İzmir'de depremi nasıl yaşadım

Muzaffer Ayhan Kara

Bu satırları üç yaşındaki Elif’in 65. saatte enkaz altından çıkarıldığı ve akabinde ciddi artçılardan birini yaşadığım anlarda kaleme almaya başladım.

 

O MEŞUM AN

Yüreğimiz hala kabarık… Bütün İzmir’in yüreği kabarık… Geride kalan Cuma günü 14.50’de Seferihisar açıklarında denizin 16 km. dibinde kırılan takribi 30-km büyüklüğündeki fay hattının yol açtığı depreme ofiste yakalandım bir arkadaşımla. Üç katlı zayıf bir binanın en üstündeydik ve müthiş korkunç bir sarsıntı içindeydik. Toplantı masasının altına mı girsek, dışarı mı çıkmaya çalışsak tartışması yapacak kadar uzun sürdü deprem; tahminen 20-25 saniye kadar… Sonunda dar merdivenlerden orta kara oradan da yine dış merdivenle avluya attık kendimizi. “Attık” diyorum, çünkü bağrış, çağrış, ağlama sesleri içinde oraya nasıl ulaştığımızı tam da hatırlamıyorum. İlk etapta tabii depremin merkez üssünü öğrenip durumu anlamaya çalıştık ve kısa zamanda bilgi akışına ulaştık. İkinci etapta yakınlarımızla teması güçlükle kurduk. Eşim bir mağazada, oğlum spor salonunda spor sırasında yakalanmış ve çok şükür kendilerini dışarı atmıştı. Üçüncü etapta Bayraklı’dan yükselen dumanları görüp yangın sandık. Meğer o dumanlar sonradan anladık ki bölgede hemen yıkılan Doğanlar, Rıza Bey, Emrah gibi binaların enkazından çıkan dumanlarmış!..

ENKAZ ALTINDAKİ İLK BİLGİ AV. SUBAŞI’NDAN

Bahçedeki geniş alanda depreme İzmir Büyükşehir Belediye binasında en üst katta yakalana arkadaşlarla bir masada buluştuğumuzda yüreğimiz hala ağzımızdaydı. O sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Başkan Vekili arkadaşım Av. Doğan Subaşı aradı ve İzmir Büyükşehir yetkililerine ulaşamadığını belirtip yardım istedi. İstanbul Büyükşehir, depremzedelere ilk olarak yardım ekiplerini çıkarandı, depremden bir saat geçmeden harekete geçtiler. Onları karşılıklı cep telefonlarını aktararak irtibatlandırdım.

 

Bu arada, Av. Subaşı depremden kısa süre sonra bana vatsaptan İnci’nin adres bilgilerini ve göçük altında kaldığı bilgisini iletti. Bu bilgiyi hemen İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe’ye ilettim. İnci çok şükür kurtarıldı. O yine keman çalabilecek.

RIZA BEY APT.’NIN ÖNÜNDE

Sonra eşim ve oğlumla bulunduğum yerde bir araya geldik. Evin durumunu bilmiyorduk. Akşam 21.30 gibi içeri girdiğimizde Güzelyalı’daki eve endişeyle, bir sorun olmadığını gördük ama artçılar üst üste geliyordu. Yavaş yavaş depremin ağır olarak sadece Bayraklı’da iki mahalleyi etkilediğini, özellikle Mansuroğlu’nda yıkılan binaları fark ettik. Depremin kalbini oluşturan alan Bayraklı’nın belki 50’de biri… İzmirli olamayanlara göre tarif edersem de belki İstanbul’da Tünel ile Taksim Meydanı kadar bir enine boyuna mesafe. Ankara’da Filistin Caddesi-Kızılay Meydanı arası kadar yok. Özel olarak merak edip gitmemiz gereken bir lokasyon olduğu halde trafikte sorun oluşturmamak için o akşam oraya gitmedik. Ertesi gün, cumartesi öğlenleyin geçtik depremin kalbine ailece. Özel olarak merak içinde olduğumuz lokasyona en son gittik. İlk noktamız Rıza Bey Apartmanı önüydü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu noktayı ziyaret etti ama karşılaşmadık. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko ve Karabağlar İlçe Başkanı Av. Mehmet Türkbay ile birlikte şaşkınlık içindeydik manzara karşısında.

