10 Mart 2025... Bu tarihi de yazın bir yere. Kuzey Irak’ta olduğu gibi, Kuzeydoğu Suriye’de bir devletçik oluşumunun yolunu açan imzaların atıldığı tarih, bu tarih...
★★★
34 yıl önceydi... Yıl, 1991... Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dı... Meşhur, “Bir koyup üç alma” fırtınasını estiren... ABD’nin, Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği “Çekiç Güç” harekatının mimarı... “Çekiç Güç” ne yapar? Kuzey Irak’ta, bir devletin kurulmasına ön ayak olur. Başka ne yapar? PKK terör örgütünün canlanmasına uygun ortam sağlar. Özal açısından, bu bir başarıydı. Ama... Türkiye için bir BEKA sorunu.
★★★
Gel zaman git zaman... 10 Mart 2025... Suriye’nin yeni yönetimi ile PKK/YPG (SDG) terör örgütü arasında, bir “uzlaşı metni” imzalandı.
★★★
Sekiz maddelik bir memorandum ile... PKK/YPG’nin (SDG), bir bütün olarak Suriye ordusuna entegre edilmesi kararlaştırıldı. Yani, YPG güçleri Suriye ordusu içinde bir bütün olarak yer alacak. Suriye’nin içinde bir YPG ordusu mu olur, kolordusu mu olur?.. Bu ayrıntılar, oluşturulacak komitelerin yıl sonuna kadar çalışmasıyla belirlenecek.
★★★
YPG’nin askeri bütünlüğünü koruması demek, çatışma durumlarında kendi bölgesini savunabilecek askeri gücü elinde bulundurması demektir. Yani, 60-80 bin silahlı terörist dağılmayacak, buharlaşmayacak... Bütünlüğünü koruyacak.
★★★
Bir bakmışsın... YPG terör örgütü başı Mazlum Abdi’ye bir rütbe verilir, Suriye yönetiminde önemli bir makama getirilir... Genelkurmay Başkanı Yardımcısı mı, ordu komutanı mı, ya da başka bir makam mı?..
★★★
Türkiye açısından en kritik konu... YPG; özerk mi, federal mi, güçlendirilmiş yerel yönetim yapısına mı sahip olacak? Bunun cevabını da, önümüzdeki süreçte öğreneceğiz.
★★★
Şam yönetimi ile YPG arasında imzalanan “uzlaşma metninin” garantörü kim? Mazlum Abdi’yi bu memorandumu imzalaması için, Şam’a helikopterle gönderen ABD. Yani, anayasa çalışmasının her aşamasında ABD olacak. Ve, YPG’nin Kuzey Irak benzeri bir yönetim yapısına sahip olmasını sağlayacak.
★★★
Peki... Gelelim asıl konuya... Bu imzayla birlikte... Türkiye’nin, PKK/YPG’ye operasyon yapmasının önü kesilmiş olacak. Türk askeri varlığının Suriye’de varoluş gerekçesinin ortadan kalktığı söylemleriyle, Türkiye’nin Suriye’yi terk etmesinin yolu açılacak. PKK/YPG terör örgütünün özerk/otonom ya da buna benzer bir yapının, Türkiye tarafından tanınması gerçekleşecek.
★★★
Türkiye’nin desteklediği ve HTŞ’ye destek olan Suriye Milli Ordusu (SMO) ne olacak? Henüz belli değil...
★★★
Unutmayın! Garantör ülke ABD’nin onaylamadığı bir anayasa, yürürlüğe giremez. Çünkü... Eş Şara’nın iktidarı, ABD ve İsrail’in elinde...
★★★
YPG/PKK Medya Merkezi Direktörü Ferhad Şamî, sekiz maddelik uzlaşma metnine açıklık getirdi. Ve dedi ki: “Hiçbir hükümet gücü, sınır kapıları hariç SDG’nin (YPG) kontrolündeki bölgelere girmeyecek. Petrol, hapishaneler ve IŞİD karşıtı operasyonların yönetiminde, herhangi bir değişiklik olmayacak. Bu anlaşma, Türkiye’nin askeri hareketliliğini durdurmak içindir...”
★★★
Yani, ne diyor? Biz, özerklik ya da otonom yapıdan vazgeçmedik. ABD’nin isteğiyle bu anlaşmayı yaptık.
★★★
Irak taşı döşenmişti. Şimdi, Suriye taşı yerleştiriliyor. İran halkası da kısa sürede zincire eklenir. Ve, ardından Türkiye halkası... O da kolay... Anayasa’nın 42 ve 66’ncı maddelerinin değiştirilmesiyle o da tamam...
★★★
Bu yolculuğun özeti nedir diye sorarsanız?.. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin temelini oluşturan Atatürkçü Düşünce Sistemi, ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısı temelinin sarsılmasıdır derim.
★★★
Çok “bağımsız”, çok “tarafsız” medyamız ve çok “bağımsız” yorumcularımız, imzalanan bu sekiz maddelik metni zafer çığlıklarıyla anlatıyorlar.
★★★
Zafer dedikleri, yüzyıllık projenin ikinci halkasının tamamlanmasıdır. Sıranın Türkiye’ye gelmesidir...
★★★
Ortada bir başarı varsa... Bu başarı... “100 yıldır devlet hakkımız engellendi” diyenlerle, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te açılan bir parantez olduğunu” söyleyenlerin ortak başarısıdır.
★★★
Hal böyleyken... Vileda sopasıyla, dört nala koşanları soruyorsunuz... İkinci Dünya Savaşı’nda, Rus tankları Berlin’e girene kadar, Almanlar Rusya’yı işgal ettiklerine inanıyorlardı. Çünkü, Alman gazeteleri öyle yazıyordu.