Gara’da yürek burkan 13 cinayetin ardından hepsi asker, polis ve kamu görevlisi şehitlerimizi kalbimize gömdük, onları kurtarmaya giden timden 3 şehit askerimizi de. PKK’nin cinayetine kurban giden 13 şehidimiz Malatya Valisi’nin açıklamasından anlaşılıyor ki 5-6 yıl önce Güneydoğu’da muhtelif lokasyonlarda alıkonulmuş. Onlardan önce de alıkonulanlar vardı. Devletin bilgisi ve rolü dahilinde çeşitli kuruluşların ve kanaat önderlerinin girişimleriyle PKK’nin alıkoyduğu yüzlerce kişi son 30 yılda serbest bırakılmıştı. Kuşkusuz PKK’nın sivil ya da kamu görevlisi vatandaşları kaçırması da serbest bırakması da bir propaganda aracı. Ancak önemli olan alıkonulan vatandaşların sağ salim ailelerine, evlerine kavuşmaları. Keşke 13 şehidimiz de katledilmeden kurtarılıp ailelerine, evlerine kavuşabilselerdi.
ALIKONULAN TANIDIKLARIM
PKK’nin muhtelif tarihlerde ve yerlerde alıkoyduğu ve bir süre sonra serbest bıraktığı kişiler arasında üç de bizzat tanıdığım isim var. İlki, gazeteci Kutlu Esendemir. Tanışırız ama fazla bir diyalogumuz olmadı. İkincisi bugünün ünlü gazetecisi, köşe yazarı Kadri Gürsel. Kaçırıldığı 1995 ilkbaharında henüz AFP muhabiriydi.1988’de Manisa 8. P. Alayı’nda askerlik ortamında bizzat tanışmıştık ilk olarak. O bedelli askerlikteydi. 2011’den itibaren CHP Dış Politika ve İlişkiler’den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı E. Büyükelçi Osman Korutürk’ün danışmanı olduğumda Kadri Gürsel de dış politika yazdığı için yıllar sonra için zaman zaman kontağımız ya da birlikte katıldığımız oturumlar oldu. Beğendiğim ve takip ettiğim gazeteciler arasında olmuştur her zaman. Esendemir, Gürsel’den önce kameraman arkadaşı Levent Öztürk ile kaçırılarak 94 gün alıkonulmuş ve Gürsel başka bir muhabir ile birlikte kaçırıldığında onlarla ilgili bir yazı kaleme almıştı (Esendemir, Kutlu, “.... Ve Fatih ve Kadri ve Diğerleri…”, Ekspres, 29 Nisan 1995). PKK tarafından bir süre alıkonulup serbest bırakılan üçüncü tanıdığım ise danışmanlığımla aynı dönemde, TBMM 24. Dönemde CHP Tunceli Milletvekili olan Hüseyin Aygün. Gürsel ve Aygün’ün kaçırılmalarına ve serbest bırakılmalarına döneceğim ama önce bu bağlamda değinmek istediğim bazı noktalar var.
BAŞKALARI DA VAR MI?
1)PKK’nin alıkoyduğu ve elinde tuttuğu başka kamu görevlisi veya vatandaş var mı? Yoksa hepsi Gara’da hunharca katledilen 13 kamu görevlisi miydi? Sözcü yazarı Saygı Öztürk, köşesinde geçtiğimiz hafta “Daha önce çıkarılan söylentilerde sivil-resmi 24 kişi deniliyordu.” diye yazmıştı. Ancak konu hakkındaki altısı CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan’ca verilen 10’u aşkın soru önergesine bir yanıt alınamamıştı. Bu konuda ilgililerin şeffaf davranması ve kamuoyunu bilgilendirmesi “devlet sırrı” değilse yerinde olacaktır.
İHTİMALİYAT HESAPLARINDA REHİNELERİN ŞEHADETİ VAR MIYDI?
