikleri, ''fetö yurtlarında kaldın, bankalarından işlem yaptın'' diye suçlayarak.

Fetö, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne Ergenekonla, Balyozla kumpas kurarken, karşı çıkanlara bu davaların savcısı olduklarını söyleyecek kadar ileri gidebildiklerini unuttuk mu?  

Ordunun komutanlarını fetöcülerden özenle seçenler,  kumpaslarında savcı olduğunu söyleyerek fetöye, askeri ayağına bu denli güven sağlayanlar, tutuklaya tutuklaya kendilerine inanan, kandırılan, ne olduğunu anlayamayan, anladığında ise hemen teslim olan erleri de tutuklayıp hapislere atmadılar mı?

Ya bizde trafik polisleri bile radar kontrolü için yokuş biter bitmez konuşlanır, yokuşu çıkmak için gazı kökleyen sürücüyü hız kesmeden yakalayım cezayı keseyim diye. 

Devletinin vatandaşına tuzak kurduğu bir ülkenin vatandaşı kuşkulanmakta haklı değil midir ki; ekonomideki bu bile bile lades diyen durumun altında, bir başka neden, daha derin bir neden aramasın?

AKP'li Cumhurbaşkanı ile kraldan daha çok kralcı küçük ortağın avaz avaz  ''Haziran 2023 kadar seçim yok''  diyor olmaları; ''iyi bakalım alın o zaman, alın işte size erken seçim'' deme olasılığını yok etmiyor ki; her ikisininde söylediklerinin tam tersini hem de çok kereler yapmışlığı var.

Bunu ''ne dediler ne yaptılar'' başlıklı yazıma saklıyorum, gündemin değişmediği bir gün olursa o zaman arşivlik bu yazı planlamamda bolca örneklendirmeye söz veriyorum.

Tuzak konusuna geri dönecek olursak daha geçen gün ''İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kadrolu köpeği Boji tramvaya pisledi; İmamoğlu anlayışı toplu taşımayı temizleyemiyor'' haberleri yayınlamadılar mı yandaşlar.

İstanbul Belediyesine asılsız bir sürü suçlamada bulundular, çok b.k attılar ama bu pes dedirtti.

İBB güvenlik kameraları ortaya çıkardı ki, adamın teki cebinden çıkardığı b.ku koltuğa atıyor, çıplak elle tuttuğu içinde kirlenen elini, tramvayın koltuğuna siliyor. Yani Boji temiz, bu kumpasçılar b.k

Bu kadar b.ktan konu yeter, demem o ki; benim görebildiğim, şirketlerini daha da zenginleştirme, halkı bu denli yoksullaştırmanın altında yatan neden seçim hazırlığı! 

Bu durumun sonuçlarına taraflar açısından bakalım. Zenginleşenler, fakirleşenlerden oy isteyecekler. E bununda bir bedeli olacak, eskiden kömür makarna yeterli olabiliyordu, yaşananlara bakınca bu kez bu kadar ucuz olacağa benzemiyor ve birde şu 128 milyar dolar meselesi var, oda yerine konmalı ve tabi işler iyi gitmezde hesaplar verilmek zorunda kalınırsa çok akçe gerek fetö borsasından biliyoruz çok akçeli işler bu işler.

Sizi bilmem ama tüm bunlar bile bana Türk halkına bunca zulmü reva görenlerin yaptıklarına ''neden'' olarak yeterli gelmiyor, hepsi evet ama yetmez gibi geliyor, ne dersiniz?  

Hafta sonu yazımın, taslağını hazırladığım bu saatlerde Türk Lirası'nın yabancı para birimleri karşısında rekor değer kaybının ardından yurttaşlar, ekonomideki kötü gidişat ve hayat pahalılığını protesto etmek için Ankara'nın Çankaya ilçesinde ve İstanbul'un Kadıköy ilçesinde 'AKP istifa' diyerek sokağa çıktı. Dolar 13.44!  

Taksim meydanı polis bariyerleriyle kapatıldı. Kurtuluş'ta ise polis yurttaşlara müdahale etti. Bu tepkilerin ''Gezi'' ye dönüşmesinden korkan Erdoğan muhtemelen hiç bir konuşma yapmayacak kışkırtma yoluna gitmeyecek diye düşünüyorum. Konuştukça doları artıran Erdoğan sustu!

Dış güçler insanları yollara döktü bile diyemeyen Erdoğanın yerine halka seslenen Alaaddin Çakıcı oldu iyi mi? Hem de yazılı açıklamayla...

Alaaddin Çakıcılar halkı, devleti yönetenlere güvenmeye çağırırken; Sedat Pekerler devleti yönetenlere güvenmemeye çağırıyor halkı, hem de delliler sunarak isimler vererek savcıları göreve çağırıyor bir taraftanda.

Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan'ın Türkiyeye geleceği ve ülkede milyarlık yatırımlar yapacağı haberlerinin servis edilmesiyle dolar cephesinde gazı alınmışlık başladı ve Prensin ülkeye gelmesiylede bir puanlık bir düşüşle dolar 12'lerde seyreder oldu.

''Tayyip Erdoğan'ın Dedeleri Hırsız'' diyen Veliaht Prens Nahyan'ı Esenboğa Havalimanı'nda Ticaret Bakanı Mehmet Muş ve yetkililer karşıladı.   

Görünen o ki yandaş gazetelerin attığı; “Şerefsiz Bunlar!” manşetlerine rağmen, 15 Temmuz fetö darbesine finansör oldu” dedikleri Arap Prens'e itibar büyük, peki ya Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarı, ya Cumhurbaşkanı'nın ki?  

Dedelerine hırsız denen Cumhurbaşkanı Erdoğan'la fotoğraf veren Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan'ın BAE'de daha önce Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini de yürüten Gargaş, "Şeyh Bin Zayed, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile tarihi ve olumlu bir toplantı yaptı. Toplantının ana odak noktalarını da işbirliği ve ekonomik ortaklıklar oluşturdu. BAE köprüler kurma ve ilişkilerini güçlendirmeye devam ediyor. Refah ve kalkınma içerideki içgüdümüz olduğu gibi dış politikamızın da lokomotifidir" diyerek sosyal medyadan durum bildirdi.

Sizinde yüreğiniz şöyle bir attı mı, sıra neyi satmaya ya da kullanmasanda ödeyeceksin anlaşması yapmaya geldi diye.  

Evet tüm olanların derin bir nedeni olmalı ancak bir gerçek var ki o da bu krizin 19 yıllık saltanatın sonunu getirmek üzere olduğu .

Ona buna kurtuluş savaşı diyenlere, yüzyıl sonra gerçek kurtuluş savaşı kendini mi tekrarlayacak ne dersiniz?

Selma Şenel Sevinç