Giden yılın son ayında KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, katılımcıları arasında olduğum İzmir Düşünce Topluluğu’nda (İDT) zoom üzerinden bir söyleşi yaptı. Değişen dünyada ve ülkemizde, dijitalleşen hayatta değişen siyaseti anlatan Ağırdır’a gelen önemli sorulardan birisi de iktidardaki yıpranmaya ve erozyona karşın ana muhalefet konumundaki CHP’nin oylarının kamuoyu yoklamalarına göre neden artış göstermediğiydi. Aslında bu soru bana da çok soruluyor; yazılarımda ve katıldığım bazı televizyon programlarında dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum; bununla kalmıyor çözüm önerilerimi de dile getiriyorum.
GÜVEN DUYUP SAÇAĞIN ALTINDAN ÇIKABİLMEK…
Seçmen davranışlarının CHP lehine değişmemesiyle ilgili olarak otobüs-şoför-yol-yolculuk örneğini vermişimdir çok kez. Yolcular uzun bir yola çıkıp şoförden memnun olmazsa ve bir kaza olasılığından tedirgin olursa güven verecek bir şoför ararlar ama mevcut şoförden daha çok güven verenini bulamazlarsa mevcutla yoluna devam etmekten başka çareleri yoktur. Ağırdır da “saçak” örneğini verdi. Yağmur var ve bir saçağın altındasınız, saçak yetersiz. Daha korunaklı bir saçak arıyorsunuz ama bulamıyorsunuz. Çaresiz yağmur dinene kadar aynı saçakta beklemek durumundasınız. Tabii bu örnekler “ortalama seçmen” ile ilgili fakat sonucu belirleyen de zaten bu ortalama ve ortadaki seçmen.
CHP’NİN OYU YÜZDE 25’E SABİTLENİNCE “DOSTLARLA BİRLİKTE” İKTİDAR ARAYIŞI
Günümüz siyaset pratiğine gelirsek, evet, araştırmalar Ak Parti’nin de, MHP ile beraber Cumhur İttifakı’nın da oylarının eridiğini ve toplamda yüzde 45 civarına düştüğünü gösteriyor. Fakat buna karşılık CHP’nin oy oranı artmıyor. 2011’de yüzde 26 ile genel seçimlerde 1999 sonrasının en yüksek oranına ulaşan CHP’nin yüzde 25 civarındaki oyu konjonktüre göre 2020’deki araştırmalarda en fazla yüzde 27-28’e çıkıyor, bazen ise 22-23’e geriliyor. Son genel seçimde Millet İttifakı’nda yer alan İYİ Parti’nin oylarında ise görece olumlu bir artış izleniyor. İYİ Parti anlaşıldığı kadarıyla yüzde 11’lerden 13-14’e doğru ilerlemiş bulunuyor ve 15 bandını zorlamaya aday gözüküyor.
Tabii bu tablonun CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da farkında olmalı ki iktidar stratejisini “dostlarıyla birliktelik” üzerine kurmuş durumda. Millet İttifakı, seçimlikti ama fiilen devam ediyor. Kılıçdaroğlu’nun amacı Millet İttifakı’nı kurumsallaştırıp genişletmek, CHP, İYİ Parti, SP ve DP’nin ötesine geçerek Ak Parti’den kopup gelen iki yeni partiyi de içine alarak genel seçimlere hazırlanmak. HDP seçmeninin de yine yerel seçimdeki gibi zımni destek vereceği düşünülüyor olsa gerek.
İktidar blokunun İYİ Parti ve HDP üzerinde çok farklı senaryolar ve adımlarla çalışmaya başladığı da bir vakıa. Yanına almaktan tutun da gerekirse bölmeye veya seçmen tabanlarını gerilim oluşturup konsolide etmeye, hatta kapatmaya kadar varan iç içe birtakım atraksiyonlar dikkat çekiyor. Millet İttifakı’nın devam etmemesi ve ona HDP’nin zımni desteğinin kesilmesi için İktidar bloku her türlü ‘mühendisliği’ deniyor.
ARTAN KARARSIZLARIN YÖNELİMİ ÖNEMLİ
Yine araştırmalar şimdilik yüzer gezer seçmenin “kararsız” kategorisinde çoğaldığını ortaya koyuyor. Karasızların içinde iktidardan ümidini kesen az da olsa bir seçmen kesimi daha var yüzer gezer oyların dışında. Fakat genel seçimler yaklaştıkça kararsızların yüzde 20-25 civarındaki oy yüzdesi azalacak. Peki kararsızları kim ikna edebilir? Muhalefet kararsızların çoğunluğunu ikna eder mi? Bu kesimin bir kısmı yine muhalefete yönelmek yerine iktidara mı yüzünü döner? Kararsızlardan bir kısmı ne iktidara ne muhalefete yüz vermeyip sandıktan uzaklaşır mı? Fakat bir de şu var: Ak Parti’den ayrılanlar oyunu ayrıldıkları yerden arttırarak ilerleyecek mi? Yoksa onlar da kararsızlardan mı beslenecekler? Bütün bu soruların yanıtını zaman verecek.