Gofret gibi yıkılan binalar 1999 deprem yönetmeliğinden önce yapılan 25-40 yaşındaki binalardı ve aşırı yoğunlardı. Apartman demek bin şahit lazım; devasa yoğunluklu ve altındaki çürük kolonların ve kirişlerin asla taşıyamayacağı ağırlıktaki binalardan söz ediyoruz. Deniz kumu kullanılmış, demirler standardın çok altında. 1975 yönetmeliğine bile aykırı!

Yıkılan binaların yakınlarında ağır hasarlı ve orta hasarlı olup etrafı bantla çevrilen ve sakinlerinin içeri sokulmadığı binaları gördük. Çıplak gözle hafif hasarlı binaları gördük. Yakından görüştüğüm iki arkadaşımın birisinin ofisinin, birisinin konutunun olduğu iki binanın da ciddi hasarının olduğunu ve içeri girilemediğini müşahade ettim. Arkadaşlarımdan birisi mali müşavir ve bütün belgeleri, dosyaları, bilgisayarları ofisinde. Onun gibi 40 civarında mali müşavirden söz ediliyor. Örneğin, İzmir Mali Müşavirler Odası kendi binasını geçici olarak meslektaşlarına açık ofis olarak tahsis edemez mi? Etmeli…

NEDEN SADECE MANSUROĞLU VE MANAVKUYU CİVARI?

Kırılan fay hattına çok yakın olan Seferihisar merkez ve Sığacık’ta bile çok şükür binalar yıkılmazken ve tek kaybın da denizin basmasıyla yaşandığı depremden koca İzmir’de peki neden sadece Bayraklı etkilendi? Hatta Bayraklı’nın ağırlıklı olarak Mansuroğlu civarı sadece?!. Bayraklı’nın tepelerinde, yükseltili mahallelerinde neden yıkılan ya da ağır hasarlı bina yok?

Bunun tek açıklaması muhitten geçen fay hattı ile üstüne üstlük yumuşak ve alüvyondan oluşan zemindeki aşırı yoğun ve çürük binalar! Kırmızı Pazartesi romanı gibi yani Marquez’in! Cinayetin işleneceği belli ama herkes seyirci! Üstelik iki binanın çürük raporu da var gofret gibi yıklan! Yıkılan binalar, apartmanlar aşırı yüksek, 8-9 kat ve her katta dört daire! Yani öyle 10-15 bağımsız birimli apartmanlar değil. Zemin uygunsuz olunca, binalar da çürük olunca ortaya çıkan manzara bu işte! Bu satırları yazarken kayıp sayısı 83. Çok acı. Her canın yarım kalan bir hikayesi var şimdi. Her canın yakınlarının büyük acısı. İzmir’in büyük acısı…

Karşıyaka’da Mavişehir ve Bostanlı da (İzmir’in en mutena semtleri!) sazlık, bataklık bir alanın doldurulmasıyla kazanılmış arsalarda kurulu. Binalar yeni olduğu ve deprem yönetmeliğine göre yapıldığı için yıkılma veya orta-ağır hasar yok ama çok etkilendiler. Eşyalar devrildi, travma çok.

Bütün kadim kent ve kasabalara, köylere bakın, hep yamaçlara doğru. Ovada konut yok, dere kenarında, ırmak kenarında konut yok. İnsan aklı gelişir sanırdım! Meğer kapitalizm koşullarında insanın daha çok kazanmak hırsı ağır basıyormuş!

