Mondros Mütarekesi (Ateşkes Antlaşması), Osmanlı Devleti’yle İtilaf Devletlerinin temsilcisi İngiltere arasında 30 Ekim 1918’de, Yunanistan’ın Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda, Agamemnon zırhlısında imzalanır. (1) Agamemnon, İngiliz savaş tarihinde önemli bir semboldür. Agamemnon, Truva savaşında (M.Ö.1184) Yunanlar’ın (Akha kuvvetleri) komutanıdır. 1915 Çanakkale Muharebelerinde, İngiliz donanmasının önemli savaş gemilerinden birinin adı Agamemnon’dur. Osmanlı Devleti’ni tarih sahnesinden silen Ateşkes Antlaşması da, yine bu Agamemnon savaş gemisinde imzalanır.
Mondros Ateşkes Antlaşması görüşmeleri ve imzalanması için, Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Hüseyin Rauf Orbay başkanlığında üç kişilik heyet görevlendirilir. 27 Ekim 1918’de görüşmeler başlar.
Osmanlı Heyeti görüşmeler sırasında, 27 Ekim 1918’de İstanbul’a şu telgrafı çeker:
“Bizim önümüze konan anlaşma metni müttefik devletler tarafından ortak olarak hazırlanmış. Bu metni bizim kabul etme imkânımız yok. Bu metin üzerinde tek tek değişiklik yapma şansımız da yok… İzin verin İstanbul’a dönelim.” (2)
27 Ekim 1918 günkü telgrafa, 29 Ekim’de İstanbul’dan cevap gelir:
“Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in talimatı: Koşullar ne kadar ağır olursa olsun, bir an önce ateşkes anlaşmasını imzalayın. Zaman içinde İngiliz dostluğunu elde ederiz. Bu sayede bu maddeleri yumuşatabiliriz.” (3)
Padişah Vahdettin, Osmanlı Devleti’ni tarih sahnesinden silecek Antlaşma’nın, “koşullar ne kadar ağır olursa olsun” imzalanması emrini verir. Çünkü, Vahdettin için sadece Padişahlık ve Halifelik makamının korunması önemliydi.
***
Mondros Mütarekesi, 30 Ekim 1918’de imzalanır. İmzanın ardından, Rauf Bey ve İngiliz Amiral Calthorpe şampanya kadehlerini imza şerefine kaldırırlar. 600 yıllık Osmanlı Devleti’ni sonlandıran Antlaşma şerefine şampanya kadehi kaldırılıyordu. (4)
Ateşkes heyeti başkanı Rauf Orbay, Mondros’tan İstanbul’a döndüğünde bir basın toplantısı yaptı ve şunu söyledi:
“Mütarekeyi imzalamak göreviyle İstanbul’dan yola çıkarken bugünkü gibi övünç ve sevinçle döneceğimi hiç aklımdan geçirmiyordum… Size tekrar ediyorum ki, İngilizler bize olağanüstü bir iyi niyet gösterdiler. Devletin bağımsızlığı, saltanatın hukuku, milletin onuru tümüyle kurtartılmıştır.” (5)
Osmanlı’yı tarih sahnesinden silen Mondros Ateşkes Antlaşması, Türk kamuoyuna bir başarı olarak tanıtıldı. Osmanlı Mebûsan Meclisi, Mütareke Antlaşması’nı oy birliğiyle onayladı. Osmanlı PTT’si, mutlu bir olayı kutlarcasına Mütareke için anma pulları çıkardı. (6)
***
İstanbul’da, Mondros Ateşkes Antlaşması için anma pulları çıkarılırken, Mustafa Kemal Paşa Suriye cephesindedir. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya telgraf çekerek Antlaşma’yı protesto eder. Şunları söyler: “Osmanlı devleti bu mütareke ile kendini kayıtsız şartsız düşmanlara teslim etmekle kalmıyor; düşmanların memleketi istilası için onlara yardımcı olmayı da vaat etmiştir.” (7)
