Doğru bilinen yanlışlar...

Kemal Anadol

Türkiye, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra rahat bir nefes aldı. İnsanlarımıza egemen olan karamsarlık bir ölçüde dağıldı. Ne yapıp yapıp kapağı yurt dışına atmak isteyen gençlerimizde geleceğe dair umut kırıntıları oluşmaya başladı. Yanlış ve akıl almaz uygulamalarla yaratılan ihtiyar bir genç kuşak ülkenin gerçek beka sorunudur.

Onların umutları boşa çıkarılmamalıdır. 31 Mart seçimlerinin böyle bir yararı olduğu kanısındayım. Seçimlerde ağır bir yenilgi alan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sonuçları kabül ederek ve mazeret uydurmadan ılımlı bir tavır takınması da olumlu bir gelişmedir. Her geçen gün artan kutuplaşmayla barut fıçısına dönen ülkemiz hesabına bunu da kayıt altına atmak gerekiyor. Bazı işgüzarların her türlü hukuk kuralını çiğneyerek ve yargıyı idarenin sopası olarak kullanarak yaptıkları uygulamalar elbette iktidar hesabına yazılacaktır.

Bu nedenle Van ilimizdeki olaylar AKP için alarm zili olmalıdır. Ülkemizin bu tür olumsuzluklara tahammülü kalmamıştır! Bu kuşkulu iyimserlik ortamında görsel ve yazılı basında ve halk arasında doğru bilinen yanlışlar sergilenmektedir. Bunları ayrıntı olarak görmemeliyiz. Doğruya varmak için doğru bilgi gerekli değil midir? Bir CHP’li olarak beni de sevindiren seçim sonuçları açıklanırken 5 Haziran 1977 seçimleri baz alınmakta ve CHP’nin kırk yedi yıl sonra ilk kez birinci parti olduğu söylenmektedir. Oysa bu süre tam elli bir yıldır. Doğrusu 14 Ekim 1973 tarihinde yapılan seçim sonuçlarıdır. Genel Başkan olduktan sonra Ecevit ve CHP’nin girdiği ilk seçim birincilikle sonuçlanmıştır. 10 milyon 723 bin 658 seçmenin oy kullanarak 450 üyelik milletvekili tablosunda durum ortaya çıkmaktadır. CHP 3 milyon 570 bin 583 oyla %33.30 oranını gerçekleştirmiş ve 185 milletvekili çıkarmıştır. Süleyman Demirel’in liderliğindeki Adalet Partisi ise 3 milyon 197 bin 857 oy ve %29.82 oranıyla meclise 146 milletvekili sokabilmiştir. Onları 48 vekille Milli Selamet Partisi, 45 vekille Demokratik Parti ve diğer partiler izlemiştir. Özetle 14 Ekim 1973’te Ecevit’in Genel Başkanlığındaki birinci parti olan CHP, 51 yıl sonra Özgür Özel’in Genel Başkanlığında tekrar birinci parti unvanına kavuşmuştur. 5 Haziran 1977 seçimlerindeki büyük başarı daha sonra gerçekleşmiştir. Her seçimde oy kullanmanın “Bir yurttaşlık görevi” olduğu yolundaki ön yargı da yanlıştır. Oysa oy kullanmak yurttaşlık görevi değil, yurttaşlara Anayasanın tanıdığı “seçme ve seçilme” hakkıdır. Neden mi? Açıklayayım.

Anayasamız DÖRDÜNCÜ BÖLÜM başlığı ve Siyasi Haklar ve Ödevler alt başlığı altında durumu açıklığa kavuşturmaktadır.

Madde 67: “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.” Vatan Hizmeti Madde 72: “Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve görevidir. Bu hizmetler Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” Vergi Ödevi Madde 73: “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” 

Özetle oy kullanma yurttaşlara tanınan bir haktır. Otomobil ehliyeti olan bir kişi, kendi veya başkasının aracını kullanma hakkına sahipse ve bu hakkını kullanıp kullanmamak kendi iradesine bağlıysa, sandığa gidip gitmemek de bununla eşdeğerdir. Kaldı ki sandığa gitmemek yurttaşlara tanına bir özgürlüktür. Mevcut partileri beğenmeyen yurttaşı zorla sandığa götüremezsiniz. O belki de bu eylemsizliğiyle düzeni boykot veya protesto etmektedir. Askerlik hizmeti ve vergi verme zorunluluğu sözcüğün tam anlamıyla vatandaşlık görevidir. Yanlış bilinen doğruları düzeltmekte yarar gördüm. Bazıları bunları ayrıntı olarak değerlendirebilir. Ancak yurttaşlık hakları ile görevlerini karıştırmamak önemlidir sanıyorum.