SEÇMEN DAVRANIŞLARININ DEĞİŞİMİ HEM ZAMAN İSTER HEM DE DERS ÇALIŞMAK
Yeniden başa dönelim… Seçmen davranışlarının muhalefet lehine değişmesi için demek ki sadece 19 yıllık kesintisiz bir iktidarın akıp kokması, yıpranması, beceriksizliği yetmiyor. Muhalefetin ne yapıp edip söylemlerinden öteye geçerek kendini adamakıllı rektifiye etmesi gerekiyor. Ortaya konulan program ve buna dayalı söylemler, iktidara gelince ne yapılacağının anlatılması, sadece iktidarın eleştirisi yetmez. Söylem birliği, merkez kadroların güven verip vermediği, genel merkez ile il ve ilçe örgütlerinin en geniş halk kesimleriyle temas kurup kuramaması, inandırıcılık, iç çekişmelerin giderilip giderilememesi gibi etkenler de çok önemlidir. Seçmen, muhalefet partilerinin vitrinine ve beraber hareket ettiği vitrinin yakınındaki kadrolara baktığında geleceğin alternatif “bakanlar kurulu”nu görmek ister. Haklıdır da. O yüzden muhalefet partilerinin aynaya iyice bakıp seçmenin ne aradığını ve ne istediğini sorgulaması, tabiri caizse kendi kendisiyle esaslı şekilde yüzleşmesi şart.
Yalnız unutulmaması gereken bir nokta, Türkiye’de seçmen davranışlarının kısa bir zamanda büyük bir sıçramayla değişmeyeceği gerçeği. 1972’de Ecevit’in başına geldiği CHP önce 1973’te 28’den 33’e, sonra da 1977’de 33’ten 42’ye çıkmıştı. Ülkemizde sosyolojik arka planı ve tarihi nedenleri de olan blok oylar söz konusu ve bunlar kolay kolay değişmiyor. Bir muhalefet partisi kendi seçmeninin istediği kıvama tam gelse ve sandığa gitmeyen oylarını da alsa; üzerine ödünç oy isteyip büyüme şansına sahip. Ki, aldığı ödünç oyları güven vererek kalıcı hale getirebilsin.
Ak Parti’nin ölçümlere göre en çok oy aldığı kesim sosyal yardım alanlar ve yaşça ileri olan seçmen. O yüzden Ak Parti sürekli “ben gidersem yardımlar kesilir vb.” demogojiye başvuruyor. CHP ise son dönemde belediyeler üzerinden yaptığı sosyal yardımlarla bu algıyı kırmaya çalışıyor. Önümüzdeki seçimlerde Ak Parti’nin bu silahı pek işe yaramayabilir. Ak Parti’nin dini hassasiyeti yüksek kesimden de yüksek oy aldığı kesin. CHP ise bu kesime yeni dönemde daha çok güven vermeye, hassasiyetlerini dikkate alacağını vurgulamaya çalışıyor. Bu bağlamda seküler muhalefet partilerinin mütedeyyin müminlere güven vermesi, bir dönem Ecevit’in başardığı “inançlara saygılı laiklik” anlayışının günümüz versiyonunun içtenlikle oluşturulması da ortadaki ve iktidardan kaçan oyları muhalefete taşıyacak itki olacaktır.
METROPOL YOKSULLARI ÖNEMLİ BİR KÜME OLUŞTURUYOR
Nüfusun gittikçe metropol kentlerde yoğunlaşması, kırsaldaki seçmenin azalması CHP ve İYİ Parti lehine ama bu partilerin metropol kentlerin kenarlarında gettolaşan kesimlerle irtibat kurma sorunu var. İşsizlik ve kent yoksulluğu, üniversite mezunu genç işsizler, KPSS kapısında bekleyenler çok önemli bir seçmen kesimi. Onlara kim, nasıl ümit verecek? Muhalefetin bu kesimlerle iyi diyalog kurarak konsolide edebilmesi büyük önem taşıyor.
BÜYÜYECEK BİR CHP MİLLET İTTİFAKI İÇİN DE KAZANÇ
Kısacası, 2019 yerel seçimlerinde muhalefetin izlediği strateji bir kırılma olmadan sürerse bu defa Ak Parti iktidardan düşebilir. Ancak bir de sonrası var. O yüzden CHP’ye önerim, gereklerini yerine getirerek büyüme stratejisine uygun bir yeniden yapılanma ve politika arayışını sürdürmesi. “Bana yüzde 25 yeter, üzerine dostlarımızın oyu da gelir ve yüzde 50’yi geçeriz” anlayışını bu temelde gözden geçirmek CHP’ye iyi gelecektir. Tabii CHP’nin büyüme yaklaşımının “dostlarının” aleyhine bir gelişme olmayacağı hissini de vererek. Yani, daha büyük bir CHP ve müttefikleri… İlk etapta en azından yüzde 30’u bulacak bir CHP, İYİ Parti’nin, DP’nin ve SP’nin aleyhine olmayacaktır. Tam tersine, Cumhur İttifakı’nın mutlak gitmesi için bir garanti oluşturacaktır. Ki, aynı şekilde iktidar blokundan kaçan oyların adresi de CHP dışındaki muhalefet partileri olabilir, onlar da büyüyebilir.
CHP’nin büyüme stratejisine ilişkin bir başka yazıyla konuyu işlemeyi sürdüreceğim.