20 Ekim 2023 tarihli gazetelerde yayınlanan bir haber:
“Hazineden siyasi partilere yapılacak devlet yardımının miktarı netleşti. 2024 yılı bütçe yasa teklifi verilerine göre, yüzde 7 barajını aşan 5 siyasi partiye önümüzdeki yıl 3 milyar 341 milyon lira devlet yardımı yapılacak. Önümüzdeki yıl aynı zamanda yerel seçim yapılacağı için yardımlar 2 kat arttırılarak yani 6 milyar 682 milyon lira olarak ödenecek. Yardımlardan aslan payını, 2 milyar 638 milyon lira ile yine AKP alacak. CHP’ye 1 milyar 898 milyon, MHP’ye 749 milyon 910 bin, İYİ Parti’ye 739 milyon 731 bin ve Yeşil Sol Parti’ye de 656 milyon 337 bin lira ödeme yapılacak. (Erdoğan Süzer/ SÖZCÜ)”
Seçime girme hakkını kazanan başka partiler varken sadece bir önceki seçimde yüzde 7 oy alabilmiş partilere devlet bütçesinden yapılan yardımlar her zaman tartışma konusu olmuştur. Bu partilerin aynı miktarda oy alacağını varsaymak ne kadar doğrudur? Yapılacak yeni bir seçim için eski seçimi ölçü almak ne kadar isabetlidir? Ama konu bu tartışmaları da aşacak bir nitelik taşımaktadır. Yardım doğrudan doğruya devlet bütçesinden yapılmaktadır. Bu nedenle dolaylı ve dolaysız vergi veren her mükellefin ve her T.C. vatandaşının bu paraların nereye harcandığını öğrenme hakkı vardır. Seçim meydanlarında, demeçlerde, tartışmalarda en çok duyduğumuz cümle “Demokrasi hesap sorulabilir ve hesap verilebilirlik rejimidir” değil mi? Saydamlık kavramı ve uygulaması demokrasinin olmazsa olmazı değil mi? O zaman hazineden yardım alan partilerin bu paraların hesabını yurttaşlara vermeleri ve bilançolarını açıklamaları gerekir. Bildiğim kadarıyla Anayasa Mahkemesi tarafından bir denetleme yapılmaktadır. Medyaya yansıyan haberlerden mahkemenin bazı harcamaları kabul etmediğini, bu harcama tutarının geri istendiğini öğreniyoruz. Yurttaşların büyük bölümünün geçim sıkıntısı çektiği, işçinin, köylünün, emeklinin, tüketicinin ay sonunu getiremediği bir dönemde bu bilgilerin açıklanması yaşamsal önem taşımaktadır. Özellikle iktidarı oluşturan Cumhur ittifakı partiler halkımıza tasarruf ve harcamalarda kısıntı önerirken saydamlık ötelenemez bir zorunluluktur. Kısaca hazineden ve yerel seçimler nedeniyle iki kat yardım alacak yedi partinin geçtiğimiz dönem harcamalarını kalem kalem açıklamaları kanunen, siyaseten ve ahlâken bir demokrasi görevidir. Yaklaşan Kurultay nedeniyle ana muhalefet partisinde “genel başkanın danışmanları” öne çıkan bir tartışma konusudur. Sayın Kılıçdaroğlu karşısında adaylık iddiasını ortaya koyan Sayın Özel, geçtiğimiz seçim döneminde kararların yetkili kurullar yerine danışmanlar marifetiyle alındığından şikâyet etmektedir. Özgür Özel şu anda CHP Grup Başkanıdır. O dönemde de Grup Başkanvekiliydi. Bu nedenle söyledikleri önemlidir. Kaldı ki bazı somut olaylar da bu savları doğrulamaktadır. Örneğin Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Ümit Özdağ’la protokol imzalarken partinin sözcüsü Faik Öztrak’ın haberi olmadığını söylemiş, yanından bir danışmanın olduğunu açıklamıştır. Ama bu danışmanın kim olduğundan kimsenin haberi yoktur. Sayın Özel bu durumun genel bir uygulama haline geldiğini söylemekte ve bunu “Kayıt dışı politika” olarak nitelemektedir. Kısaca durum ciddidir ve öteden beri açıklık ve saydamlık ilkesini savunan bir partinin yöneticilerine önemli bir görev düşmektedir. Bu görev nasıl yerine getirilecektir? CHP Parti Meclisi’nin Kurultaya sunacağı çalışma raporunun harcamalar bölümünde genel başkanın kaç danışmanı olduğu, bunlardan hangilerinin parasız, hangilerinin paralı görev yaptıkları ve ne kadar ücret aldıkları yer almalıdır. Parti Meclisi raporunda bunlar yer almazsa ve üyeler bu konuda muhalefet şerhi koymazlarsa Kurultayda söz hakları olmayacaktır.
Anayasa Mahkemesinin yapacağı denetlemede bu tür hatalar saptanır ve harcamalar partiye zimmet çıkarılırsa zarar gören CHP’nin saygınlığı olacaktır. Ne yöneticilerin ne de muhalefet eden kadronun buna izin vereceğine ihtimal vermiyorum; vermek istemiyorum