2)Kışın ortasında kar ve buzlu dağlık, sarp coğrafyadaki Gara operasyonu kolay değildir. Dünyada çok az devlet böylesi zor bir operasyonu göze alabilir. Nitekim Gara’daki rehineleri kurtarmaya giden iki subay ve bir astsubayımız da şehit oldu. Rehine kurtarma amaçlı operasyonun başarısızlığı bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ca da belirtildi. Kanımca, bu başarısız rehine kurtarma operasyonunun başlıca zaafı, PKK’nin sıkıştığında geri çekilirken yük olarak göreceği alıkoyduğu rehineleri gözünü kırpmadan katledebileceğinin öngörülememesidir. Artık bu bir basiretin bağlanması mıdır, başka bir şey midir, bilemiyoruz. Keşke neler olup bittiğini, operasyonun ayrıntılarını bilebilseydik. Ya da ikinci bir yaklaşım, önemli soru şu: Operasyon öncesinde ayrıntılar üzerinde çalışılırken, ihtimaliyat hesapları yapılırken PKK’nin sıkıştığında kaçarken rehinelerin tamamını şehit edebileceği göz önüne getirilmiş midir? Rehinelerin şehadeti göze alınmış mıdır? Yani, bir bakıma bu ihtimali de öngörerek mi operasyona devam edilmiştir? Her halukarda açıklığa gereksinimimiz var. Anlaşılıyor ki, evdeki hesap çarşıya uymadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da böylelikle maalesef müjde veremedi. Onun yerine Malatya Valisi Baruş’un üzücü açıklaması geldi.
3)Gara’ya yönelik operasyonun amacının rehineleri kurtarmakla birlikte içeride çok büyük ölçüde etkisizleştirilen PKK tehdidinin sınır ötesinde çevrelenmesi diyebileceğimiz yeni bir yaklaşım olduğunu da saptayabiliriz. Gara sınırlarımızın 75 km. ötesinde ama bu yönelimin 100 km. ötedeki Kandil’i de kapsadığı ortada. Gara operasyonu öncesinde Hulusi Akar’ın Bağdat ve Erbil ile temas etmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
YENİ BİR YAKLAŞIM: TEHDİDİ SINIR ÖTESİNDE ÇEVRELEME
4)ABD’nin yeni başkanı Biden’dan iyi sinyaller gelmiyor bölgeyle ilgili ve zaten gelmesi de beklenmemeliydi. ABD’nin Irak’ı da Suriye’yi de en başta Kürtler üzerinden bölmek istediği ve bölünüp koparılan aparatları kendi kontrolüne almak istediği sır değil. Türkiye’nin kendisine yönelik tehdidi sınır ötesinde çevreleme stratejisini de ABD’nin yöneliminden bağımsız düşünmemek gerekir.
Şimdi PKK’nin kaçırıp bir süre alıkoyduğu Gürsel ve Aygün’ün durumuna gelebiliriz… Kadri Gürsel, kaçırılıp alıkonulduğu 26 günü olaydan bir yılı aşkın bir süre sonra kitaplaştırdı (Gürsel, Kadri, “Dağdakiler-Bagok’tan Gabar’a 26 Gün”, Siyah Beyaz/METİS Güncel Yayını, 1. Basım Haziran 1996, İstanbul).
