CHP’nin son Kurultayından bu yana bir ay geçti. Genel başkan değişikliğinden sonra kamuoyunun dikkati yeni yönetimin üstünde yoğunlaştı. 14/28 Mayıs ağır yenilgisinden sonra ortaya çıkan değişim önümüzdeki seçimlerde nasıl bir sonuç alacak? Yaklaşan 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde başarılı olabilecek mi?
Bu soruların yanıtını elbet seçimlerden sonra alacağız. Halkımız ağır ekonomik koşullar içinde. Pahalılık dar gelirlileri ateşten bir gömlek gibi yakmakta. AKP ve tek adam iktidarı orta sınıfı fiilen tasfiye ediyor. Artık mavi ve beyaz yakalı ayrımının anlamı kalmadı. Asgari ücret ortalama ücrete dönüştü. Bu ortamda siyaset nasıl şekillenecektir? Muhalefet başarıyı yakalayarak yerel seçimleri bir erken seçime dönüştürebilecek midir? Bu sorulara yanıt ararken 1973-1980 arasında görev yapan CHP TBMM Grubu’na bir göz atmak istedim. Okurların, benim de Zonguldak Milletvekili olarak içinde bulunduğum bu dönemdeki CHP ile bugünkü CHP arasında karşılaştırma yapmalarını istedim. 12 Eylül 1980’den sonra 1987, 2002 ve 2007 seçimlerinde görev yapmış bir eski parlamenter olarak gözlemlerimi yansıtmanın yararlı olacağını düşündüm. Beş dönem içinde iki kez delegelerle bir kez tüm üyelerle yapılan üç önseçime girdim. İki kez de merkez yoklamasıyla seçildim. Aralarındaki ayrımı bizzat yaşamış bir siyasetçiyim. 14 Mayıs 1972’de yapılan Kurultay’da Bülent Ecevit CHP’nin yeni genel başkanı seçilmişti. Partideki değişim rüzgârı ülkeye yayılmıştı. 9 Aralık 1973 seçimlerinden CHP %33,3 oyla birinci parti çıkmıştı. 5 Haziran 1977 seçimlerinde ise yine birinci parti olmuş, %42,4 oyla tek başına iktidarı kıl payı kaçırmıştı. Amacım bu dönemdeki CHP’ni mercek altına almak. O dönemde mevcut olan Senato grubumuzdaki rakamlar bu yazının kapsamı dışındadır. Özetle Bülent Ecevit’in Genel Başkanlığında inişi çıkışlı bir grafik gösteren CHP yönetimindeki parti gurubuna ait önemli rakamları dikkate sunmak istiyorum. Bu yazı elbette bir bilimsel araştırma değildir. 1973-1980 yılları arasındaki milletvekillerini birkaç fırça darbesi ile yansıtmaya çalışacağım.
1973 ve 1977 seçimlerindeki meclise giren milletvekillerinin tamamı delegelerin katılımıyla yapılan önseçimlerle belirlenmişti. Genel merkeze Siyasi Partiler Kanununun ayırdığı pay kesinlikle yüzde beş sayısını geçmemiştir. CHP yönetimi birkaç ilde merkez yoklaması yapmış bunun faturası da ağır olmuş, parti tek başına iktidar olanağını kaçırmıştır. Her iki seçimde de merkez yoklamasına giren yüzde beşlik vekillere bu olanak ikinci kez tanınmamıştır. Bunların çoğu bu kez önseçime girerek başarılı olmuşlardır. 1977 seçimlerinde 185 milletvekili olan CHP gurubu 1977’de 213’e yükselmiştir. Bu yedi yıllık dönemde CHP tam bir kitle partisiydi. Özellikle emekçi kesimi, askeri ve sivil bürokrasiyi yansıtıyordu. Birkaç örnekle savımı kanıtlamak istiyorum. CHP Gurubunda bir köy imamı, diğeri müftü öbürü de Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere üç din adamı vardı. Dört üst subay, bir amiral, bir hava generali olmak üzere altı vekil partinin asker kanadını oluşturuyordu. Ülke çapında örgütlenen GES-İŞ, Genel-İş, Lastik-İş, Harp-İş, TGS (Türkiye Gazeteciler Sendikası) gibi sendikaların başkan ve yöneticilerinden sekiz milletvekili emekçi kesimin temsilcileriydiler. Devlet Planlama Teşkilatından dört vekil gelmişti. Yedi akademisyen vekilimiz vardı. Tamı tamına on bir gazeteci meclise adım atmışlardı. Köylüyle doğrudan temas eden meslek grubu içinden dört veteriner arkadaşımız milletvekili seçilmişlerdi. Sıkı durun önseçimle meclise giren ilkokul, orta okul, lise öğretmenlerinden tam otuz yedi kişi bileğinin hakkı ile sandıktan çıkmayı başarmışlardı. Onun için alın teriyle, örgüt ve halk desteğiyle kazanılan milletvekilliği çok değerliydi. O günlerde koşullar ve konjonktür ne olursa olsun milletvekilliği çikolata ikram edilir gibi dağıtılmıyor, sağ oyları almak için saçma sapan transferler yapılmıyordu. Güneş Motel olayı gibi örnekler bu savımı gölgeleyemez. Adalet Partisi’nden ayrılan on vekille yeni hükümet pazarlığı başlı başına ayrı bir olaydır.
Dünle bugün karşılaşması yapmak isteyen CHP örgütüne ve seçmenine yararlı olmak amacıyla bu rakamları sıraladım. TBMM albümlerinden net sonuç çıkaramadığım için esnafların, köylülerin, kooperatifçilerin sayılarını yazamadım. Meraklıları için iki kitabımı öneriyorum. Doğan Kitabın yayınladığı “Filmi Geriye Sarınca” ile Kırmızı Kedi yayınlarından çıkan “Son Durak”.
Siyaset bilimi kürsülerindeki akademisyenlerin bu konuda yapacakları çalışmaların çok yararlı olacağına inanıyorum.