Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp'in Ardından

Muzaffer Ayhan Kara

Türkiye’nin gündemi o kadar ‘dişi’ ki, yazıları bir parça seyreltsem de çalışmaya başladığım yeni kitaplara ağırlık versem diye düşünüyorum bazen ama olmuyor… Aktüel gelişmelerden kopamıyorum.  

ÇOK RENKLİ VE DİNAMİK BİR İSİM

Bugün geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’ten, ülkemizin yetiştirdiği sıra dışı ve yüksek çıtalı bir mimardan söz etmek istiyorum. Alp, bir mimar olmanın ötesinde kent planlaması ve yüksek ölçekli mimari projeksiyonlar açısından da önemli bir isimdi. Bu nedenle de medyanın dikkat merkezindeydi. Ayrıca kente, özellikle İstanbul’a dokunma isteği onu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı fikrine hep yakın tutmuştur. Kimi projelerinin kendisinden sonra da ilham kaynağı olabileceğini öngörebiliyorum.

Prof. Dr. Alp’i değerlendirme kapasitesine sahip, benim de tanıdığım mimarlık dünyasının çok önemli isimlerinden Doğan Tekeli, “Ahmet Vefik Alp’i Uğurlarken” başlığıyla sosyal medyasında özetle şu satırları kaleme almış:

Medyamızın gözbebeği değerli meslektaşımızı, görece erken yaşta kaybettik. Üzgünüm! Sırf kendi çabasıyla, ülkede, mimarlıkla, şehircilikle ilgili bir sorun olduğunda çözüm için ilk akla gelen kişi olmayı başarmıştı. Televizyonlarımız, gazetelerimiz onu çok arayacaklardır.

Eserleri arasında en dikkat çekeni, kuşkusuz, MHP’nin üç ay planlı, uçan daireli genel merkez binasıdır. İstanbul’a belediye başkanı adayı olduğunda, Marmara kıyısında tüm kent boyunca uzanan kazıklı yol projesi de Taksim Camii için önerdiği, nonfigüratif kıvrımlı çubuklarla ördüğü altın kubbeli proje de hatırlarda kalacaktır.

Basının yakıştırdığı söylemle, çılgın projelerinin meslek camiasında nasıl karşılık bulduğu da zamanla anlaşılacaktır.

Çok renkli, dinamik Ahmet Vefik Alp’i özleyeceğiz.”

PARLAK BİR KARİYER

1948 doğumlu olan Prof. Alp Kadıköy’lüydü ve Moda’da Saint Joseph Lisesi’ni bitirdikten sonra Robert Kolej İnşaat Mühendisliği’ne girip oradan İTÜ Mimarlık Fakültesi’ne geçti. Çok iyi dereceyle mimar ve yine pek iyi dereceyle yüksek mühendis-mimar unvanı aldı. Daha sonra akademik ve profesyonel çalışmalarını ağırlıklı olarak ABD, Japonya, S. Arabistan ve İsviçre’de sürdürdü. 1996’da binasını da tasarladığı Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün Mimarlık Ana Bilim Dalı Başkanı oldu.

İSTANBUL SEVDASI

Prof. Alp, Türkiye’ye temelli döndükten sonra 1994 ve 1999’da MHP’den, 2004’te DYP’den, 2009’da DSP’den dört kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı oldu fakat seçilemedi. MHP tandanslıydı fakat daha geniş bir spektrumda, pragmatik bir bakışa da sahipti O yüzden farklı partilerden aday olmayı tercih etti.

PROF. ALP İLE BULUŞMADA NE KONUŞTUK?

Bu yazıyı kaleme almamdaki başlıca dürtü ise Prof. Alp’in 2014 yerel seçimlerinde CHP’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmak istemesi ve bu doğrultuda fikirlerimi almak ve adım atmak için benimle temas kurması.

Tabii Prof. Alp’i biliyor, takip ediyordum ama bizzat tanımıyordum. Onun 2013 sonlarındaki bir telefonuyla tanışmış olduk. Aslında tanışmasak da Saint Joseph’ten çok ortak arkadaşımız vardı. Ben Saint Joseph’li olmasam da sosyal tesisleri ve oradan arkadaşlarım Moda’daki sosyal hayatımda önemli bir yer tutuyordu.

Prof. Alp, telefonda geniş bir vakitte yüz yüze temas etmek istediğini belirtince icabet ettim ve bir cumartesi günü branşta Kalamış Divan’da buluştuk. Yanında iki danışmanı, çalışma arkadaşı da vardı. Ben de o sırada CHP önceki genel başkan yardımcılarından ve milletvekillerinden E. Büyükelçi Osman Korutürk’ün danışmanıydım. Tabii, Korutürk de Saint Joseph’lidir ve bu bağlantı Prof. Alp’in benimle teması fikrine kapı açmıştır mutlaka.

Prof. Alp, o buluşmada İstanbul sevdasını, belediye başkan adayı olup seçildiğinde neler yapmak istediğini uzun uzun anlattı. Fakat bir sorun vardı. Resmen açıklanmasa ve telaffuz edilmese de CHP Genel Merkezi’nin Mustafa Sarıgül’le el sıkıştığını ve İstanbul Büyükşehir adayı yapacağını biliyordum. Ancak bunu kimseye, Alp’e de açıklamaya mezun değildim. İşin içinden şöyle çıktım; Alp’e CHP’nin adayının belli olduğunu ancak açıklanması için uygun zaman kollandığını çıtlattım. Tabii bir hayal kırıklığı yaşadı. Bunun üzerine Alp’e birikiminin değerli olduğunu, bu değerli birikimi Bursa ya da Kocaeli gibi İstanbul’un periferisindeki büyükşehirler için devreye sokabileceğini, bunun çok iyi olacağını ve bu konuda gerekirse devreye girebileceğimi belirttim. Hatta CHP bu kez İstanbul’u alamazsa ve onun da Bursa veya Kocaeli’yi alırsa 2019 için İstanbul adaylığı için önünün açılacağını da ekledim. Ne var ki Bursa veya Kocaeli seçeneklerine sıcak bakmadı.

Prof. Alp’in bir ayağı Aydın’da, Kuşadası’ndaydı. Zaten 10 Ocak’ta orada vefat etti bir kalp krizi sonucu. Hattızatında Kalamış’taki buluşmamızda kendisinin Aydın Büyükşehir adaylığı için AK Parti’nin nabız yokladığını da ifade etmişti.

O GÜNLERDEN BUGÜNLERE

2014’te Mustafa Sarıgül’ün asılıp İstanbul’u almak gibi bir niyeti hiç olmadı. Gözünün bebeğinden bile belliydi niyetinin olmadığı. “Kadir Abisi”ni aşması, Emine Hanım’ı üzmesi, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Bey’i kızdırması mümkün değildi! 2019’da ise Türkiye Cumhuriyeti’ndeki en ilginç tekrarlı seçimle Ekrem İmamoğlu seçilmeyi başardı. Çünkü o kazanmak istiyordu ve çeyrek yüzyıl sonra R. Tayyip Erdoğan’ı aşarak aslında, kazandı.

Ekrem Başkan’a önerim, ekibine Prof. Alp’in projelerini incelettirmesi ve sonra da kendilerinden bir brifing alması.

Prof. Alp’e Yüce Tanrı’dan rahmet diliyorum.