Donesk ve Luhansk’taki güçler, 2014’te düzenledikleri referandumla Donbas bölgesinde bağımsız iki “halk cumhuriyeti” kurarak Ukrayna’dan ayrıldı.
Eylül ayındaki ateşkesin birkaç gün sonra çatışmayla sonuçlanmasının ardından, Şubat 2015’te Minsk’te ikinci bir ateşkes kararı alındı. Ayrılıkçılar Ukrayna'nın doğusunda silahsız bir tampon bölge oluşturulmasını kabul etti.
2019 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı seçiminde Halkın Hizmetkârı Partisi’nden Volodimir Zelenski’nin iktidara gelmesiyle yeni bir süreç açılmış oldu.
Zelenski’nin Batı’ya ısrarla yaptığı; ‘Bizi NATO’ya alın’ çağrısı Putin’i kızdırdı. NATO’nun doğuya genişlemesini ulusal bir tehdit olarak gördüğünü ifade eden Putin, ABD ve NATO’dan doğuya genişleme olmayacağına dair güvence istedi, bunu alamayınca da Zelenski ile AB ve NATO’ya daha fazla yakınlaşan Ukrayna'ya harekatı başlattı
Biden yönetimi ise silah yollayarak, komşu NATO ülkelerine takviye yaparak, Rusya'ya yaptırım açıklayarak Ukrayna'yı destekledi.
Putin, bugün gelinen noktada Batının attığı adımları izlendiklerini ve Ukrayna'nın asla NATO üyesi olamayacağını NATO’nun füze savunma sistemlerine ev sahipliği yapamayacağını net bir şekilde açıkladı.
Kremlin yönetimi bu talepleri için batılı ülkelerden yasal garantiler istedi.
Bu taleplerin gerçekleşmediği bir tabloda ise meselenin askeri müdahaleyle çözüleceğine işaret ederek, Ukrayna sınırına askeri birlikleri sevk etme yoluna gitti.
Aralık 2021’de Rusya, Ukrayna sınırına askeri yığınak yapmaya başladı.
Doğu Avrupa’daki askeri varlığını sonlandırması için NATO’ya çağrıda bulundu.
NATO müttefikleri bu talepleri reddettiler ve Rusya'yı, Ukrayna'ya saldırması halinde ağır ekonomik yaptırımlar uygulayacakları konusunda uyardılar.
21 Şubat 2022’de Putin Donbas’a asker gönderdi, 24 Şubat sabahı ise Donbas’a özel bir askeri operasyon başlattı.
Başkent Kiev ile Harkov, Slovyansk, Dnipro ve Maripol’e hava saldırıları yapıldı
Kramatorsk şehrinde de patlamalar yaşandı, liman kenti Odessa da zaman zaman ateş altında kalan kentler arasında oldu.
Ana taraflar Rusya ve Ukrayna. Rusya saflarında Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti güçleri, Rusya’ya bağlı Çeçenistan Özerk Yönetimi Başkanı Ramazan Kadirov öncülüğündeki birlikler savaşıyor.
AB ve NATO, Ukrayna’ya ekonomik ve mühimmat anlamında destek veriyor.
Ukrayna Lideri Zelenskiy’in çağrısıyla bazı ülkelerden gönüllüler Ukrayna saflarında yer aldı,
AB, Rusya'ya petrol, havacılık ve uzayla ilgili mal ve teknoloji satışını yasakladı.
33 Avrupa ülkesi hava sahasını Rus uçaklarına kapattı.
7 Rus bankasının 12 Marttan itibaren SWİFT sisteminden çıkarılmasına karar verildi.
Batı ülkelerindeki Rusya Merkez Bankası varlıkları donduruldu. Kuzey Akım 2 proje şirketleri başta olmak üzere Rusya’nın önemli firmaları ve bankalarına yaptırım kararı alındı.
Şimdi bu savaş gerçekten göründüğü gibi Rusya ile Ukrayna arasında mı oluyor?
Kışkırtılıp Rusya'ya kafa tutarak çıktığı bu yolda Ukrayna, fillerin tepişmesinde ezilen çimler mi aslında?