Bu antlaşma ile İtilaf Devletleri, barış antlaşmasının yapılmasını beklemeden Türkiye’nin bölüşülmesine giriştiler. Antlaşmanın 7’nci maddesi onlara bu olanağı tanıyordu. Antlaşma’nın imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918’de Mustafa Kemal, Adana’ya gelir ve Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nı Alman General Liman von Sanders’ten devralır. Sanders Paşa, “Bizim için her şey bitti” dediğinde, Mustafa Kemal, “Savaş müttefikler için bitmiş olabilir, fakat bizi ilgilendiren savaş, İstiklal savaşımız şimdi başlıyor” cevabını verir. (8)
****
13 Kasım 1918’de, İstanbul işgal edilir. 19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal Paşa’nın Millî Mücadele meşalesini yakması, Kongreler dönemi ve Ankara’ya gelişi… Ardından, 23 Nisan 1920’de Ankara’da, Türkiye Büyük Meclisi’ni açması…
İstanbul hükümetine ve Padişah Vahdettin’e rağmen Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları Millî Mücadele’yi, Ankara’da açılan Meclis vasıtasıyla yürütürler. Meclis açıldığında, Türkiye’de 200 bin kişilik istila ordusu bulunuyordu. Buna, doğudaki Ermeni ordusu, Batı Anadolu’daki Rum, Ermeni çeteleri ile işgalcilerle birlikte hareket eden Padişahın desteklediği Kuvay-ı İnzibatiye, Anzavur Kuvveti ve isyancılar dâhil değildir.(9)
10 Nisan 1920’de, Vahdettin’in onayıyla dönemin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah’ın verdiği beş fetva, İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya atılır; iş birlikçi gazetelerde yayımlanır. Bu fetvalar, Rumlar, Ermeniler, Hürriyet ve İtilaf Partisi tarafından dağıtılır. Fetvaların özeti şöyledir: “Padişahın izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca öldürmek, din gereği ve görevidir! Milliyetçi öldürenler gazi sayılır, bu yolda ölenler şehit!” (10)
Damat Ferit Hükümeti’nin Adalet Bakanı Ali Rüştü Efendi, “Yunan ordusunun başarısı için dua edilmesini” ister. Balıkesir, Bursa ve Uşak’ın Yunanlılarca işgal edilmesi üzerine de, “Yunan ordusunun ilerlemesi hükümetimizin programına uygundur” diyecek ve Yunanlıların işgal etmediği illeri, “kurtarılmamış iller” olarak tanımlayacaktır.(11) İstanbul Hükümeti’nin Harp Divanı, 11 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal’i ve kadrosunu idama mahkûm eder.(12) Padişah Vahdettin, idam kararlarını 24 Mayıs 1920’de onaylar.(13)
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra, sıra Barış Antlaşması’na gelir. Sevr Antlaşması’nın görüşülmesi için Padişah Vahdettin, Saltanat Şûrasını toplar. 22 Temmuz 1920’de toplanan Saltanat Şûrası’nda, emekli General Rıza Paşa dışında, Şûra’daki tüm üyeler Osmanlı’nın idam fermanı Sevr’in imzalanması yönünde kabul oyu verirler. Eğitim Bakanı Hadi Paşa, Danıştay Başkanı Rıza Tevfik ve Bern Elçisi Reşat Halis tarafından oluşan Osmanlı Heyeti, 10 Ağustos 1920’de Paris’te Sevr Banliyösünde Sevr Antlaşması’nı imzalar. Sevr’e göre Anadolu parçalanıyor, Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti, Güneydoğu’da özerk bir Kürdistan kuruluyordu. Osmanlı ordusu lağvediliyordu. Sevr ile Osmanlı Devleti tarih sahnesinden siliniyor, Türk Milleti’nin son yurdu da elden gidiyordu. Ankara’da Millî Mücadele kadrosunun kurduğu TBMM, 19 Ağustos 1920’de Sevr’i tanımadığını ilan eder. Antlaşmayı onaylayan Şûra üyeleriyle, imzalayan üyeleri vatan haini sayarak vatandaşlıktan çıkarır. (14) Padişah Vahdettin, Sultan Alparslan’ın ve Fatih Sultan Mehmet’in emanetini hiç direnmeden işgalcilere teslim ederken, Mustafa Kemal Paşa vatanı işgalcilerden kurtarmak için mücadele ediyordu.
