AKP iktidarı dört ilin ortasında yer alan Zafer Havaalanının temelini attığında takvimler 22 Nisan 2011’i gösteriyordu. 25 Kasım 2012 ise tesisin açılış tarihiydi. Yapımı 155 milyon liraya mal olan hava alanı, kayıtlara göre IC İÇTAŞ İnşaat ve Sanayi Ticaret A.Ş. unvanlı şirket tarafından inşa edilmişti. Şirket bunun karşılığında Havaalanını 2044 yılına kadar işletecekti.
Kütahya’ya 43, Afyonkarahisar’a 60, Uşak’a 101, Eskişehir’e 118 kilometre uzaklıktaki alana ulaşım, servis, taksi veya özel araçla karşılanmaktadır. Havaalanına düzenlenen servislerin belirli gün ve saati de bulunmamaktadır.
Gelelim havaalanının basında yer alan acıklı durumuna:
“50 milyon avro maliyetle yaptırılan havaalanında yüklenici şirkete gerçekleşmeyen yolcu garantileri nedeniyle ödenen para 60 milyon liraya dayandı. 2023 yılı Ocak-Ağustos döneminde gerçekleşen yolcu garantisi hesaplarında yüzde 93 sapma görüldü. Bu yetmiyormuş gibi tesisin devlete devredileceği 2044 yılına kadar yüklenici şirkete ödenmesi öngörülen garanti miktarı 208 milyon avro olarak hesaplanıyor. Toplam 878 bin 488 yolcu garanti edilen Ocak-Ağustos döneminde yalnızca 62 bin 650 yolcu uçuşu gerçekleşti.”
14/28 Mayıs seçimlerinden sonra dağılan altılı masa partilerinin manzarası hiç de iç açıcı değil. Yaklaşan yerel seçimlerde 22 yıllık yıpranmış iktidarın en büyük avantajı da bu görüntü; ittifak partileri ve kongrelerden başını kaldırıp ülke sorunlarına bakma olanağı bulamayan YCHP yönetimi. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda dünyanın gündeminde yer alan ve AzerbaycanErmenistan gerginliğine yol açan Dağlık Karabağ’la ilgili gelişmelerde ana muhalefet partisinden tek ses çıkmadı. Genel başkan ve parti sözcüleri adeta sus pus oldular!
Bereket iç karartan bu manzara içinde görevini hakkıyla yerine getiren CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz var. Yolcu, araç ve hasta garantileriyle ilgi gelişmeleri, yanlışları ve yurttaşların sırtına yüklenen milyonlarca lirayı hem de Yargıtay raporlarıyla kuruş kuruş açıklıyor. Yavuzyılmaz bunların izini sürerken devletin imzaladığı belgelere başvurmak istiyor. Örneğin Zafer Havaalanıyla ilgili sözleşme kendisine gösterilmiyor. Neden? Çünkü bu belge ticari sır kapsamındaymış!
Şunu net biçimde ortaya koymak gerekir. İktidarlar, vatandaşın vergileriyle oluşan devlet bütçesinden harcanan her kuruşun hesabını vermek zorundadırlar. Sade hükümetler değil, hazineden yardım alan siyasal partiler de aynı hesabı açıklıkla vermek durumundalar. Örneğin hangi danışmana ne kadar para verildi. Hangi reklam veya anket şirketine kaç lira ödendi? Bunları bilmek yurttaşların hakkı değil mi?
Zafer Havaalanı ile ilgili hükümet ve yüklenici şirket arasındaki sözleşmeyi hangi bakanlığa bağlı hangi bürokrat imzaladı? Hesaplarda hem de yüzde 93 sapma olduğuna göre sözleşme kamuoyuna bir an önce açıklanmalıdır. Sadece bugün hayatta olanları değil 2044 yılına kadar doğacak çocuklarımızı da borç altına sokacak bu sözleşmenin saklanmasının suç olduğu kanısındayım. Nitekim bu konuda savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu biliyoruz.
Bir bürokratın devlet adına sözleşme imzalarken sorumlu olacağını ve günün birinde hesap vereceğini düşünmesi gerekmez mi? Yüzde doksan üçlük bir hata ancak bilerek yapılır! Aklı başında bir bürokrat bu yanlışı sadece siyasal baskı ve yasa dışı emirle yapabilir. Akla gelen budur. Tersine bir olasılık söz konusu olamaz.
Demokrasi hesap sorulabilen ve hesap verilebilen bir rejimin adıdır. Ülkeyi neredeyse çeyrek asır yönettikten sonra yeni bir Anayasa arayan iktidarın önce Zafer Havaalanının hesabını vermesi gerekir. Ve yolcu, araç, hasta garantisi verilen köprülerin, tünellerin ve hastanelerin…
Bu garantilere milyonlar akıtılırken, okula aç giden yavrulara bir kap yemeği çok gören, emekliyi açlığa mahkûm eden, üreticiyi tarlasından uzaklaştıran, dar gelirliye yaşamı zindan eden bir iktidarın yeni bir Anayasa istemeğe hakkı yoktur!