Rahmi Apak, İkinci Abdülhamit döneminde, Balkan ve İstiklal Savaşı’nda görev yapan bir subaydır. “Yetmişlik Bir Subayın Anıları” adlı kitabında, medrese ile ilgili bir olayı anlatır: “İslam dininin önderleri olan ulema sınıfı ki, bunlara hoca denilirdi. Medrese denilen okullardan yetişirdi. Bunların genel bilgileri hiç yoktu... Bunlar askerlik ödevinden kaçmak için medreseye giderlerdi. Softalar askerlik yapmazdı.... 1907 yılında, İstanbul’dan Selanik’e gidecek olan bir vapurda, 300 kadar softa ile tatil için memleketlerine giden 150 kadar Harp Okulu öğrencisi vardı... Askeri öğrencilerin bazıları ile softalar arasında kavga olur... Olay, telgrafla padişaha bildirilir. Padişahtan emir gelir. Asıl suçlu olan softalara dokunulmaz. Fakat kavgaya giren girmeyen tüm Harp Okulu öğrencileri vapurdan çıkarılıp, Dedeağaç’ta gözaltına alınırlar...” ★★★ Medreselerin çoğu, Millî Mücadele karşıtıydı. Halife ve padişah yanlısı olmaları, çoğunun ortak özelliğiydi. ★★★ Özellikle İkinci Abdülhamit döneminde, medrese el üstünde tutulurdu. Vatanı düşmandan koruyacak subayların yetiştiği Harp Okulu da, cezalandırılması gereken bir kurum olarak görülürdü. ★★★ Medresenin Harp Okulu’ndan, akıl ve bilimden üstün tutulduğu bu dönem, Osmanlı Devleti’nin çöküşünü hızlandırdı. Balkan Savaşı yenilgisi ve utancı da bu yüzden yaşandı. ★★★ 10 Kasım 2023’te Tuzla Piyade Okulu’nda, Atatürk’ü Anma töreninde tarihte bir ilk yaşanır. Bir teğmen, yakasına Atatürk fotoğrafı takmaz. Ve dört teğmen, bu subaya tepki gösterir. İki teğmen de, Atatürk fotoğrafı takmayı reddeden subayı açıkça desteklerler. ★★★ Tepki gösteren teğmenler dahil, toplam yedi subay Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ihraç edilir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun, 18 Ocak 2024’te verdiği kararla... ★★★ Daha sonra... Atatürk fotoğrafı takmayı reddeden teğmenin, TSK’dan ihraç kararı mahkeme tarafından iptal edildi. Şimdi de... Atatürk fotoğrafı takmayı reddeden subaya destek veren teğmenin de, göreve iade edildiği ortaya çıktı. ★★★ Oysa... Söz konusu teğmenin ihraç kararının gerekçesi şuydu: “1923’e kadar olan Atatürk’e saygı duyabilirim, ancak 1923 sonrası Atatürk’e saygı duymuyorum. Bir kısım yaptıklarını kabul etmiyorum.” Atatürk’le, Cumhuriyet’le ve vatanın bütünlüğüyle problemi olanlar da, tıpkı bu teğmen gibi... Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te açılan bir parantez olduğunu söylerler. ★★★ Yani... Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyet’e, devrim kanunlarına saygı duymuyor, benimsemiyor. Halifeliğin kaldırılmasını, harf devrimini reddediyor. ★★★ Oysa... Teğmen ve ona destek verenler, asker olurken namusları üzerine yemin etmişlerdi. “Cumhuriyete, doğruluk ve muhabbetle hizmet edeceğime”, “Cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim” demişlerdi... ★★★ Askerlik Andı’na bağlı olmayan bir asker devleti, vatanı, milleti savunamaz. Atatürk’ün ilke ve devrimleriyle, Cumhuriyet’le problemi olan bir asker, milletin askeri olamaz. Olsa olsa, FETÖ’nün ya da herhangi bir tarikatın müridi olur. ★★★ Askerlik Andı’na bağlı olmayan, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e mesafeli bir asker, ancak ve ancak 1912-1913 Balkan felaketini vadeder. Ancak ve ancak, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimini vadeder. ★★★ Yıl 1914... Yarbay Mustafa Kemal, Sofya’da Askerî Ataşedir. 33 yaşındadır. “Subay ve Komutan ile Konuşmalar” adlı kitabı yazar. Bu kitapta, Balkan Felaketi nedeniyle, komutanları çok ağır şekilde eleştirir. ★★★ Ve der ki: “Ordunun can damarı olup, birçok geleneklere bağlı olarak gelişen ve tam olgunlaşan askerî disiplin duygularını, bugün Osmanlı ordusu subayları içinde, gerçek anlamda görmeği istemek, insanın ruh hâlini bilmemek demektir.” Bu sözler, askerlik sanatından uzaklaşmış ve siyasete bulaşmış bir ordunun, acıklı durumunu yansıtıyordu. ★★★ O ordu, Atatürk’ün doğduğu Selanik’i tek kurşun atmadan düşmana teslim etmişti. Siyaset ve tarikatın bulaştığı ordunun durumu budur... Medresenin, Harp Okulu’na üstün tutulduğu o dönemin ordusu budur... ★★★ Yıl 1979, Beyaz Saray... ABD Başkanı Carter ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski toplantıdadır. Konu, Türkiye... Brzezinski, Başkan Carter’a Türk ordusu hakkında bilgi verir: “Genç Türkiye’nin bir numaralı kurucu unsuru olan Türk Ordusu kökenleri itibariyle Kemalist, bir başka deyişle anti emperyalist. İçindeki subaylar. Atatürkçü gelenekten geliyor. Anlayacağınız, bizi sevmemeleri, sözümüzü dinlemeye bayılmamaları için çok önemli bir sebebe sahipler. Türk ordusuyla ilgili olarak, asıl bu meseleyi halletmemiz gerekiyor. Kısa ve orta vadede değilse bile, uzun vadede. Kemalizm’in izlerini, Türk ordusundan silmemiz lazım.” ★★★ Brzezinski, bu teğmenleri ve sarıklı amirali görseydi ne düşünürdü acaba?.. Çok mutlu olurdu, çok... Atatürk’ün Türk ordusundan izinin silinmesi, Türkiye’yi parçalamak isteyenlerin hedefidir... ★★★ Beş bin yıllık yazılı tarihin hükmü çok açık değil mi?.. Ordu çökerse, devlet yıkılır ne vatan kalır ne de makam...