1999’DAN SONRA…

Bu satırların yazarı 1999 Gölcük ve Düzce depremlerini İstanbul’da yaşadı. Gölcük depremini Moda’da yaşadım. Günlerce parkta ve sokaklarda geceledik. Düzce depremine Ziverbey’de Beyaz Köşk Sitesi’ndeki 20. kattaki ofisimde yakalandım. İkisi de korkunç ve ürkütücüydü. Nitekim acı sonuçlarını gördük ve Avcılar’a da çok şaşırdık. Çünkü eğitimli olanlarımız dahil olmak üzere depremin en yıkıcısının üzerinden 45 sene geçmişti. Lisede Varto depremi için yardım toplamıştık, onu hatırlıyorum. Fay hattını, deprem haritasını, uzak ve yakın tarihte memlekette neler yaşandığını bilmiyorduk. Bunlar ders kitaplarında, televizyonda, gazetelerde yoktu. 1939 Erzincan depremini, o büyk felaketi ve sonra 1992’yi ata kökenim olduğu için biliyordum oralar.

Gölcük ve ardından Düzce ile hepimiz deprem profesörü olduk! Herşeyi öğrendik! Yetkililer de öğrendi! İyi ki 1999 deprem yönetmeliği yapıldı. Tam uygulanıyor mu? Allah bilir!

Peki öğrendik de ne yaptık? Yine bildiğimizi okuduk! Çürük bina stoklarını yenilemedik! İçinde oturanlara mezar olmasına göz yumduk! Deprem toplanma alanlarına AVM yaptık!

NEMELAZIMCILIK, PARA VE RANT HIRSI

Bayraklı, İzmir’in “kule” bölgesiydi. Hala öyle olmaya devam edecek mi? Kesinlikle edilmemeli! O bölgede inşaat yapan malum iri inşaat şirketinin bile yaptığı ‘towers’larda çatlayan, patlayanlar var! 3,6 trilyona vatandaş daire alıyor ve üstüne soğuk su içiyor! Neden? İzin veren de yapan da içine girip oturan da “Nasılsa bir şey olmaz” diye hareket ediyor! İşte bir de bu sorunumuz, “nemelazımcılık”!

DEPREMİN KALBİNDEN İZLENİMLERİM

Depremin kalbi olan Mansuroğlu’ndaki bazı izlenimlerimle satırlarıma son vereyim…

1999 depremlerine göre arama kurtarma ekipleri çok artmış ve daha profesyoneller. Bu sevindirici. Tabii asıl olarak binaların yıkılmayacağı, o ekiplere gerek duyulmayacağı zamanlarda sevineceğiz. 1999’da daha çok askeriye ve gönüllüler öndeydi. Şimdi hem arama kurtarma hem destek hizmetleri çok profesyonel. İzmir Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ve çevre belediyeler yanında Kızılay ve AFAD koordineli çalışıyor. İzmirliler de bireysel katkılarını yardım noktalarına ulaştırıyor. CHP Gençlik Kolları da hummalı bir çalışma içinde. Bayraklı’da Çınar Kafe üzerinden çalışıyorlar. Dört bir yandan gelen yardım malzemelerini ihtiyaç noktalarına ulaştırıyorlar.

Bu arada “selden kütük kapmak” için devrede olanlar da var! Bazı ‘cemaatler’tam da depremşn kalbi olan yıkılan binaların dibinde propagandadan başka bir işe yaramayan çadırlar kurmuş! İçlerinde bir faaliyet yok, aralarında çay içiyorlar! Rıza Bey apartmanının dibinde de birisi boy gösteriyor!

Bayraklı Belediyesi, Bayraklı’da bir çadır ortamı oluşturmuş. Büyükşehir ve AFAD birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi Aşık Veysel Rekreasyon alanında mükemmel ve her ihtiyacın karşılandığı bir çadırkent kurmuşlar. Orayı gezdiğimde depremzedelerle de konuştum, memnunlardı yalnız soğuyan hava nedeniyle ısınma ihtiyacını dile getirdiler.

