Sözcü’nün ekonomi yazarı Ege Cansen’in, 24 Ocak 2021’deki İzmir Büyükşehir Belediye’sinin “İzmir Tarımı” yaklaşımını Beydağ’daki kestane üreticisine destek üzerinden eleştirmekle kalmayıp hatta ti’ye alan “CHP Belediyeciliği” başlıklı yazısını hayretle ve üzülerek okumuştum.
“SEN NASIL DİZELİ ELEKTRİKLİYE DÖNÜŞTÜRÜRSÜN?” FIRÇASI!
Cansen, bugün de “Elektrikli Otobüs” başlıklı yazısında yine sözünü ettiğim o yazıdaki gibi CHP’li büyükşehir belediye başkanlarına sataşıyor ve aklınca onları yine yer yer ti’ye alıp ‘fırçalıyor’! Cansen, bugün de Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bir projesinden, Mansur Yavaş’tan girip maşallah bütün CHP’li başkanlardan çıkmış!
Cansen’in giriş paragrafı şöyle: “Ankara Büyükşehir Belediyesi, kullanım süresi dolmuş dizel motorlu otobüsleri, iştiraki olan Belka’da yüzde 100 elektrikli otobüse dönüştürmeyi başarmış. AB standartlarında testleri başarıyla geçen bu otobüsler, ABB Mansur Yavaş tarafından yakın bir tarihte hizmete sokulacakmış.”
Finali ise şöyle yapmış CHP’li başkanlara genelleme yaparak Cansen: “Galiba CHP’li belediye başkanlarının bilinç altında bu yargı-duygu (Devletçilik, M.A.K.) yatıyor. Bakkallık, kasaplık, manavlık, fırıncılık, sütçülük, hayvancılık, çiftçilik, hatta otobüs imalatçılığı yaparak daha ekonomik çözümler geliştireceklerine inanıyorlar.”
CANSEN LİBERAL EZBERE TAKILIP KALINCA
Uzun yıllar liberal Özkök’ün paralelinde Hürriyet’te yazan ve Sözcü’de son derece ‘sırıtan’ Cansen’in ‘ezberleri’ CHP’li belediye başkanlarının merkezi idarenin engellemelerine, yokluklara karşın halk ve kamuoyu desteğiyle nasıl da harika işler yaptığını anlamaya maalesef yetmiyor! Mansur Yavaş’ın mevcut otobüsleri elektrikli otobüse dönüştürmesi alkışlanacak ve ödüle şayan bir belediyecilik hizmetidir. İzmir’de pandeminin ötesinde, orman yangınlarıyla, depremle, tsunamiyle, yetmedi hortumla sınanan ve “kriz belediyeciliğinin” destanını yazan Tunç Soyer’in aynı zamanda bir tarım kenti de olan, 19 metropol dışı kırsal ilçesi olan İzmir’de tarımı ayağa kaldırması; “başka bir tarım mümkün” mottosuyla oluşturduğu “İzmir Tarımı” yaklaşımını “bakkallık, manavlık, kasaplık, fırıncılık, sütçülük” yapıyor diye aklı sıra ti’ye alması özellikle son bir yılda hayattan hiçbir şey öğrenmediğini ortaya koyuyor! Pandemiden hiç ders almayan bir Cansen de var liberal bakışın körlüğündeki Cansen gibi.
Cansen’ler, kırsalda üretimi canlı tutarak tohumdan rafa kadar güvenli, sağlıklı gıda anlayışına uzaktır. Kırsaldan kente iç göç, kırsaldaki insanları yerinde tutmak onların umurunda değildir. Ülkenin tarımı, hayvancılığı çöküyormuş, onlara ne? Merkezi idarenin birçok şeyden elini eteğini çektiği günümüzde belediyelerin çalışma sınırlarının ne kadar da genişlediğinin farkında da değildir onlar. “Sosyal belediyecilik” Cansen’lerin kitabında yoktur! Onların donuk ezberleri 1929 ekonomik krizindeki devletçi uygulamalarla sosyal belediyeciliği birbirine karıştıracak kadar zayıftır! Viskisini yudumlayarak gazete haberlerine bakıp yorum yapıp ahkam kesmektir onların işi gücü! Zahmet edip ne gidip Ankara Büyükşehir’in atölyelerindeki otobüs inovasyonunu yerinde görürler ne de gelip İzmir’deki üreticilerle, kooperatiflerle konuşurlar.
“SOSYAL BELEDİYECİLİK” TAM DA ÜZERLERİNE VAZİFE
Cansen’in 24 Ocak’taki yazısına dönelim. O hezeyan yazısının girişi şöyleydi: “(…) Yılmaz Büyükerşen ile İzmir’in BBB’si Tunç Soyer ve İstanbul’un BBB’si Ekrem İmamoğlu emsali CHP’nin ağır sıklet belediye başkanları ‘belediyeciliğin görev tanımını’ belediyelerin üstüne vazife olmayan işleri içine alacak şekilde genişletmekteler. Kendilerince, serbest piyasa sisteminin çözemediği iktisadi sorunlara, ‘devletçi-belediyeci’ bir yaklaşımla çözüm geliştirmekteler.”
O gün Büyükerşen, Soyer, İmamoğlu… Bugün de Yavaş… Cansen’lerin anlamadığı ve anlamak da istemediği, bir yerlerde kalmış ezberleriyle yorum yapayım derken çuvalladığı “sosyal belediyeciliğin” günümüzdeki büyük ustaları o isimler. Onlardan daha sekizi de var. Hepsi de kendi kentlerinde ülkeye örnek olacak işlere imza atıyorlar. Kriz yönetiminde de liderlik yapıyorlar, dizeli elektrikli otobüse de dönüştürüyorlar, sıfırdan manda dağıtıp mozerella bile ürettiriyorlar destekleriyle köylüye. Ege Bey, bakın mesela İzmir Mozerellası tam da size göredir belki. Ya da gelin bir gün İzmir’e sizi Halkın Bakkalı’na götüreyim; Gökmen Ulu’yu da alırız; tümüyle kooperatif ürünlerinin satıldığı bu işletmeden çok şey alıp götürebilirsiniz İstanbul’a orada bulamayacağınız.
Ne dersiniz?
-