Çocukluğumdan kalma, belleğimde yer etmiş bir eski yıl/yeni yıl karikatürü vardır. Giden yılı temsil eden ak sakallı bir ihtiyar yerini çırılçıplak bir çocuğa bırakır. Çocuk yeni yılın simgesidir. Çıkan yıl kişisel ve toplumsal sıkıntılarla, sorunlarla geçmiştir. Gelen yıl ise yeni ve taze umutlarla doludur. Oysa gerçek öyle değildir. Dünyaya egemen olan kapitalist ve emperyalist sistem geri bıraktırdığı hangi ülkeye barış, huzur ve mutluluk getirmiştir ki? Devasa ekonomik sorunlar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, haksızlıklarla dolu sağlık ve eğitim sistemi insanlara yaşamı dar etmiştir. Geriye yeni yıl için beklenen umutlar kalmıştır. Anadolu insanı bunu çok güzel ifade etmiştir: “Umut fakirin ekmeği; ye Mehmet ye!”
2021 yılı dünya ve ülkemiz için tarihe felâketler yılı olarak geçecektir. Toplumların baş belâsı Kovit-19 salgını milyonlarca insanın canını almıştır. Çöken sağlık sistemleri, ticari meta olarak ortaya çıkan aşılar ve aralıklı olarak uygulanan kapanmalar, kapısına kilit vurulan dükkânlar ve daha da acısı intiharlar… Tam geçti geçecek derken geri dönen ve daha da tehlikeli omikron varyantı… Bu manzara da yine çocukluğumdan kalan bir karikatürü anımsatmakta. Üzerinde kefen, elinde uzun sopalı tırpan bulunan iskelet ölümü simgelemekte ve insanları buğday başağı gibi biçmektedir.
Sistemin, kötü yönetimin, yolsuzluğun ve haksızlığın yarattığı kırılgan bir ekonomi, USD dolarının uydusu haline getirilen Türk lirasının üstüne bir sis gibi çöken salgın, açlık ve yoksulluk yurttaşlar için tam bir karabasan olmuştur. Bugüne dek gördüğümüz en büyük orman yangınları, evlerle insanları silip süpüren seller, sürekli pompalanan tehlikeli kutuplaşmayı da bunlara ilâve ederseniz görüntümüz hiç de iç açıcı değil! Sorunların çözümlenmesi bir yana bırakalım; daha da yoğunlaşırken yeni yıla girmiş bulunmaktayız. Yeni yılı kutlayan insanların yüzlerinde bir duraksama sezmiyor musunuz? Birbirlerine umut dilerken bilinç altından gelen ikircimli yansıma gözünüzden kaçmıyor mu? Görünüyor ki 2021’in çözemediği sorunlar 2022’ye miras kalmıştır. Onlar dünya ve ülkemiz insanlarını uğraştırmaya devam edecektir. Salgın yine canlar alacak, yoksulluk ve açlık tırpanını topluluklar üzerinde gezdirecektir. Bu durum sağlıklı bir doğumun olanaksız olduğunu gösteriyor!
Tıp bilimi, hamileliğin 37. Haftasından önce doğan bebekleri prematüre olarak değerlendiriyor. Bu bebeğin bakımı, düşük kilosu ve diğer sağlık sorunları nedeniyle zor ve zaman alıcıdır. Prematüre bebek küvez içine konur ve iyileşip normal hale gelinceye dek hastanede yaşatılır. Bence birinci gününü yaşadığımız 2022 küvez içindedir.
Okurların çoğunun “Bu kadar da karamsarlık olmaz” dediğini duyar gibiyim. “Yazılanlar doğru da olsa çevreye umutsuzluk saçmanın zamanı mı? Zaten herkes burnundan soluyor!” Haklılar elbette… Ama her yanlıştan sonra doğrunun bulunduğunu, her felâketin kurtuluş getirdiğini unutmayalım. Karanlığın en yoğun olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu zamandır.
Her zaman olduğu gibi Atatürk’ümüz bize yol gösteriyor:
“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”