Enflasyon fiyatlar genel düzeyinin sürekli artışını anlatır. Nominal yani sayısal millî gelirinin, bu gelirle satın alınan mal miktarına kıyasla artmasıdır.
Enflasyon arttıkça tüm fiyatlar artar bu da alım gücünün düşmesini getirir, alım gücünün düşmesi ekonomik sorunlar demektir.
Yani enflasyon, ekonomide istikrarlı ve hissedilir bir fiyat artışı durumunu ifade eden kavramdır ve ülkedeki artışı ülke insanlarının yaşamını çekilmez yapar; "faiz sebep, enflasyon neticedir" söylemi yaşadıklarımıza baktığımızda kendini doğrulamıyor olsada enflasyonun sebep, yoksulluğun sonuç olduğu gerçeğini açıklıyor.
Dolayısıyla üretmeyen, tüm ihtiyaçların dışa bağımlı hale getirildiği bir ülkede yaşıyorsanız, liyakat, hak, hukuk konularında güven duyulmayan bir ülkede yaşıyorsanız, itibarınızla birlikte paranızın değerininde düşmesi kaçınılmazdır.
Hal böyleyken ve ödemeniz gereken dış borçlarınızda varsa üstüne birde faiz düşüremezsiniz; herkes bilir ki bunu yaparsanız paranızın değeri dahada düşer, bunun sorumlusuda dış güçler değil iktidarın ta kendisi olur.
Kişilerden, konutlardan, işyerlerinden araştırmalar ve sayımlar yoluyla veri toplayan Türkiye İstatistik Kurumu'nun, TÜİK'in görevi, ülkenin çeşitli alanlarında, veri ve bilgilerin, toplanarak, gerekli istatistiklerin sağlanması, sağlanan bilgilerin yayımlanmasıdır.
Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığıyla ilişkili bir araştırma kurumudur. İnternet sitelerindede yazılı olduğu gibi verilere herkes ulaşabilir.
Tüketici fiyatları, Kasım ayında aylık bazda yüzde 3,51 artarken, yıllık enflasyon yüzde 19,89'den yüzde 21,31'e yükseldi biçiminde açıklama yapan TÜİK'e, ülkede isyan ettiren artışlarla örtüşmeyen açıklamalarının verilerini ne şekilde topladığı konusunda bilgi alıp kendisine iktidarı denetleme yani muhalefet görevi veren halka açıklama yapmak isteyen ana muhalefet liderine kapılarını kapıyan, internet sitelerinde ''bilgi almak istiyorsanız merkez teşkilatımıza gelebilirsiniz'' yazmasına rağmen kapılarını kapıyan TÜİK'e; ''verilerinizin gerçekliğine kendinizde mi güvenmiyorsunuz da kaçıyorsunuz? deme hakkı doğurur.
TÜİK' en hafif eleştiriyle, nezaketsiz davranışta bulunmuş olmasaydı, sokaktaki insanın yaşayarak gördüklerini rakamlarla oynayarak değiştirmek mümkün olmayacağı için güvenirliliğini sağlayabilecek somut deliller ortaya koyamazdı tabiiki ancak kullandıkları verilerle bir takım açıklamalar yaparak geçiştirebileceği bir görüşme gerçekleştirerek, korkup kaçmamış kurumun kaldıysa saygınlığını bu derece yerle bir etmemiş olabilirdi.
Ana Muhalefet liderine, Kemal Kılıçdaroğlu'na, "TÜİK, bir devlet kurumu olmaktan çıkmış bir saray kurumu haline dönüşmüştür. Burası artık bir devlet kurumu değildir" dedirttirmemiş olurdu en azından.
"Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, PKK, DHKP-C ve organize suç örgütlerinin ağına düşüp, onlara özenip, mekan basmaya gitmez" diyen İçişleri Bakanı'na da bu ''mekan'' gafını da yaptırmamış olurdu ayrıca.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumlarını babalarını malı sanan mafyavari ağızla bu kurumlara mekan diyen bir İçişleri Bakanı belki şaşırtabilirdi herkesi; geçenlerde Erdoğan konuştukça doların hızla artmasını protesto etmek için sokağa çıkan vatandaşlara yazılı olarak seslenen mafya ve organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı yerine devlet yetkililerinden biri olabilseydi.
Tüm bu yaşananlarda neyin sebep neyin sonuç olduğunu tam olarak anlayabilmek için isimlere değil sisteme bakmak gerekir diye düşünüyorum aslında.
Kendi oylarımızla Cumhuriyetin kazanımlarının yerine neyi koyduğumuzu ve önümüzdeki seçimlerde neyi oylayacağımızı ortaya koymaya yardımcı olsun diye içinde bulunduğumuz sistemi daha iyi anlamaya ihtiyacımız var gibi görünüyor.
Türkiye'de 2017 referandumuyla kabul edilen, 2018'de uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ilk Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulanmış dünyada daha önce uygulanmamış ucube bir sistemdir ve bunu bizzat kendimize oylarımızla biz yaptık.
Bilinmelidir ki bu sistem, başkanlık sisteminden farklıdır, Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı vardır. Başkanlık sisteminde yasama ve yürütme organları birbirinden bağımsız olarak seçildikleri gibi ve birbirinden bağımsız olarak da görev yaparlar.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde cumhurbaşkanı veya Türkiye Büyük Millet Meclisi diğerinin görevine son verebilir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, yasama ve yürütme kuvvetleri arasında bir denetleme ve kısıtlama yoktur.
TBMM’ye verilen cumhurbaşkanının seçimlerini yenileme yetkisi, ancak üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla kullanabilir. TBMM’de bu çoğunluğa ulaşılma ihtimali pratikte yoktur, yani Cumhurbaşkanı istediği her zaman TBMM’yi feshedebilir.
Bu durumdan TBMM, cumhurbaşkanını denetleyemez ve yetkilerini sınırlandıramazken; cumhurbaşkanı TBMM'nin yetki ve etkinliğini denetleyebilir ve devre dışı bırakabilir sonucu çıkar.
Aslında Başkanlık sistemi diye yola çıkılmış ve pek çok ülkeden örnekler verilmişti halkın ikna edilme sürecinde sona doğru yandaş medya başkanlık sistemi yerine Cumhurbaşkanlığı sistemi diye dillendirmeye başladı çünkü AK Parti, getirmeyi istediği sistemin adının Başkanlık Sistemi değil Cumhurbaşkanlığı Sistemi adıyla anılacağını duyurmuştu.
Bu gün yaşananlar açısından baktığımızda 2017 referandumunda cumhurbaşkanlığı sistemi lehine kullanılan oylar neden, itibarsızlık mafya düzeni yoksulluk sonuç;
Türkiye ziyareti çerçevesinde Anıtkabir’e giden Elon Musk'ın Twitter hesabından paylaştığı “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin” paylaşımındaki Mustafa Kemal Atatürk'ün Laik Cumhuriyetinin kazanımlarına dönme konusunda hemfikiriz artık sanırım.
CHP'nin Mersin Mitingine baktımda kesinlikle hemfikiriz.
Hep diyorum ne rövanşı, 2023 kesinlikle 1923'e borcunu ödeyecek.
Selma Şenel Sevinç