Batı ülkeleri, Türkiye’ye ve ulusçuluğa yönelen Arap ülkelerine karşı, sürekli Kürtleri kullandılar. ★★★ Batılılar, Türkiye sınırları dışında kalan Kürtler üzerinde de çeşitli oyunlar oynadılar. Irak, Türkiye’den koparıldıktan sonra, İngiltere her sıkıştığında, Bağdat’taki Arap yöneticilere karşı, Iraklı Kürtleri kullanarak ayaklanma başlatırdı. ★★★ Dün Türkiye’de Şeyh Sait nasıl kullanıldıysa, bugün PKK da böyle bir maşadır. 4 Mart 1919’da Osmanlı tarihinin en büyük ihanet iktidarı iş başına gelir: Birinci Damat Ferit Hükümeti. ★★★ Türkiye, tam Musul-Kerkük’e odaklanacakken, Şeyh Sait İsyanı çıkartılır. Bu sırada, Damat Ferit Paşa Hükümeti ile Kürt Teali Cemiyeti arasında bir anlaşma yapıldığı ortaya çıkar. Anlaşmaya göre, İstanbul Hükümeti Kürtlere özerklik sözü vermekteydi. ★★★ Şeyh Sait Ayaklanmasına karşı pasif tutum izleyen Başbakan Fethi Bey (Okyar), Atatürk’ün isteğiyle 3 Mart 1925’te Başbakanlıktan çekilir. İsmet Paşa (İnönü) yeni hükümeti kurmakla görevlendirilir. ★★★ Mustafa Kemal Paşa, ayaklanma hakkında ayrıntılı bir konuşma yapar. Ayaklanmanın, milli varlığa ve devlete karşı bir hareket olduğunu belirtir. Ve konuşmasını, şu ünlü sözüyle bitirir: “Devrimi başlatan tamamlayacaktır.” ★★★ International Press’in Londra muhabiri, 5 Ağustos 1930 tarihli gazetede şunları kaleme alır: “Irak’taki Kürtler, Musul petrol bölgesinde yaşamaktadırlar... İngilizler, bu bölgeleri gerektiğinden fazla güçlük çıkmadan Irak’tan koparmak için, buralarda bir çeşit ‘Kürt Özerkliği’ oluşturmuşlardır. Amaç, İngilizlerin bu özerk Kürdistan ile Türkiye, Suriye ve İran Kürtleri üzerinde çalışma yapabilecekleri bir merkez oluşturmaktır.” İşte bu özerklik, 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından, Irak’ta gerçekleşti. Sırada; Suriye, Türkiye ve İran var... ★★★ Mayıs 2015’te IKBY Başkanı Mesut Barzani, ABD’yi ziyaret etti. Başkan Yardımcısı Biden, görüşmede Barzani’ye müjdeyi verdi: “İkimizin de ömrü Kürdistan’ın bağımsızlığını kendi gözlerimizle görmeye yetecek.” ★★★ Bu tarihi gerçeklere ve çok sayıda belgeye rağmen... Türkiye’de, son yıllarda gündeme getirilen “Kürt Sorunu” söylemi moda oldu... Etnik ayrımcılığı körükleyen, İkinci Cumhuriyetçilerin ağzından düşürmediği bir kavram. ★★★ Oysa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu düşüncesi ve Cumhuriyet’i şekillendiren devlet ve aydın geleneği, sorunu etnik bir kimlik üzerinden görmedi. Geri kalmışlık, eşitlik ve dış müdahale ekseninde ele aldılar. ★★★ Atatürk 1930’da, “Kürt Sorunu” kavramının tehlikeli olduğunu belirtir: “Bugünkü Türk milletinin siyasi ve toplumsal yapısı içinde, bazı vatandaşlarımıza Kürtlük, Çerkezlik, hatta Lazlık veya Boşnaklık düşüncesi aşılanmak istenmiştir. Ancak bu yanlış tanımlamalar, birkaç düşman maşası gerici ve akılsız kişi dışında, milletin hiçbir ferdinde üzüntü dışında bir etki yaratmamıştır...” ★★★ İsmet İnönü Lozan’da, “Kürt Sorunu” demez, Kürtlerin eşitliğine vurgu yapar. “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükümetidir. Çünkü, Kürtlerin gerçek ve meşru temsilcileri, Millet Meclisi’ne girmiştir ve Türklerin temsilcileriyle aynı ölçüde ülkemiz hükümetine ve yönetimine katılmaktadırlar.” ★★★ CHP’nin Üçüncü Genel Başkanı Bülent Ecevit, yoruma neden olmayacak şekilde açık konuşur: “Türk-Kürt sorunu yoktur. Güneydoğu’da Osmanlı’dan gelen feodal bir ağalık sistemi var. Türk’ü de Kürdü de Arabı da, Süryani’yi de eziyor. ABD bunu kullanıp PKK üzerinden bozgunculuk yaratıyor, bunu görmeyen işbirlikçi boş insanlardır...” ★★★ AK Parti iktidarı Kürt açılımı adımını attığında, dönemin Başbakanı, Diyarbakır konuşmasında, “Kürt sorunu”, “Kürt realitesi” sözcüklerini kullanır. Bu konuşma üzerine Ecevit, ailesinden örnek vererek görüşlerini açıklar: “Şimdi bizler ne oluyoruz? Kürt mü, Türk mü? İki toplum öylesine iç içe geçmiştir ki, Kürt-Türk diye ayrım yapmak imkânsız. Böyle bir ayrımın hiç kimseye ve ülkeye faydası olmaz...” ★★★ Uğur Mumcu, “Kürt Sorunu” söylemini, en sert biçimde eleştiren aydınlardan biridir. Mumcu’ya göre; Bu söylem, masum bir hak arayışı değil, emperyalist projelerin bir parçasıdır. Mumcu, etnik kimlik siyasetinin, Türkiye’yi bölmeyi hedeflediğini belgelerle ortaya koyar. ★★★ Ahmet Taner Kışlalı, şöyle der: “Olaya bir ‘Kürt Sorunu’ olarak bakmak, ilericilik değil, ırkçılıktır, gericiliktir...” ★★★ Atatürk’ten, Ecevit’e; Uğur Mumcu’dan, Ahmet Taner Kışlalı’ya uzanan Cumhuriyetçi düşünce çizgisi ortak bir noktada birleşir: Türkiye’de bir “Kürt Sorunu” değil; geri kalmışlık, feodalizm, eşitsiz kalkınma ve dış müdahale sorunu vardır. ★★★ “Kürt Sorunu” söylemi neye yarar? Etnik ayrımcılığı körükler. Ortak yurttaşlık bilincini zayıflatır. Türkiye’nin üniter ve ulus devlet yapısını hedef alır. PKK’yı çok mutlu eder. Ve Türkiye’yi bölmek isteyenlerin amacına hizmet eder. ★★★ “Kürt Sorunu” kavramını kullanan siyasi partiler, dönüp Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a bakmalı... Ve Nobel Bilim Ödülü’nü Atatürk’e hediye eden, varlığıyla onur duyduğumuz Aziz Sancar’ın önünde saygıyla eğilmeli... İkinci Cumhuriyetçi çizgi bu ülkeye değil, emperyalistlere hizmet eder.