''Yetişmezse evdeki halıları satın''

Naim Babüroğlu

Selanik'te halktan biri olarak doğdu… Adı, Mustafa'ydı…

Mustafa Kemal oldu… Gazi Mareşal Mustafa Kemal oldu…

Türk Milleti'nin en büyük evladıydı… Türklerin Ata'sı… Mazlum uluslar ve Türk Milleti ona Atatürk dedi…

Doğum yeri, Çanakkale Muharebeleri'nde Kemalyeri…

34 yaşında, Çanakkale'de Truva'nın intikamını aldı, İstanbul'u, Osmanlı'yı kurtardı…

38 yaşında, Millî Mücadele'yi başlattı…

İdama mahkûm edildiğinde, 39 yaşındaydı…

40 yaşında, 1683'te İkinci Viyana kuşatması ile başlayan Türk çekilmesini ve toprak kaybını 238 yıl sonra Sakarya'da durdurdu…

41 yaşında, Büyük Taarruz'la işgalcilerin hayallerini yerle bir etti…

42 yaşında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurdu… Ümmeti millet, kulu değerli birey yaptı…

Fikriye ve Latife'nin paylaşamadığı Başkomutan, hep yalnız adamdı…

Evliliği, fırtınalı denizde bir yolculuktu… "Hayatımda yaptığım hatalardan biri de evlenmektir…" sözleri, ilk yenilgisiydi…

Savaşta yendiği düşmanının, O'nun önünde saygı duruşu; mağlup ettiği düşmanının O'nu Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterişi tarihte bir ilkti…

Onun en güzel anları hüzün doluydu… "Bunalıyorum çocuk, büyük bir acı içinde bunalıyorum…" dediği günler oldu… Gözyaşlarını tutamadığı anlar…

Yolculuğu engeller, nankörlükler, hainliklerle doluydu…

Milletine yazdığı sonra üzerini çizdiği, "Beni hatırlayınız…" sözcükleri, hüzünlü bir vedanın kâğıda dökülmüş gözyaşlarıydı…

"Çok dermansızım Salih… Büsbütün başka bir adam oldum..." sözleri, çaresizliğe isyanıydı…

"Ölüm demek böyle olacak kızım..." dediğinde, son günlerini yaşadığının farkındaydı…

Hastalığı, O'nun ikinci yenilgisiydi…

Son anı, ulu bir çınarın köklerinin sökülmesi misali, devlerin savaşında son perdeydi…

Türk gençliğine emaneti, çok sevdiği milletine vasiyeti oldu…

Savaş tarihinin en büyük komutanlarının kıskandığı bir savaşçı…

Tarihin kıskandığı bir lider…

Ama bir insan… Ağaç sevgisi, kitap aşkı, millete sevdasıyla…

Savaşın ustası, barışın efendisi…

***

Fakat O bir filozof.

Atatürk, okumuş cahiller için şöyle der:

"Biz cahiller dediğimiz zaman mutlaka okulda okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de gerçeği gören gerçek bilginler çıkar."

O, milleti için atacağı her önemli adım öncesi, ilgili konuda yazılı kitapları okur, inceler, araştırır ve o konuyu tartışmaya açardı. Ünlü Çankaya Köşkü akşam sofraları bu tartışmaların okuluydu…

O ki, Büyük İskender'in, Sezar'ın, Napolyon'un önünde saygıyla eğildiği bir savaş ustası… Taşıdığı kılıcı daima vatanı savunmak için kullandı. O savaş ustasının eli, silahının kabzasını değil kitapları tuttu…

Atatürk, beş bine yakın kitap okudu ve 14 kitap yazdı.

M.Ö. 4'üncü yüzyılda yaşamış, ünlü Yunan filozofu Platon:

"Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtına otursaydı" der.

Platon'un bu dileği, yirminci yüzyılda ilk kez bir liderde, Atatürk'te gerçekleşir. Bir dahi, bir düşünür, bir savaş ustası, ancak uluslararası barışa önem veren büyük bir devrimci… Bir filozof…

***

Yıl 1921…

Sakarya Meydan Muharebesi'nin başlamasına az bir süre kalmıştı. Ve milletin tek atımlık cephanesi vardı…

Mustafa Kemal yoğun çalışma temposu içinde, kardeşinden gelen mektubu okudu. Yaveri Salih Bozok'u çağırdı:

"Salih, kardeşimden mektup geldi. Paraları bitmiş. Şu notun gizlice anneme ulaşmasını sağla."

Not, Başkomutan ve Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa'nın aslında gerçek durumunu yansıtıyordu. Ve o kuşağın vatandan başka sevdaları olmadığının tarihe düşülen bir belgesiydi… Vatan ve millet sevdası…

Kısa not şöyleydi:

"Bankadaki parayı harcayın. Yetişmezse evdeki halıları satın."

"Yetişmezse evdeki halıları satın."

Anafartalar Kahramanı'nın, Millî Mücadele ateşini yakan Mustafa Kemal Paşa'nın, Başkomutan'ın yaşam felsefesinin bir özetiydi bu… Vatana, millete adanmış yaşam öyküsünün özetiydi bu not…

Ulusun kaderini dokuyacağı, tarih yolculuğu serüveninin bir aynasıydı bu…

Ve vatandan başka sevgili bilmeyen o kuşağın bir türküsüydü…

Gelecek kuşaklara devredilen kutsal bir emanetin madalyasıydı bu…

"Yetişmezse evdeki halıları satın."

***

O ki, yenilmeyen bir askerdi, ama sivil giymeği tercih etti. Oysa kendi döneminde diğer liderler, sivilden geldikleri halde askerî üniformayı giydiler.

Atatürk döneminde; Avrupa'da Almanya'da Hitler, Rusya'da Stalin, İtalya'da Mussolini, Portekiz'de Salazar, İspanya'da Franko, Romanya'da II. Karol, Yunanistan'da Metaksas gibi liderler diktatörlüklerini ilan ederken; Türkiye'de AtatürkMedeni Bilgiler Kitabı'nı yazdırıyor ve topluma demokrasiyi, çok partili hayatı, düşünce özgürlüğünü ve hoşgörüyü anlatıyordu.

Atatürk akıl, bilim, tam bağımsızlık, anti emperyalist ve umut demektir…

Ve Atatürk bu milletin ebedi lideridir…

Tarihin kıskandığı lider…

Tarih nankör değildir, bir hizmeti asla unutmaz…

Bazıları unutturmak istese de…