Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 1934’te yazdığı “Ankara” adlı eserinde, işçi sınıfı ve köylülerin durumunu şöyle anlatır: “Türk işçi ve mühendisi, Avrupa’daki meslektaşları gibi kara talihli değildi... Türkiye’de işçiler birer devlet memuruydu; yüreklerinde, devletin bir parçası olmanın olgunluğu ve sorumluluğu vardı. Alınlarından akan terin, vatan topraklarına bereket getiren bir rahmet gibi, egemeni oldukları ülkeye hizmet ettiğini biliyorlardı... Toplumsal Yükümlülük Örgütü’nün kooperatif birimlerinde çalışan köylülerin, Ankara’da her pazar akşamında; kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu neşeli kalabalıklar halinde, şarkılar söyleyerek köylerine dönüşlerini izlemek, başlı başına bir zevkti. Artık aralarında eskiden olduğu gibi kirli paçavralara sarınmış, dilenci kıyafetinde, hasta, sakat ve kavruk köylüler yoktu. Toplumsal Yükümlülük Örgütü’nün genç hekimleri, bunların yedikleri yemekleri ve yattıkları yerleri sürekli denetliyor, tümünü haftada bir kez muayene ediyordu...” Bu satırlar, 1930’ların Atatürk Türkiye’sinde işçi ve köylünün durumunu yansıtıyordu... ★★★ Evet... Atatürk, en büyük halkçıdır... Ve en büyük devrimcidir... ★★★ Türk Devrimi’ndeki “halk” anlayışı, Fransız ve Rus devrimlerindeki “yurttaş” ve “yoldaş” kavramından çok farklıdır. Çünkü, Atatürk’ün halk anlayışı, sınıfsal değil, ulusaldır. ★★★ Türk Devrimi’nin en önemli niteliği, halk tanımının, önemli oranda millet tanımıyla özdeşleşmesidir. Millet halk demek, halk millet demekti... ★★★ Mustafa Kemal, Millî Mücadele’ye başlarken; rütbesine, yetkisine değil, halkın gücüne dayanır. 19 Mayıs 1919’da, Samsun’a çıkarken güvendiği güç: “Ben, Millî Mücadele’ye başladığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız, büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran manevî bir kuvvet vardı. İşte ben, bu millî kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım.” ★★★ 1927’de, Cumhuriyet Halk Fırkası İkinci Büyük Kongresi’nde; Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik ve Halkçılık partinin temel ilkeleri olarak kabul edilir. Gerçekte, Halkçılık ilkesinin uygulaması, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışla başlar. ★★★ Devrimlerle köklü değişiklikler yapılırken, siyaset uygulanırken asıl amaç, halkın yaşam düzeyinin yükseltilmesi, refahının artırılması ve haklarının güvence altına alınmasıydı. Yani, ana hedef halkın refah ve mutluluğu... ★★★ Mustafa Kemal, yurt gezilerinde halka şunları söyler: “Siz halksınız, devlet artık sizsiniz. Türkiye’de bireyler arasında sınıf çatışması yoktur, çünkü yoksul düşmüş milletin tümü halktır...” ★★★ Sosyalizmin kalesi Küba’nın lideri Fidel Castro, 1996 İstanbul Habitat Zirvesi’nde şunları söyler: “Ben de devrim gerçekleştirdim. Ama Atatürk’ün yaptıklarını yapamazdım... Ona ve devrimlerine hayranım. Kendinize başka bir önder aramayın.” “Eski sol yeni liberal” takımına söylenmiş gibidir, bu sözler... ★★★ Türkiye’de, sözde “sol”, Castro’yu bu sözünden dolayı inkâr eder mi, bilinmez... Fakat, “yetmez ama evet” rüzgârına kapılan bir solun, değil toplumu, önünü bile aydınlatamadığı tarihi bir gerçek... Ve bunlar, çeyrek eğitimleriyle Atatürk devrimlerine burun kıvırır... ★★★ Gerçek aydın, Ahmet Taner Kışlalı’nın; “Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür” sözünün anlamını bile kavrayamazlar. Çünkü, cehalet bilinçli bir tercihtir. ★★★ Fakir ve yoksul, “Eski Türkiye”den, geldik günümüz “Yeni Türkiye”sine... Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün “Yolsuzluk Algı Endeksi”nin 2024 raporuna göre... Türkiye “Yolsuzluk Algı Endeksi”nde 180 ülke arasında 107’nci. Olmaz, olmaz demeyin... Etiyopya, Ukrayna ve Sırbistan, Türkiye’den iyi durumda. ★★★ 2024 “Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi” raporuna göre... Türkiye, 142 ülke arasında 117’nci. Sakın şaşırmayın!.. Nijer, Rusya, Lübnan, Çin, Beyaz Rusya, Sırbistan, Ukrayna Türkiye’den daha iyi durumda. ★★★ 2025 yılı, en yüksek enflasyon oranlarına baktığımızda... Venezuela, Zimbabve, Arjantin, Sudan ve 5’inci sırada Türkiye var. ★★★ 10 yıllık savaşın ardından, yakılmış, yıkılmış Atatürk Türkiye’sindeki insanların umutlarına, coşkusuna, hayallerine bakın... 90 yıl sonra, hayalleri yıkılan, umutları sönen, geleceğe endişeyle bakan “Yeni Türkiye”ye bakın... ★★★ Atatürk, bugünün “İkinci Cumhuriyetçi”lerini görmüş gibi, NUTUK’ta tavsiyede bulunur: “Gelecek kuşakların, Cumhuriyet’e hiç acımadan saldıranların başında ‘Cumhuriyetçiyim’ diyenlerin yer aldığını gördükleri zaman şaşacaklarını hiç sanmayınız!..” Evet, sakın şaşırmayın!.. ★★★ Yüzsüzlüğün yiğitlik olduğu, saygısızlığın nezaket olduğu, dürüstlüğün aşağılandığı, cehaletin sınır tanımadığı, dönekliğin zirve yaptığı bir atmosferde yaşıyoruz artık... 2001 ile 2025 (Temmuz) kıyaslandığında, yaklaşık olarak; ekmek fiyatının 300 kat, et fiyatının 50 kat, ülke borcunun 50 kat artış gösterdiği “Yeni Türkiye”deyiz artık... Ağaç yerine, betonun tercih edildiği bir Türkiye... ★★★ İşte... “İkinci Cumhuriyetçi”lerin, “Yetmez ama Evet”çi sol liberallerin torunlarına devredecekleri tek madalyaları budur... ★★★ Her şeye rağmen... Evet her şeye rağmen, umudunuzu yitirmeyin... Çünkü, Atatürk demek umut, umut, umut demektir...