103 emekli amiral 5 Nisan 2021 günü bir basın açıklaması yaptı. Açıklamalarında iki konuya dikkat çektiler. Birinci olarak AKP Hükümetinin en yetkili makamlarından seslendirilen “Montrö’yü güncellemek gerekir” görüşünü eleştirdiler. İkinci olarak bir tarikat merkezinde görüntülenen “sarıklı Amiral” konusunu ele alarak, bu tablonun Laik-Demokratik Cumhuriyet açısından ifade ettiği tehlikeye dikkat çektiler.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere iktidarın bütün önde gelenleri ve hatta Yargıtay ve Danıştay gibi böylesi bir konuda hiç konuşmaması gerekenler bile Amirallere saldırdılar. Bir merkezden düğmeye basıldı, Türkiye’nin dört bir yanında bir kalemden çıktığı anlaşılan 700 kadar suç duyurusu yapıldı.
Ve Amiraller hakkında hemen soruşturma başlatıldı ve “darbe girişiminde bulundukları” gerekçesiyle dava açıldı. Savcı, Esas Hakkındaki Mütaalasında 12 Amiralin cezalandırılmasını talep etti. Ankara 20. Ağır Ceza mahkemesinde görülen davada şimdi savunmalar yapılıyor. Sosyalist Cumhuriyet Partisi olarak Amirallerimizle dayanışma amacıyla dünkü duruşmaya katıldık. Amirallerimizin avukatları olan sayın Ümit Kocasakal ile sayın Şule Nazlıoğlu Erol’u ve sayın Türker Tok’u dinledik.
Silivri’deki duruşmalarda sanık olarak yargılanmış biri olarak kesinlikle diyebilirim ki, Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi bir “kumpas davası”ydı gördüğümüz. Bir araya hiç gelmemiş, bütün yaptıkları bir kişi tarafından yazılmış olan bir açıklamaya, telefonla “benim de adımı ekleyebilirsiniz” demek olan insanları garbe girişiminde bulunmakla suçlamak, neresinden bakılırsa bakılsın hukuk dışı ve akıl dışı.
HAYAT NEYİ GÖSTERDİ?
Amirallerimizin, Türkiye’nin güvenliği açısından Montrö’nün önemine dikkat çekmesi üzerinden 20 ay geçti. Ukrayna – Rusya savaşı, Montrö’nün Türkiye açısından ne kadar önemli olduğunu çarpıcı bir şekilde gösterdi. Açıklamaları dolaysıyla o zaman Amirallere saldıranlar da şimdi Montrö’nün öneminden bahsetmeye başladılar.
Ayrıca Montrö konusunda denizciler konuşmayacak da kim konuşacak? Emekli olmaları onları, vatanları için kaygılanmaktan “kurtarmıyor”. Vatanına ve milletine karşı sorumluluk duyan bir yurttaş olarak uzmanlık alanları ile ilgili olarak konuşmuşlar ve kaygılarını dile getirmişler. Sorumlu bir Hükümet, böyle bir durumda emekli Amirallere sadece teşekkür eder.
Sarıklı Amiral meselesine gelince; son günlerde ülke gündemini işgal eden 6 yaşındaki “çocuk gelin” olayı bile yalnız başına nasıl bir tehlikenin içinde olduğumuzu göstermeye yeter. Tarikat ve Cemaatlerin, vakıf ve dernek adları altında yasallaşması, devletin bütün kademelerine sızması, toplumsal ve siyasal hayatı kendi dünya görüşlerine göre düzenleme konusunda attıkları adımlar, amirallerimizin laik demokratik cumhuriyet konusundaki uyarılarının da ne kadar yerinde olduğunu kanıtlıyor.
Kısacası amirallerimiz bırakın yargılanmayı, ülkemizin bağımsızlığı ve laik demokratik Cumhuriyet’e yönelen tehditler konusunda yaptıkları uyarılar dolaysıyla takdir edilmeyi hak etmişlerdir.
CEM GÜRDENİZ
Hakkında ceza istenen amirallerimiz arasında emekli Tümamiral Cem Gürdeniz de bulunuyor. Cem Gürdeniz, Balyoz davasından da yargılanmıştı.
Cem Amiral, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet olarak benimsediği “Mavi Vatan Doktrini”ni ortaya koyan isimdir. Bu konuda yayınlanmış 13 kadar kitabı bulunuyor. Mavi Vatanımız konusundaki çalışmalarından dolayı emperyalistlerin ve Yunanistan’ın hedefinde olmuştur.
“Darbe davası” açılınca buna en çok sevinenlerin başında, bizi Ege ve Akdeniz’de kara sınırlarımıza hapsetmek isteyen Yunanistan’ın gelmesi ve bu davanın Yunan basınında büyük sevinçle karşılanması bile yeterince uyarıcıdır.
YURTTAŞLIK VE VATANSEVERLİK GÖREVİ
Amirallerimiz hakkındaki “darbe” davası, yakın geçmişimizde tanık olduğumuz Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat davalarının devamıdır. Bütün bu davaların ortak özelliği, Lozan ve Montrö ile tescillenen tam bağımsızlığımıza ve Cumhuriyet Devrimleri ile kurduğumuz laik demokratik Cumhuriyet’e karşı, emperyalizm işbirlikçisi gericilik tarafından tezgâhlanmalarıdır.
Ergenekon ve Balyoz davalarının FETÖ – AKP ortaklığında olması ve bugün FETÖ’nün olmaması kimseyi yanıltmamalıdır.
Nitekim 28 Şubat kumpas davası 2013 yılında FETÖ’cü savcılar tarafından açıldı ama AKP tarafından sürdürüldü ve yaşları 75 ile 91 arasında değişen 13 emekli komutan müebbet hapis cezası ile içeri atıldı.
Konu laik demokratik cumhuriyet düşmanlığı olunca AKP ile FETÖ arasında bir fark kalmıyor. Amirallerin “darbe” davası da böyledir.
Kumpas davasında yargılanan Amirallerimizle dayanışma içinde olmak, hepimiz açısından bir vatanseverlik ve yurttaşlık borcudur.
Emekli Amirallerimizle dayanışma içinde olmak Montrö’yü savunmaktır, “Mavi Vatan”ı savunmaktır ve Laik demokratik Cumhuriyeti savunmaktır.