İYİLİK DE BULAŞICI

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin halkınbakkalı.com üzerinden açtığı yardım kampanyası başladı ve vatandaşlar yardımlarını o kanaldan yapabilecek. Bu da daha organize bir kampanya demek. Herkes yardım etmek istiyor, bu satırları yazarken beni arayan vosvos derneği nasıl yardımda bulunabileceklerini sordu örneğin. Onlar da harekete geçiyor. İyilik de bir bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılan bir şey, bunu her an yaşıyor, görüyoruz.

DAHA HERŞEY ORTAYA ÇIKMADI

Dün inşaat mühendisi ve öğretim görevlisi bir arkadaşımla Alsancak’ta etrafa bakarken bile bitişik binaların nasıl birbirinden ayrıldığını, kırık camları gördük. Keza Mithatpaşa Caddesi’nde de , hatta kayalık Yarma Mevkii’nde bile bitişik binaların birbirinden ayrıldığını, kolon ve duvarların arasında açılma olduğunu gördüm.

Çok uğursuz ve korkunçtu o 20-25 saniye… Ancak o uğursuzluğun nedeni de akıllanacağına kar hırsına kapılan ve buna göz yuman insanlar yine! Biziz… Yetkililer, müteahhitler, kaderci bizler…

YA DENİZİN İÇİNDE VE UZAKTA OLMASAYDI?

Bu beklenen İzmir depremi değilmiş, uzmanlar öyle söylüyor. Dün Habertürk’te Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer de vurguladı; kırılan fay bilinmeyen bir faymış. Tanri esirgesin eğer karada İzmir’in içinde değil yakınında bir deprem dahi olsa 6,5-7 şiddetinde İzmir’de olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum. Çünkü bina stoku çok eski. 30-60 yaş arası bina çok. Soyer, yine dünkü yayında 1999 öncesi başta olmak üzere hızla bir envanter çıkarılacağının altını çizdi. Bu iyi haber.

NEYSE Kİ DAYANIŞMA VAR

İzmir Büyükşehir de şanssız. Pandemi yanında depremin üstesinden gelmekle karşı karşıya… Buna bir de çok büyük olasılıkla hasar nedeniyle belediye ana binasının boşaltılmasıyla farklı binalara taşınması ve organize edilmesi süreci eklendi. Tabii bu karar hasar tespitinin kesinleşmesiyle ve resmileşmesiyle verilecek.

Neyse ki dayanışma var, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere İzmir’le dayanışma içinde birçok büyükşehir belediyesi.

ARAMA KURTARMAYI BİTİRME VE YARALARI SARMA ZAMANI

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum ise yıkılan ve yıkılacak binalardaki vatandaşlara konut yapımının TOKİ marifetiyle en geç bir ay içinde başlayacağını ve bir yıl içinde tamamlanacağını belirtti. Bu da iyi haber. Ancak sözler tutulmalı. O zamana kadar daire sahiplerine kira yardımı ve eşya yardımı mutlaka yapılmalı. Soyer’in adımı da yerinde; depremde hayatını kaybeden veya engelli hale gelen hanelerden bir kişiyi belediyede istihdam edecek.

Şu dakika Rıza Bey Apartmanında hayattaki bir cana daha ulaşıldı, bir yandan gözüm televizyonda. İnşallah o can da sağ salim çıkarılır. İnşallah kayıplarımız daha fazla artmadan enkaz çalışması birkaç güne biter. Ondan sonrası derde derman olma, yaraları sarma zamanı. Dayanışma zamanı. İzmir'in birbirine sarılma zamanı. İyilik zamanı. Ve en önemlisi yaşanan bu depremden öğrenmeyi es geçmeme zamanı. Geçmiş olsun İzmir. (2 Kasım 2020, 09.00)

M. Ayhan Kara