***
Sevr imzalanmadan 1.5 yıl önce, 30 Mart 1919’da Sultan Vahdettin, 15 yıllığına İngiltere’nin sömürgesi olmak için başvurmuştu. Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit’in birlikte hazırladığı bu ihanet belgesi, 30 Mart 1919’da İngiliz Yüksek Komiseri’ne verilir. 36’ncı Osmanlı Padişahı, Türkiye’yi kendi elleriyle İngiltere’ye teslim ediyordu. Bununla da yetinilmez. Vahdettin’in temsilcisi sıfatıyla Sadrazam Damat Ferit, 12 Eylül 1919’da İngiltere ile başka bir gizli Antlaşma’yı imzalar. Buna göre Boğazlar, İngiltere’nin kontrolüne verilecek, Türkiye’de bağımsız bir Kürdistan kurulacak, Millî Mücadele’ye karşı İngiltere bir kolluk teşkilatı kuracak, Türkiye Mısır ve Kıbrıs üzerindeki bütün haklarından vazgeçecektir. (15) Osmanlı’nın 36’ncı Padişahı ve 115’inci İslam Halifesi “Cihat” bile ilan etmeden son Türk yurdunu İngiltere’ye teslim ediyordu.
Sevr’i kabul ettirebilmek için, İngiliz desteğindeki Yunan Ordusu Ankara’ya 50 kilometre mesafeye kadar, Haymana ve Polatlı’ya kadar gelir. İngiltere desteğindeki Yunan ordusunun gücü 230 bine ulaşır. Osmanlı’nın başkentlerinde, 35 Osmanlı padişahının türbesi işgal altındadır.
Osmanlı Sadrazamı Damat Ferit, Yunan saldırısının daha da genişletilmesini ister ve Yunan ordusunun Ankara’ya, Sivas’a, hatta Erzurum’a kadar yürüyebileceğini söyler. (16)
‘KAĞNI KAMYONU YENDİ’
Ve Üç Mustafa… Mustafa Kemal, Mustafa Fevzi, Mustafa İsmet… Ve vatandan başka sevgili tanımayan o kahraman Ordu ve o kuşak… Ellerinde, işgalcilere karşı tek atımlık mühimmat vardı… Sakarya Meydan Muharebesi, ardından Büyük Taarruz… Türk Milleti’nin idam fermanını ve Türklerin son yurtları olan Anadolu’dan kovulma kararı Sevr’i çöpe atarlar… Türklerin 1683’te İkinci Viyana ile başlayan kovulma sürecini, 238 yıl sonra 1921’de durdururlar. Hangi koşullarda? Ayaklarında ayakkabı yoktur, savaş için doğru dürüst kıyafetleri yoktur.
Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi’nin ardından, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile görüşen Fransa Temsilcisi Franklin Bouillion, Başkomutan’a şöyle diyordu: “İngiliz Hükümeti’nin açık kapalı tüm hesaplarını Sakarya Zaferi’yle alt üst ettiniz. İtiraf edeyim ki bizim hesaplarımızı da… Kağnı kamyonu yendi…” (17)
***
Türk İstiklal Savaşı’nın ölüm kalım sürecinde, Büyük Taarruz hazırlıkları sürerken, Padişah Vahdettin başka bir ihanet belgesi peşindedir. İngilizlerle tekrar gizli bir anlaşma yapma girişiminde bulunur. Sadrazam Tevfik Paşa’yı İngiliz Yüksek Komiseri Sir Harold Rumbold’a gönderir. Tevfik Paşa, Rumbold’a 25 Mart 1922’de şu öneride bulunur: “Efendimiz, bizimle hemen antlaşma yapmak şartıyla İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın korumasını ebediyen İngiltere’ye vermeyi taahhüt ediyor. İngiltere bu amaçla Türk jandarmasını da emrine alabilir… Bu proje hükümetten bile gizlidir…” Rumbold hayretler içindedir. Çünkü İngiltere’nin barış planı bile bu kadar Türkiye’nin aleyhinde değildi. (18)
Büyük Taarruz zaferle sonuçlanır. İşgalcilerin hayalleri yerle bir olur. Mudanya Ateşkes Antlaşması, 11 Ekim 1922’de imzalanır. İngiliz Tarihçi Arnold J. Toynbee Mudanya Ateşkes Antlaşması için şöyle diyordu: “İmzalanan Ateşkes Antlaşması, Kemalistlerin baskısı altında, müttefiklerin teslim olması demekti.” (19) Artık, sıra Lozan Barış Antlaşması’ndadır. Sevr son Türk devletinin sonuydu, Lozan ise yeni bir Türk devletinin doğuşu olacaktı.
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in ülkeden kaçışından üç gün sonra, 20 Kasım 1922’de İsviçre’nin Lozan kentinde barış görüşmeleri başlar. Katılımcı olarak İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sırbistan; Boğazlar konusunda Sovyetler Birliği, Bulgaristan, belli konular için Belçika, Portekiz ve gözlemci olarak ABD vardı. Karşı cephede ise, bir tek Türkiye bulunuyordu. (20) Birinci Dünya Savaşı’nı kazanan galip devletler, Sevr Antlaşması’nı Ankara Hükümeti’ne kabul ettirememişlerdi. Ancak Türkiye’yi, Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup ülkesi görüyorlardı. Almanya ve Avusturya’ya Versailles’da yaptıklarının benzerini, Türkiye’ye de yapacaklarını düşünüyorlardı. Oysa Türkler, İngiliz desteğindeki Yunan Ordusu’nu yenmişlerdi. Türk Heyeti, Almanya ve Avusturya’dan farklı olarak, askerî bir zafer elde etmenin özgüveniyle Lozan’a gelmişti. (21)
143 maddelik Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923’te Lozan Üniversitesi tören salonunda imzalanır. TBMM, Antlaşma’yı 23 Ağustos 1923’te onaylar. İşgal kuvvetleri de böylece Türkiye’den ayrılmaya başlarlar. Son işgal birlikleri, 2 Ekim 1923 Salı günü Dolmabahçe önünde, Türk bayrağını ve Türk askerlerini selamlayarak İstanbul’u terk ederler. (22) Osmanlı’nın koruyamadığı Fatih Sultan Mehmet’in emaneti İstanbul’u, Mustafa Kemal Paşa işgalcilerden kurtarmıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın beş yıl önce, 13 Kasım 1918’de Boğaz’da söylediği söz gerçekleşmişti. İşgal güçleri, “geldikleri gibi gitmişlerdi.”
ADALAR LOZAN’DA MI VERİLDİ?
Kimilerinin ileri sürdüğünün tersine, Adalar Lozan’da verilmedi. İtalya ile Osmanlı Devleti arasındaki Trablusgarp Savaşı’nda 23 Nisan-17 Mayıs 1912 tarihlerinde, İtalya 12 Ada’yı (Menteşe Adaları) işgal eder. Osmanlı Devleti ile İtalya arasında, 18 Ekim 1912’de Uşi (Lozan’ın bir semti) Barış Antlaşması imzalanır. Bu antlaşmayla, Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp ve Bingazi’deki askerlerini çekmesinden sonra, İtalya’nın da adalardan çekilmesi konusunda anlaşma sağlanır. (23) Antlaşma hükümlerine rağmen 12 Ada’dan çıkmayan İtalya, bu adaları boşaltması hâlinde Yunanlıların buraları işgal edebileceğini ileri sürer. (24) Bunun üzerine Osmanlı Devleti, adaların İtalya’nın elinde bir süre daha kalmasında sakınca görmez. (25) Osmanlı ciddi bir tepki veremezdi. Çünkü Osmanlı Donanması, II. Abdülhamid döneminde Haliç’te çürütülmüştü. İtalya, bu adaları 1947’de Yunanistan’a devreder.
