30 Ocak günü ATO Kongre ve Sergi Salonu’nda toplanan Altılı Masa, açıkladığı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” ile malumu bir kez daha ilan etti.
Millet İttifakı üyesi partilerin yöneticilerinin sırayla okuduğu ortak politikaların duyurulmasında, hiçbir gence ve kadına görev verilmemesi; gerçekte nasıl bir köhnemiş yapıyla karşı karşıya olduğumuzu gösterdi.
Altılı Masa 240 sayfalık metinle; “serbest piyasacıyız”, “özelleştirmeciyiz”, “Atlantikçiyiz”, “AB üyeliğinde kararlıyız”, “paralı eğitim ve paralı sağlık taraftarıyız”, “tarikat ve cemaatlerle bir sorunumuz yok”, “bilimsel laik eğitim konusunda da yapabileceğimiz bir şey yok” dedi özet olarak.
Bu durumda bir kez daha sormak gerekmiyor mu? Türkiye, bugün yaşadığımız çıkmaza hangi politikaları uygulayarak geldi?
40 YILIN ÖZETİ
1980 yılında Turgut Özal’ın görevlendirilmesiyle uygulamaya konulan, olabilecek muhtemel halk muhalefetini engellemek için de 12 Eylül darbesini tezgâhlayan ABD’nin başında olduğu Atlantik ittifakı; tam da harfi harfine Altılı Masa’nın bugün ‘uygulayacağız’ dediği bu politikaları dayatmıştı.
Ve bu dayatmanın sonunda arkada kalan kırk yıl içinde;
- Kamu ekonomisi adım adım tasfiye edildi. Cumhuriyetin arkada kalan 60 yılda
yarattığı bütün iktisadi kuruluşlar, yabancı tekellere ve yerli işbirlikçilere peşkeş çekildi.
- Eğitim ve sağlık gibi halkın en temel hakları özelleştirmelerle yok edildi.
- NATO üyeliği ve AB kapısına bağlanmanın sonucunda, milli güvenliğimize,
toprak bütünlüğümüze ve milli birliğimize yönelik tehditler büyüdü.
- Tarikat ve cemaatler; vakıf ve dernek adı altında adım adım yasal hale
getirildi. Bugün devletin bütün kurumları bu Ortaçağ kurumları arasında bölüşülmüş durumdadır ve Türkiye Ortaçağ karanlığının eşiğindedir.
- Türkiye’nin NATO ve AB kapısına bağlı olmasının bir diğer sonucu ise Mafya’nın
Beyoğlu’nun arka sokaklarından çıkıp devletin tepe noktalarına tırmanması, sistemin siyasetçileriyle içli dışlı hale gelmesidir.
Bu liste uzatılabilir.
TÜRKİYE’NİN İHTİYCI OLAN PROGRAM
Türkiye aynı politikaları uygulayarak yoluna devam edemez. O bakımdan Altılı Masa olmayacak duaya “amin” demektedir.
Türkiye, ne bugüne kadar bu politikaları uygulamış olan Cumhur İttifakı ile ne de “o politikaları Cumhur İttifakı beceremiyor, ben uygulayacağım” diyen Millet İttifakı ile yoluna devam edemez.
Gelinen aşamada Türkiye’nin önündeki biricik seçenek; ancak sistem dışı bir programı uygulayacak olan bir “Türkiye İttifakı” olacaktır. Bugün söylenmesi gerekenler öncelikle şunlardır:
- Türkiye’nin önünde, NATO üyeliği ve AB aday üyeliği ile gidilecek bir yol
bulunmuyor. AB aday üyeliği geri çekilecek ve NATO üyeliği sonlandırılacaktır. Bölge merkezli, dış politika Türkiye için biricik seçenektir.
- Stratejik bütün sektörlerin kamunun elinde olduğu planlı bir karma ekonomik
model uygulanacaktır. Atatürk’ün halkçı-devletçi modeli…
- Türkiye’de üretilen bütün tarım-sanayi ürünlerinin ithalatı yüksek gümrük
vergilerine bağlanarak yerli üretici korunacaktır.
- Eğitim ve sağlık özel kâr konusu olamaz. Özel eğitim kurumlarının ve özel
hastanelerin hepsi kamulaştırılacaktır. Parasız eğitim ve parasız sağlık…
- “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi
olamaz”. Tarikat ve cemaatler hangi ad altında olursa olsun faaliyet gösteremez.
- Eğitimin birliği ilkesi kararlılıkla uygulanacaktır. Laik -bilimsel eğitim ilkokuldan
başlayarak üniversite sonuna kadar tavizsiz olarak uygulanacaktır.
- Türkiye’nin yeri çökmekte olan Atlantik uygarlığı değil, bir parçası olduğu ve
yükselmekte olan Asya uygarlığıdır.
Altılı Masa; açıkladığı “Mutabakat metni” ile bu programla yakından uzaktan bir alakasının olmadığını göstermiştir.
Türkiye Cumhur İttifakı ile yolun sonuna geldi; Altılı Masa ile de gidebileceği bir yol bulunmuyor.