Bu arada savaşın ganimetleri de vardır ve o ganimetlerden karlı çıkacağız diyenlerin, mesela ekonomik yaptırım diye Rusya'dan çekilen Batılı markaların yerine bizim markalar yerleşecek derken Türkiye'nin nasibine; İstanbul boğazına doğru sürüklenen serseri mayınlar düşebilir mi? Bu arada o mayınların serseri olduğunada hiç mi hiç inanmıyorum bana Montrö’ yü delmenin fitilini ateşlesin diye kurgulanmış gibi geliyor. Dediğim gibi ezilen hep çimler olur, filler tepişirken...
Putin Münih Güvenlik Konferansı’nda “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” biçiminde ABD'ye rest çekmemiş miydi?
Çin ve Hindistan’ın milli gelirinin alım gücü açısından ABD’yi; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın milli gelirinin de AB'nin milli gelirini geçtiğini de söylemişti restini gerekçelendirirken.
Ekonomideki küresel büyüme hızlarının artması aradaki makasın büyümesi siyasi odakların değişmesine neden olacağı da öngörülebilir olduğundan bugün gelinen noktaya şaşmamak hatta savaşın Ukrayna ve Rusya arasında mı olduğunu sorgulamak gerekir. Ki sonuç olarak bugün tam da bunun savaşının verildiğini düşünüyorum.
2003 yılında nasıl 1 Mart tezkeresinin sonucuna kızan ABD kuvvetler ayrılığının olduğu güçlü bir parlementer sisteme sahip olan Türkiyede iktidarı ikna etse bile istediği sonucu alamayabileceğini öğrendiyse; D. Baykal gibi bir muhalefet liderinin güçlü parlementer sistemi içinde çoğunluğa sahip iktidara ABD'nin istediği kararı geçirtemediğini gösterdiği için bugün Türkiye tek adamla yönetiliyor hale getirildiyse, 2007 yılıydı sanıyorum, Putin'in bu konuşması Genelkurmay Başkanlığımızın internet sitesinden servis edilmiş olması da, Türk ordusunu ABD'nin hedefi yapmış, Ergenekon ve Balyoz'u yaşatmış, 1 mart teskeresinden sonra ABD'ye orduyu daTBMM'sini de yeniden dizayn edip etkisizleştirmek istetmişti. Emsali olmayan tek adam pardon başkanlık sistemi bana göre ABD'nin başarısı, TSK'ya gelince evet ergenekonla balyozla içerden savcısıyım diyenlerin katkısıyla çok zarar gördü ancak Atatürkçü askerlerin direnci 15 temmuz kalkışmasını engelleyerek ABD'nin son noktayı koymasını engelledi. ABD ile ergenekon ve balyozun savcıları bu kez de Montrö'yü delebilir miyiz kalkışmaları yaptı ama toplumda büyük bir dirençle karşılaşınca Möntrö'yü savunan emekli amiralleri tutuklamanın ötesine gidemediler.
Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna krizini görüşmek için bir araya geldiğinde Jinping, Biden’a “Çin ile ABD uluslararası sorumlulukları üstlenmeli ve dünya barışı için çaba göstermeli” dedi. Barış adına sıradan bir çağrı gibi görülen sözlerin altında asıl okunması gereken nota bence ''dünyayı yönetme konusunda tek güç sen değilsin''di.
Sanırım Biden de bunu bir nebze anlamış oldu ki yanıtı; “biz buna önderlik etmeliyiz” oldu.
AKP yenilemez diye düşünürken, CHP'nin İstanbul'u alması nasıl bugün tek güçün AKP olmadığını gösterdiyse; Rusya Ukrayna arasında oluyor sanılan savaşda, ABD'nin sorunu çözmede Çin'i ortak kabul etmesi de, artık ABD'nin tek mutlak güç olmadığını gösterdi.
Ukrayna'da insanlar öldüğü, ülkelerinin işgal edildiği bir savaşın içinde bulunmuyor olsalardı, bu bir oyun, bir maç, bir yarışma olsaydı, benim kesinlikle tarafım, neoliberal kapitalist düzenin sonunu gösteren Rusya olurdu. Pek çok Avrupa ülkesi gibi kendi ülkemin Rusya ile yaşanan tarihine rağmen tarafım Rusya olurdu.
