Son dönemde Ak Parti Genel Başkanı-Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın siyasi ziyaretleri dikkat çekti. MHP Genel Başkanı ve ittifak ortağı Dr. Devlet Bahçeli’nin yanında SP YİK Üyesi Oğuzhan Asiltürk’ü evlerinde ziyaret etmesi, DSP Genel Başkanı Aksakal’ı ve BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’yi kabulü ilerideki siyasi süreçler hakkında fikir verici nitelikteydi. Nitekim bakla ağızdan bu hafta başı çıktı; “askeri dönem izlerini taşıyan yamalı bohça anayasa” yerine yepyeni bir anayasa hakkında Erdoğan ve Bahçeli’nin mutabık kaldığı görüldü. Şimdi hem bu mutabakatı hem de Cumhur İttifakı’nı genişletme hedefi etrafında yeni bir yol açmaya çalışıyor Ak Parti ve MHP.
ERDOĞAN’IN TAKTİĞİ
Erdoğan’ın taktiği şu: CHP’yi yalnızlaştırmak, ittifaklarıyla makas açtırmak ve kendi cephesini genişletmek. Bunun için bin bir çeşit katmanlı hamleyi eş zamanlı olarak yapıyor. Daha önce de değinmiştim; İYİ Parti’ye hücumdan vazgeçti, başarıp başaramaması bir yana, şimdi bir yandan içinde gerilim oluşturup zayıflatmakla yanına çekmek politikasını içi içe götürüyor. Elini ortağına daha güçlü kılmak için MHP’ye İYİ Parti kartını gösteriyor. SP’nin arkasından dolanarak yönetimi dururken Asiltürk’ü ziyaret edip orada gerilim oluşturuyor. Muradı açık; daha önce HAS Parti örneğinde olduğu gibi SP’yi bir daha bölmek ya da üzerine abanıp yanına çekmek. Hareket noktası ise SP’nin de başkanlık sistemini savunması. Malum, SP’nin itirazı mevcut sistemin çek-balans unsurlarına ve kuvvetler ayrılığına sahip olmaması. DP’ye kadar ‘dalmaya’ çalışıyor Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan. Dahası var; Erdoğan, Ak Parti kongrelerinde de sık sık DEVA ve GELECEK’e geçen eski Ak Partililere çağrı yaparak yuvaya dönmeleri çağrısında bulunuyor, markaj yapıyor.
75-80 ARASINDAKİ MC HÜKÜMETLERİ
1970’lerin ikinci yarısında, 1975-80 arasında değişik profillerde ama özü itibarıyla aradaki Ecevit hükümetleri dışında Türkiye’de hükümette MC’ler (Milliyetçi Cephe) vardı. “1. MC”, “2. MC” ve “örtülü MC” olarak nitelenen üç MC Hükümeti döneminde ülkedeki kutuplaşma “sağ-sol” motifiyle had safhadaydı ve kan gövdeyi götürüyordu. ABD, “bizim oğlanlar” aracılığıyla kontrol ettiği ordu eliyle bir askeri darbe için iklim oluşturuyor, Türkiye’yi alçakça destabilize edebilmek için bütün hünerlerini gösteriyordu. MC’lerde başbakan olan Demirel ile ana muhalefet CHP Genel Başkanı Ecevit cenaze törenlerinde bile tokalaşmıyor, birbirini görmemek için sırtını dönüyorlardı. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk, ülkedeki gidişatı görüyor, durumu tecrübesiyle değerlendiriyor ve merkez sağ ve merkez soldaki iki parti AP ve CHP’yi yan yana getirerek bir “büyük koalisyon” için zemin yokluyordu. Dönemin etkili başyazarı, Milliyet genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi de “Durum” köşesinde AP-CHP koalisyonu için iklim oluşturmaya çalışıyordu ki bu “büyük kabahat” hayatına maloldu! CIA patentli bir suikastla katledildi! Tetikçi bir “Ülkücü” idi! Uygun senaryo yazılmış, uygun tetikçi bulunmuştu (12 Eylül sonrasında kapatılan MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, parti içine birçok ajanın sızdırıldığını vurgulamıştı). Sonuçta silahlı çatışmalara, bombalı saldırılara sahne olan ülkede o aşırı kutuplaşma giderilemeyince 12 Eylül’de beklenen düdük çalmıştı!
MC’ler AP-MHP-MSP’den oluşuyordu. CHP'den kopan "göbekçi takımının" oluşturduğu CGP de birine katılmıştı. Küçük bir parti olan ve birkaç milletvekili olan MHP’nin genel başkanı hükümette başbakan yardımcısı, bir milletvekili arkadaşı da bakan olabiliyordu. Ülkücüler de o dönemlerde MC’lerin sokaktaki gücüydü.
MC’LERİ DURUP DURUKEN HATIRTLATMADIM
MC’leri durup dururken hatırlatmadım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temasları, atmaya çalıştığı adımlar ve oluşturmaya çalıştığı aşırı kutuplaştırma iklimi “Acaba MC’ler hortluyor mu?” sorusunu akla getirmiyor değil! O zamanlar MC’lerin büyük partisi AP’nin merkez sağ karakteri ağır basıyordu. Ak Parti ise “Müslüman Biraderler” tandansıyla arasına mesafe koymamakta ısrar ediyor. Bununla birlikte MHP’yi ve kısmen merkez sağın muhafazakar yanı ağır basan unsurlarını yedeklediği gibi şimdi yaptığı hamlelerle CHP’yi yalnızlaştırıp, HDP’yi “öcüleştirip” ve kısmen gerilim oluşturarak bölüp tıpkı 70’lerdeki gibi geniş bir MC’yi kopya etmek istiyor.
BEYHUDE ÇABALAR
Ancak, Türkiye, o dönemi bir daha yaşamak ister mi? Hiç sanmıyorum. SP hiç istemez. İYİ Parti hiç istemez. DP hiç istemez. DEVA ve GELECEK de isteseydi Ak Parti’den, Erdoğan’ın yanından ayrılmazdı. BBP de birkaç ay önce genel başkanının ağzından bu defa Cumhur ittifakı ile seçime giderlerse kurumsal olarak gitmek istediklerini ifade etti. Bu anlayana, anlamak isteyene bir “uyarı” idi. Peki bu isteğe küçük ortak MHP ne der? “Hayır” demesi hiç de sürpriz olmaz. Çünkü MHP-BBP arasındaki geçişkenlik zemini MHP’yi ürkütür. Al sana nur topu bir gerilim!
Demek istediğim, Türkiye aklını peynir ekmekle yemedi, yaşadıklarından mutlaka bir şeyler öğrendi. O yüzden başlıktaki sorunun yanıtını bitirirken vereyim: MC’ler hortlamaz. Hortlatma çabaları beyhude.