Donanması güçlü Yunanistan, Trakya ve Boğazönü Adaları olmak üzere Ege Adaları’nı 1912’de Balkan Savaşı’nda işgal eder. (26)
Özetle, Adalar Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan 11 yıl önce, 1912’de İtalya ve Yunanistan tarafından Osmanlı döneminde işgal edildi. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından, ilan edilen Misak-ı Millî sınırları içinde Adalar yoktur. Çünkü Misak-ı Millî, Birinci Dünya Savaşı ateşkesle sona erdiğinde, Türk süngülerinin bulunduğu hattı “vatan toprağı” sayıyordu. Misak-ı Millî ilan edildiğinde ve Lozan Barış Antlaşması imzalandığında, 12 Adalar’da İtalyan askeri, Ege Adaları’nda Yunan ordusu bulunuyordu.
LOZAN İÇİN, KİM NE DEDİ?
İngiltere Başbakanı Lloyd George, itiraf etmek zorunda kalır:
“Lozan, İngiltere’nin bu zamana kadar imzaladığı antlaşmaların en alçaltıcısıdır.” (27)
İngiliz Diplomat Sir Andrew Ryan, “Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu, İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür.” (28) diyerek Türkiye’ye hakkını verir.
Yunan eski Dışişleri Bakanı G. Streict:
“Lozan, bütün devletlerin boyun eğmelerini kanıtlayan bir belgedir.” (29)
İngiliz tarihçi Arnold Toynbee, “Lozan’da müttefikler, Türk ulusçularının yaklaşık olarak bütün taleplerine boyun eğdiler. Yenilgiye uğratılmış ve görünürde yıkılmış olan bir ulus, yıkıntıların üzerinden yükselerek, kesinlikle eşit koşullar içinde dünyanın en yüce uluslarının önüne çıkarak hemen hemen her ulusal dileğini kazanmıştır” (30) ifadesiyle tarihe not düşer.
ABD Büyükelçisi Grew şunları ifade ediyor:
“Basın haberlerinden hepiniz öğrenmiş bulunuyorsunuz ki İsmet Paşa, Lozan’da büyük bir diplomatik zafer kazanmıştır. Bütün müttefik diplomatlarının sırtını yere getirmiştir. Bu olayı inkâr etmenin yararı yoktur. Belki bu, tarihte kazanılmış en büyük diplomatik zaferdir ve daha başlangıçta İsmet Paşa’nın bütün kozları elinde bulundurmasıyla sağlanmıştır…” (31)
Dönemin Avusturya Büyükelçisi Norbert Von Bischoff, Lozan’ı; “Türk silahlarının, kazandığı zaferi, uluslararası hukukun kütüğüne geçirmesidir.” (32) diye tanımlar.
LOZAN’DAN NEDEN NEFRET EDERLER?
Doğuda Ermenistan kurulmasını önlediği için, Küçük-Büyük Ağrı Dağı’na sahip olma hayalini yaşayan Ermenistan ve destekçileri, Lozan’ı nefretle anarlar. ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan; Sevr çöpe atıldığı için yaşadıkları hayal kırıklığını unutmazlar; bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Lozan’ı sevmezler.
PKK bölücü terör örgütü, bir Kürt devletinin kuruluşunu engellediği için Lozan Barış Antlaşması’na düşmandır. Lozan’ın tartışmaya açılması, PKK’nın hedefleri arasındadır.
