15 Mayıs 1919... Atatürk’ün Samsun’a çıkmasından dört gün önce... Yunanlar İzmir’i işgal eder. ★★★ Sadrazam Damat Ferit, işgale karşı koyabilecek, gayretli ve kişilik sahibi eski Kolordu Komutanı Nurettin Paşa’yı önceden görevden almıştı. Yerine, işe yaramaz diye emekli edilmiş, yaşlı Ali Nadir Paşa’yı getirir. ★★★ Valiliğe de, hükümet toplantılarında olup bitenleri İngilizlere yetiştirdiği söylenen İzzet Bey’i görevlendirir. Kolordu komutanı ile valinin alınıp, yerine niteliksiz kişilerin atanması, İzmir’in işgali için bulunmaz fırsattı. ★★★ 17’nci Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa, askerlerini kışlaya toplar ve işgale sessiz kalır. Tek kurşun atmadan, Selanik’i Yunanlara teslim eden Hasan Tahsin Paşa gibi... ★★★ Bununla da yetinmez... Silahların Yunanlara teslim edilmesi, karşı konulmaması ve işgal birliklerine gereken kolaylığı göstermeleri yönünde de emir verir. ★★★ Teslim olurken, kışladan elinde beyaz bayrakla ilk çıkan Ali Nadir Paşa’dır. Bir Yunan teğmen, Ali Nadir Paşa’ya birkaç tokat atar. ★★★ Yunan komutanlar, başta Ali Nadir olmak üzere, Türk askerlerini Kordon boyundan yürüterek, “Zito Venizelos” (Yaşasın Venizelos) diye bağırtırlar. ★★★ Vali İzzet Bey de, Yunan gemisi ambarına doğru götürülürken, yanındaki oğlunu sıkıştırır: “Seyfi oğlum, Zito bağır, Zito bağır.” ★★★ Bağırmayı reddeden kahramanlar da vardır... Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey, dipçik ve süngüyle şehit edilir. ★★★ 620 yıllık Osmanlı Devleti’nin ordusu, tek kurşun atmadan İzmir’i işgalcilere teslim eder. ★★★ Çünkü... Askerlik şerefi bir kenara atılmış, Damat Ferit ve Padişah Vahdettin’e biat daha kutsal bir duruma gelmişti. Hainliğin zirvesi yoktur, çünkü... ★★★ 19 Mayıs 1919... Samsun’da, Millî Mücadele Yolculuğu başlar. Mustafa Kemal’in bu yolcuğu yokluklarla, engellerle, nankörlüklerle, hainliklerle doludur... ★★★ 21/22 Haziran 1919... Mustafa Kemal Paşa, Amasya Genelgesi’ni emir subayı Cevat Abbas’a yazdırır. ★★★ Belgenin imzalanması anını, Mustafa Kemal’den dinleyelim: “O sırada Rauf ve Refet Beyler benim odamda, Fuat Paşa başka bir odada bulunuyorlardı. Rauf Bey (Orbay), konuk olduğundan bu yazıya imza koymak için kendinde bir yetki görmediğini incelikle söyledi. Bunun bir tarihsel an olduğunu ileri sürerek, imzalamasını söyledim. Bunun üzerine imza etti. Refet Bey (Bele) imzadan çekindi... İstanbul’dan beri yanımda getirdiğim bu arkadaşın, anlaşılması pek kolay olan bir konuda açığa vurduğu düşüncesi bana çok acı geldi. Fuat Paşa’yı (Cebesoy) çağırttım. Paşa düşüncemi anlayınca hemen imza etti. Fuat Paşa’ya, Refet Bey’in çekinme nedenini anlayamadığımı söyledim. Fuat Paşa Refet Bey’i sıkı bir sorguya çekince, Refet Bey yazıyı eline alarak kendisine özgü bir ‘im’ koydu. Öyle bir ‘im’ ki bunu bu yazıda bulmak biraz zordur.” ★★★ Refet Bey (Bele), ileride işler ters giderse, sorumluluk almamak için kutsal bir yolculuğa beraber çıktığı arkadaşına ilk darbeyi vurmuştu. ★★★ Yıl 1914... Yarbay Mustafa Kemal, Sofya’da Askeri Ataşe’dir. Balkan Savaşı felaketinin nedenlerini, “Subay ve Komutanla Konuşmalar” kitabında kaleme alır. Kitapta, çarpıcı bir cümlesi vardır. ★★★ Ordunun çöküşünü özetleyen cümle: “Ordunun can damarı olup, birçok geleneklere bağlı olarak gelişen ve tam olgunlaşan askeri disiplin duygularını, bugün Osmanlı Ordusu subayları içinde, gerçek anlamda görmeği istemek, insanın ruh halini bilmemek demektir.” ★★★ Bu cümle, beş bin yıllık yazılı tarihten damıtılarak süzülen çöküş öyküsünün özetidir. Bu cümle, çöken devletlerin, dağılan orduların, kaybedilen savaşların acıklı bir öyküsüdür. Bu cümle, askerlik sanatından uzaklaşmış, siyasete bulaşmış bir ordunun önlenemez sonudur. ★★★ Atatürk’ün doğduğu şehri, Selanik’i tek kurşun atmadan, düşmana teslim eden ordu budur... Manastır’ı, Üsküp’ü tek kurşun atmadan, teslim eden ordu budur... İzmir’i tek kurşun atmadan, teslim eden ordu budur... ★★★ 31 Temmuz 1920... Yunan ordusu, Batı Anadolu’da işgali sürdürmektedir. ★★★ Mustafa Kemal, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara bir konuşma yapar: “Milletimiz, ordusundan yoksun bırakılma girişimi ile karşı karşıyadır. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Komutanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar... Millet, bağımsızlığının korunmasını ordudan, ordunun ruhunu oluşturan subaylardan ister. İşte, subayların yüce olan vazifesi budur...” ★★★ 2010’larda, Kahraman Türk Ordusu’na kurulan kumpası, yapılan saldırıları, 1920’de anlatıyordu Başkomutan... ★★★ 19 Mayıs 1919’da, zorlu yolculuğa çıkan lider, tarihin akışını ve ulusunun kaderini değiştirecektir. Yolculuğun sonunda, bir yurt emanet edecektir. ★★★ Bu kutsal emaneti... Sadece ve sadece... Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in ordusu koruyabilir. Biliyorsunuz değil mi?.. ★★★ Ve... “Tarih tekerrürdür derler, ibret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi tarih?..” Anlıyorsunuz değil mi?..