24 Mart’taki “AK Parti’ye Kaybettirecek Kadronun Şekillendiği Kongre!” başlıklı yazımdaki şu final cümlesini hatırlatarak başlayayım: “Kısacası, ezcümle, bu kadro AK Parti’yi iktidara veda ettirme kadrosu olmuş!”
Evet, o yazıda AK Parti 7. Olağan Kongresi’ni kadro açısından ele almıştım. Bu defa “içerik” açısından bakacağım kısaca kongreye…
XXX
Ortada “manifesto”nun sadece lafı var! Yani ortada bir manifesto falan yok! Aslında var da , tabii anlayana…
Ancak başka şeyler var… Gündüz gözü Başkentte AB uğruna havai fişek patlatan AK Parti gitti, Batı’daki ne kadar olumlu değer varsa Cumhuriyetle gelen, o değerlerle kavga yapan; yani aydınlanmayla, çağdaşlaşmayla kavga yapan bir AK Parti geldi. AK Parti 7. Olağan Kongresi, Cumhuriyetle, aydınlanmayla kavgayı adını koymadan içeriğiyle tescil eden bir kongrenin adıdır. 7. Olağan Kongre, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmanın adıdır. 7. Olağan Kongre, Silahlı Kuvvetler’de irticayı takibin sona erdirilmesinin adıdır. Kültür ve eğitimde geriye sarmanın adıdır. Genç bir nüfusa sahip olan Türkiye’nin gereksinimlerine yanıt verememenin adıdır. İşsizliğe çözüm bulamamanın adıdır. Öğretmenleri kapıda bekletmenin adıdır. Bu listeyi çok daha uzatabiliriz.
AK Parti’nin ilk programını açıp bakın, sonra da 20 yıl sonra geldiği noktaya bakın… Her şey o kadar açık ki… Nitekim ne buyurdu o cenahtan bir zat-ı muhterem; 19 yıldır hazırlık yapıyorlarmış! Artık neyin hazırlığıysa… Bakar mısınız, bir zat-ı muhterem de çıkıp bir kararname ile Montrö’den bile çekilmenin söz konusu olabileceğini işaret ediyor! Yahu Montrö Lozan’ın devamı! Lozan diyemiyor da Montrö diyor zahar! E, zaten bunların fesli ağababaları ‘Lozan hezimet’ demiyor muydu?
XXX
Türkiye’nin iki yüzyıllık çağdaşlaşma serüveni ve birikimi AK Parti’nin değil ikinci 19 yılına, 2023’ten sonrasına geçit vermez, vermeyecektir. 2023’ün sandığı Türkiye’nin tercihini demokrasi ve çağdaşlaşma lehinde yapacağı bir sandık olacaktır. Türkiye’nin ilerici güçleri, muhafazakar-geleneksel yurtsever güçlerle yüz yüze dönmeyi öğrenmiştir artık. İstanbul tekrar seçiminin aradaki makası açan seçmen profili, ilerici güçlerle ittifak yapacak bir küme oluşturmuştur. O profil daha da büyümektedir. Bütün anketler de bu tabloyu işaret etmektedir.
AK Parti gidiyor, gidecektir. Erdoğan’ın en baştaki yol arkadaşları şimdi artık yanında değil. Hem ittifak unsurları açısından hem de çekirdek kadro açısından. Örneğin, Dışişleri bakanlarına bakalım Erdoğan’ın: Yaşar Yakış, Abdullah Gül (aynı zamanda AK Parti’nin ilk cumhurbaşkanı), Ali Babacan (aynı zamanda ekonomi yönetiminin başındaki isim, başbakan yardımcısı), Ahmet Davutoğlu… Hepsi şimdi Erdoğan’ın karşısında.
XXX
Ezcümle, AK Parti, “AK Parti Devleti” kurduğunu düşünmekte ve gittikçe gizli ajandasını açarak ve bununla birlikte muhalefetin ilk seçimlerde bir iktidar almaşığı çıkarmasını engellemek için bin bir numara çevirerek iktidarını sürdürülebilir kılmak için takla üzerine takla atmaktadır.
O yüzden, 24’ündeki yazımdan sonra çok sayıda temas kuranlara da söylediğim gibi; evet, tabii, gidiyorlar, gidecekler ama bir de “gönderecek özne” gerekiyor. Bu özne aslında son yerel seçimlerde oluştu. Yeter ki dik dursun ve daha da büyümeye baksın. Bugünkü anketlerin seçim yaklaştıkça daha da kendi lehine olmasına çalışsın.
AK Parti’nin 7. Olağan Kongresi’nin muhalefetin yolunu daha da açtığı açıktır. Yeter ki muhalefet gevşemesin, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” sistem yanında “nasıl bir Türkiye vaat ettiğini” iyi programatize etsin, geniş seçmen kitlelerine net olarak anlatsın.