PKK terör örgütü elebaşı Öcalan’ın, “Toplumsal Lozan’a ihtiyaç olduğunu belirterek, Lozan’ın güncellenmesinde hem Kürtler hem de Türkler kazanacaktır” (33) sözleri, Lozan Barış Antlaşması’nın ortadan kaldırılmasını amaçladığını göstermektedir.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani de, Lozan konusunda PKK gibi düşünüyor. 2015’te ABD ziyaretinde Barzani, “Kürtlere gelince 1923 tarihinde yapılan Lozan Barış Antlaşması’ndan bu yana bağımsızlığı hayal ediyor…” dedi. (34)
Türklerin idam fermanı Sevr Antlaşması’nın hayalini kuranlar Lozan’dan rahatsızdır. “Doğuda bir Ermenistan, güneyde bağımsız bir Kürdistan…” hayalini kuranlar, Lozan’dan nefret ederler.
LOZAN MUHTEŞEM BİR
DİPLOMATİK BAŞARIDIR
Osmanlı’nın idam fermanı Sevr Antlaşması hükümleri ve İngiliz desteğindeki Yunan ordusunun Ankara’ya kadar olan bölgeyi işgal ettiği dikkate alındığında, Türklere Anadolu’nun dörtte biri kadar, 200 bin kilometrekareden daha az toprak bırakıldı. Millî Mücadele sonrası, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla, Türkiye’nin elde ettiği toprağın yüzölçümü ise 736 bin kilometrekaredir. Hatay’ın katılmasıyla, Türkiye’nin yüzölçümü 783 bin kilometrekarenin üstüne çıktı.
Lozan Antlaşması’yla, 1699 Karlofça Antlaşması’nda başlayan ve devam eden Türklerin kovulma süreci, Doğu Trakya’da durdurulur. Lozan’la yeni Türk Devleti’nin varlığı ve bağımsızlığı tüm dünya tarafından kabul edilir.
Lozan Barış Antlaşması, askerî zaferi taçlandıran muhteşem bir diplomatik başarıdır. Son iki yüzyılda, Türklerin Avrupa’ya karşı kazandığı tek siyasi başarıdır. Hem silahın hem de siyasetin zaferidir. Sevr'in çöpe atılmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapusudur.
Yüzyıllarca Osmanlı Devleti’nin kanını emen, onu sömürge hâline getiren, kapitülasyonları kaldıran Lozan; Türk milletinin yeniden dirilişini uluslararası hukuka kaydettiren bir belgedir.
***
Atatürk, Lozan Antlaşması için NUTUK’ta şöyle der:
“Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı devrine ait tarihe eşi geçmemiş bir siyasi zafer eseridir.”
Tarih, stratejik körlük ve kişisel ihtiras uçurumlarıyla, stratejik öngörü ve diplomatik olgunluk zirveleri arasında dolaşan kanlı savaşların öyküsü gibi. Lozan Barış Antlaşması; tarih bilgisi, vatan-millet sevgisi, stratejik öngörü ve diplomatik olgunluğuyla Atatürk’ün, İsmet Paşa’nın ve o kahraman kadronun eseridir.
Lozan’ın gizli bir maddesi yoktur. Lozan Barış Antlaşması’nın 100 yıllık olduğu ve 2023’te sona ereceği söylentileri gerçek dışıdır.
Tarih nankör değildir, bir hizmeti asla unutmaz…
/////////////////
Kaynakça:
(1) Hasan Dinçer, “Mondros Mütarekesi ve Sonrasındaki Gelişmeler (73-95)”, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, (Editör, Temuçin Faik Ertan), Siyasal Kitabevi, Ankara, 2011, s. 73-74.
(2) İhsan Şerif Kaymaz, “Mondros: Bir Ateşkesin Tahlili”, Gazi Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi, Yüzyıl Dergisi, Ankara, 2008, s. 256.
(3) İhsan Şerif Kaymaz, “Mondros: Bir Ateşkesin Tahlili”, Gazi Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi, Yüzyıl Dergisi, Ankara, 2008, s. 259.