Ama bu bir savaş ve insanların yaşaması için ölmesi felsefesi, bu çağın felsefesi olamaz, olmamalı. Dolayısıyla Rusya'nın yanında olmam, Ukrayna’ya saldırısına tepki olarak Dostoyevski ve Tolstoy gibi dünya uygarlığına katkısı olan romancıları sırf Rus diye yasaklayan ırkçı zihniyete karşı çıkmaktan ibaret olabilir. ABD’nin enerji yaptırımlarına katılmayarak ve şirketlerini Rusya pazarından çekmeye karşı çıkarak “stratejik özerk” kalan ülkemi siyasi görüşü benimle örtüşmese de bunu çözümlemeyi seçimlere bırakarak, destekleyebilirim mesela.
Ukrayna'nın bu savaşı kazanması mümkün değil, bence savaşın bu kadar uzun sürebiliyor olmasının bile tek nedeni Amerika'nın Rusya'yı olabildiğince her yönden yıpratmak istemesi.
Bu durumda Nato'nun Ukrayna'ya hatta Gürcistan'a üyelik verme olasılığı yani Rusya'ya doğru genişleyebilme olasılığı son buluyor olsa da, bir taraftanda Nato üyesi olmanın ülkelerin güvenliği açısından önemide ortaya açık olarak konduğundan, AB'nin önemli bir siyasi ve ekonomik merkez olabilmek için ABD’den bağımsız strateji ilan etmesini ve kendi ordusunu kurma planlarını da askıya aldırmaz mı?
Natoya duyulacak olan ihtiyaç ABD'nin tek egemen olma yolunu mu güçlendirecek, Rusya'nın kazanacağı savaş, Çin, AB, Hindistan, Rusya’nın küresel güç merkezleri olmasını mı sağlayacak?
Gelelim Zelenski' ye, askerleriyle cephede, direnen, kaçmayan, savaşan bir lider, tabii kamuoyunun sempatisi üzerinde ancak haksız bir şekilde tepkiyle karşılaşan Yılmaz Özdil'in köşe yazısında dile getirdiği üzere kesin bir tecrübesizlik yok mu bu işin içinde, en basit tanımla bir öngörüsüzlük? Kazanamayacağını bildiğin bir savaşın, geliyorum seslerini görmezden gelmek, halkının ölümünü engelleyememek ABD’nin bu stratejisinin piyonu konumunda kalıp, Donbas cumhuriyetlerini tanıyabiliriz deyip, Washington’ın baskısıyla başka davranmak ülkesini her geçen daha büyük bir felakete götürmek Zelenski'yi, kahraman yapar mı?
Zelenski “uçuşa yasak bölge” oluşturulması konusunda yaptığı çağrıların başta ABD tarafından desteklenmemesinin Rusya’yla çatışmayı göze alamamaktan olduğunu göremiyor diyelim, İngiltere Başbakanı Johnson'un “çaresiz bir an” olarak dillendirmesiden de mi NATO'nun fazlasını yapmayacağını anlamıyor.
ABD barışa karşı, kışkırttığı ve savaşa soktuğu Ukrayna’nın Rusya’yla anlaşmasını da istemiyor bu savaş olabildiğince uzun sürsün istiyor, görünen o ki Ukrayna halkının felaketi ABD'nin ya da NATO'nun çok umurunda da değil.
Donetsk ve Lugansk cumhuriyetlerinin bağımsızlığının kabul edilmesi Kırım’ın tanınması Rusya için elde bir gibi bir şey.
Rusya'nın işgali durdurmasının, Ukrayna’nın “tarafsız ülke” olması dışında bir yolu olduğunu da sanmıyorum.
Bana göre Kremlin sözcüsü Peskov'un, kendi ordusu olan ama yabancı askeri üslerin ve güçlerin bulunmadığı bir Ukrayna'yı düşünülebileceklerini açıklaması savaşın gölgesinin Ukrayna halkının üstünden kalkması için kabul edilebilir uzlaşı olarak değerlendirilmelidir.
Selma Sevinç