Neden bu zeytin düşmanlığı?

Kemal Anadol

Atatürk 1929 yılında Yalova Millet Çiftliğini ziyaret eder. (Bugünkü Yalova Bahçe Kültürü Araştırma Enstitüsü) Bakımsız ve verimsiz hale gelen dört bin zeytin ağacının perişan görüntüsünden etkilenir. Burasının örnek bir zeytinlik hale getirilmesi talimatını verir. İtalya’dan Petrini adında bir uzman getirtilir. Petrini Bursa ilçelerinde zeytinci köylerde kurslar açar ve üreticileri bilinçlendirme çalışmalarına başlar. Ayrıca İtalya’ya iki yıllığına elemanlar gönderilir. Gelen genç uzmanlar “Zeytin Bakım Memuru” görevlisi olarak atanırlar ve köylere yayılırlar. On beş günlük kurslarda başarılı olanlara “Ustalık” belgesi verilir. Ancak çiftçiyi eğitmek zordur. İlk zamanlar köylüler ağaçlarının budanmasına karşı çıkarlar. Ağaçlar Jandarma eşliğinde budanır. Ertesi yıl faydası görülünce üreticiler arasında “Önce benim ağaçlarım budanacak” kavgası başlar.

1937’de İzmir Bornova’da “Zeytincilik İstasyonu” kurulur. İstasyon bugün “Zeytincilik Araştırma Enstitüsü” olarak çalışmalarını sürdürmektedir. 1939 yılında zeytinin ekonomik olarak değer kazanması için 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Araştırılması Hakkında” yasa çıkarılır. Dekar başına en az on yabani zeytin aşılayan ve bakımını sağlayan köylülere Ziraat Bankası tarafından kredi verilir. Beş yüz ağaçtan az olmamak üzere yabani zeytin aşılayanlarla, aşılı zeytinlere bakım yapanlara Tarım Bakanlığınca nakdi armağanlar verilir. Genç Cumhuriyetin çıkardığı bu kanun dünyada tektir. Zeytin ağacı için yasa çıkaran başka ülke yoktur. Bu proje hayata geçirilmiş ve Türkiye milyonlarca zeytin ağacı ve sofralık ve yağlık zeytin üretimiyle dünyanın ilk beş ülkesi arasında yerini almıştır. AKP iktidarı ilk yıllarında ülkemizin Avrupa Birliği’ne girmesi durumunda konacak kotaya karşın zeytin dikimini teşvik etmiş sonradan bu işin peşini bırakmıştır. Bırakmakla kalmamış madenlere ve taş ocaklarına verdiği “ÇED gerekli değildir” izinleriyle zeytinliklerin düşmanı haline gelmiştir. Muğla’da Akbelen köylülerinin devlete karşı zeytin ağaçlarını koruma kavgası bugün de devam etmektedir. Oysa dışarıda borç arayan iktidarın başını zeytin ağaçlarına çevirmesi gerekmektedir. 2021’de 555 bin 853 ton üretilen sofralık zeytin üretimi 2022’de %32 artışla 735 bin 678 tona yükselmiştir. 2021’de 235 bin 727 ton olan zeytinyağı üretimi 2022’de %79 artışla 421 bin 717 tona ulaşmıştır. Yeraltında altın arayanlara verilen ruhsatlar yerüstünde altın değerindeki ağaçları yok etmektedir. Her dönemde iktidar 3573 sayılı yasayı delmek için girişimde bulunmaktadır. Kamuoyundan ve zeytin üretişinden gelen baskılar bu girişimleri geri çevirmektedir.

***

Ülkemizde zeytin hasadı başladı. Dünyada zeytin üretiminin azaldığı bir dönemi yaşıyoruz. Zeytin ve zeytinyağı üretimi daha da önem kazanıyor. Ankara’da ise Yargıtay’la Anayasa Mahkemesi arasında yapay bir kavga çıkartan iktidar, selden kütük kapar gibi yeni bir Anayasa’yı ülkenin gündemine sokmayı başardı. Partiler, medya ve hukukçular yoğun biçimde bu konuyu tartışıyorlar. Bu arada tam bir “Cambaza bak” uygulamasıyla karşı karşıyayız. Vakıflar Genel Müdürlüğü Edremit’te zeytincilik faaliyetlerine son vereceğini açıkladı. Bu ne demektir biliyor musunuz? Genel Müdürlüğün Ayvalık, Burhaniye, Havran, Küçükkuyu, Altınoluk, Edremit’i içine alan hatta, on dört bin dekar üzerindeki 165 bin zeytin ağacındaki tehlike çanlarının yükselen sesi demektir! Bu bölge “Ayvalık Vakıf Zeytinlikler İşlet Müdürlüğü” eliyle yönetiliyordu. Bu müdürlük yukarıda andığımız 3573 sayılı yasa gereğini yerine getirmek amacıyla 1940 yılında kurulmuştu. 2023 yılına girdiğimizde ise zeytinyağı fabrikası kapatılırken işletme müdürlüğü için tasfiye kararı alındı. Zeytin üreticileri ve yöre halkı endişe içinde. Söz konusu alanların rant amacıyla birilerine peşkeş çekileceği kuşkusu giderek artıyor. İşletmenin kapatılması iyi niyet alameti değildir. Ülkemiz ekonomisi ve dışsatımı için büyük önem taşıyan zeytin ve zeytinyağı üretimi yeni markalarla dünya piyasasına girme çabası içinde iken bu kararın anlamı nedir? 1940 yılından bu yana 83 yıldır bakım ve üretimi sürdüren bu vakıf en kritik bir dönemde neden piyasadan çekiliyor? 14 bin dekar üzerindeki 165 bin zeytin ağacı kimlere bırakılacaktır? Yöre halkı, yerel yönetimler, kanaat önderleri bu kararın gözden geçirilmesini istiyorlar.

***

Kurultaydan sonra yenilenen CHP’ne büyük görev düşüyor. Bir grup başkanvekilinin yönetiminde zeytin bölgesi ve uzman milletvekillerinden oluşan ekip durumu el koymalı, halkın nabzını tutarak zeytin gündemine aktif müdahale etmelidir. Daha önceki yıllarda CHP Grubu zeytin, narenciye, bağcılık seferleri yaparak üreticiyle birlikte olmuştu. Bugün, tam da hasat döneminde tüm bölgeyi ve üreticileri kucaklayacak bir “Zeytin seferi” halkta karşılık bulacaktır. Ankara’da Anayasa tartışmaları yapılırken CHP körfezdeki “Yangından mal kaçırma” girişimine “Dur” demelidir.

Ekim 2017’de yazdığım bir dörtlükle konuyu noktalamak istiyorum:

Dünyada barışın simgesi zeytin / Kutsal kitapların meyvesi zeytin / Mutlu bir yaşam arıyorsan eğer / Sihirli ilacı çaresi zeytin.