(4) Yaşar Yazıcıoğlu, Her Yönüyle Lozan Antlaşması, Kripto Kitaplar, Ankara, 2018, s. 42-43.
(5) Bilal N. Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2017, s. 36.
(6) Hürriyet, 14 Mart 2007.
(7) Yaşar Yazıcıoğlu, Her Yönüyle Lozan Antlaşması, Kripto Kitaplar, Ankara, 2018, s. 42-43; Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Hatıraları, Pozitif Yayıncılık, İstanbul, 2019.
(8) Sinan Meydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanları, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2010, s. 46.
(9) İbrahim Artuç, Kurtuluş Savaşı’nın Zorlu Yılları, 1988, s.35; Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 1995, s.3.
(10) Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2020; https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1719726-iste-durrizadenin-kuva-yi-milliye-aleyhinde-verdigi-fetvalarin-asillari (erişim, 22.7.2023, 15.15).
(11) Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005, s. 22.
(12) Sina Akşin, İç Savaş ve Sevr'de Ölüm, İstanbul, 2010.
(13) Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.3, TTK, Ankara, 1995.
(14) Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara, 1990; Temuçin Faik Ertan, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2011.
(15) Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk-Hayatı ve Eserleri, Doğumundan Samsun’a Kadar, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990.
(16) Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgeleri’nde Atatürk, Belge 76, C.1, TTK, Ankara, 2006.
(17) Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1982.
(18) Yaşar Yazıcıoğlu, Her Yönüyle Lozan Antlaşması, Kripto Kitaplar, Ankara, 2018, s. 123-124; Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005, s. 541.
(19) Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara, 1990, s. 196.
(20) Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 2. Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2017.
(21) Yaşar Yazıcıoğlu, Her Yönüyle Lozan Antlaşması, Kripto Kitaplar, Ankara, 2018, 389-390.
(22) Necdet Aysal, “Atatürk Döneminde İç Politika (161-187)”, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, (Editör, Temuçin Faik Ertan), Siyasal Kitabevi, Ankara, 2011, s. 167.
(23) Ali Kurumahmut, Sertaç Hami Başeren, The Twilight Zones In The Aegean Unforgetten Turkish Islands (Ege’de Gri Bölgeler Unutul(may)an Türk Adaları), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2004, s. 52-55.
(24) Rifat Uçarol, Siyasî Tarih, Seri No:4, 2. baskı, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, İstanbul, 1982, s. 386-387.
(25) Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, cilt II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, İstanbul, 1943, s. 232-233.
(26) Ali Kurumahmut, Sertaç Hami Başeren, age, s.51.
(27) Yavuz Abadan, “Lozan’ın Hususiyetleri”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, c. 4, sayı 15, 2011, s. 413.
(28) Sinan Meydan, Yalanlara, Çarpıtmalara, İftiralara Panzehir/ Gerçeğe Çağrı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2017, s. 425
(29) Yavuz Abadan, agm, s. 402.
(30) Arnold J. Toynbee, Türkiye ve Avrupa, Örgün Yayınevi, 2002, s. 107.
(31) John Grew, Atatürk ve İnönü, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, İstanbul, 2000, s. 55.
(32) Yaşar Yazıcıoğlu, Her Yönüyle Lozan Antlaşması, Kripto Kitaplar, Ankara, 2018, s. 423.
(33) Öcalan: Kürt sorununun çözümü için ‘Toplumsal Lozan’a ihtiyaç var”, mezopotamyaajansi35.com, 23.07.2021, http://mezopotamyaajansi35.com/GUNCEL/content/view/141867 (erişim tarihi: 27.01.2023, 12.07).
(34) “Mesud Barzani: Lozan’dan beri devlet hayali kuruyoruz”, hurriyet.com.tr, 14.03.2016, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/mesud-barzani-lozandan-beri-devlet-hayali-kuruyoruz-40068858 (erişim tarihi: 27.01.2023, 12.13).