GAZETECİ GÜRSEL’İN ALIKONULDUĞU 26 GÜN
Fransa Basın Ajansı muhabiri Kadri Gürsel ve arkadaşı Reuters foto muhabiri Fatih Sarıbaş 31 Mart 1995 günü PKK’lılar tarafından kaçırıldılar ve 26 gün sonra bırakıldılar. İki gazeteci bu süreyi Bagok-Gabar bölgesinde dağlarda dolaştırılarak geçirdiler. Dağdakiler, “Dağdakiler kim? Nasıl yaşıyorlar, ne düşünüyorlar?” sorularını da yanıt vermeye çalışan bu kaçırılmanın ve 26 günün hikayesi…
“Dağdakiler”in kaçırılma günü başlayan ilk paragrafı şöyle:
“Çelik Harekatı’nın on ikinci günüydü. 31 mart Cuma, 1995… Öğleden sonra dört sularında etrfaı sarp dağlarla çevrili bir boğazın dibinde kıvrıla kıvrıla giden asfalt yolda ilerliyorduk. Biz, Fatih ve ben, şoförümüz Cengiz’in kullandığı Diyarbakır plakalı taksinin içindeydik. En önde bir tank, onun ardında bir zırhlı personel taşıyıcı, içinde silahlarını dağlara çevirmiş askerler, arada bizim Diyarbakır plakalı sarı taksi ve ardımızda bir zırhlı araç daha, öylece gidiyorduk.” (a.g.e.sf.5)
26 günlük alıkonulma bir tutanakla sona erer. Gürsel’in kitabından devam edelim:
“Sağ ve sağlam serbest bırakıldığımızı ve de bize kötü muamele yapılmadığını beyan eden bir kağıt yazıp imzalamamızı istedi. Dediğini yaptık. ‘Yirmi altı Nisan Çarşamba günü saat 14.00’te serbest bırakıldık. Alıkonulduğumuz süre zarfında kötü muamele ile karşılaşmadığımızı beyan ederiz,’ diye yazıp, altına imzalarımızı attık. Kağıdı aldı, güzelce katlayıp yeleğinin iç cebine yerleştirdi.” (a.g.e. sf.162)
Kadri Gürsel’in 26 günlük alıkonulma macerasının tamamını merak edenler Dağdakiler’i bulup okuyacak.
48 SAAT ALIKONULAN MİLLETVEKİLİ
Hüseyin Aygün, milletvekili iken bir gün akşamüzeri Ovacık’tan Tunceli’ye doğru şoförü ve danışmanıyla yola çıkar. Aracın yavaşlamak zorunda kaldığı bir virajda PKK’lılar yollarını keser. Aygün ve PKK’lılar arasındaki münakaşa ve Aygün’ün kendileriyle gitmeyi reddetmesi üzerine gerilim artar ve silahlar çekilir. 15-20 dakikalık konuşma kar etmez. Aygün, yanındakilerin serbest bırakılması koşuluyla PKK’lıların kendisini alıkoymasına direnişini durdurur. 48 saat alıkonulduktan sonra serbest bırakılır. Geçen hafta fikri takip yapan Saygı Öztürk, Sözcü’deki köşesinde Aygün’ün anlattıklarını yazdı. Ki, Aygün'ün anlattıkları PKK’nın elinde başka alıkonulanların olup olmadığı hakkında da fikir verici:
“13 şehit sonrası toplum ve parlamentoda yüksek bir duyarlılık oluştu. Hala PKK’nın elinde olan üst düzey kamu görevlileri var. Bunlar için biz kendi çapımızda çaba harcamaya devam ediyoruz. Yaşamını kaybedenler için yapacak bir şey ne yazık ki kalmadı. Ama dağda ve Kuzey Irak’ta tutulan kişilerin yaşamını kurtarabiliriz. Devlet, partiler, parlamentonun yapacağı şeyler bitmedi. İnsan hayatı siyasete feda edilemez. Herkes üstüne düşen siyasi-insani görevi yapmalıdır.
“Bu kamu görevlilerinin kurtarılması için bazı girişimlerde bulundum. Hepsi adres olarak örgütü gösterdi. Gara operasyonu başladığında, bazı görevlilerin farklı yerlerde olduğu anlaşılıyor. Örgütün elinde olunca can güvenliğiniz tamamen risk altındadır. Dağ başında, ormanın içinde, mağarada, sığınakta tutuluyorsunuz. Hem tutan hem tutulan risk altında oluyor. Açıkçası her an ölümle burun burunasınız. Örgütün kaçırdığı kişilerin bir an önce serbest kalması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekir.”
XXX
Gara operasyonu ve şehitlerimizin hatırlattıkları üzerinden başka alıkonulma olaylarını kaleme alırken, aklıma takılan bir soruyu sesli düşünmek ve PKK’nın elinde başka rehineler olup olmadığını sorgulamak istedim.