Bumerang!

Kemal Anadol

Bu yazıyı 8 Mayıs 2024 Çarşamba günü yazıyorum. Aynı saatlerde İstanbul Marmara Üniversitesi Göztepe yerleşkesinde bir toplantı düzenleniyor. Konu başlığı ilginç: “İlgasının 100. Yılında Hilafet Çalıştayı”. Düzenleyenler “Orta Doğu ve İslâm Ülkeleri Araştırma Enstitüsü” ile “İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi”. Çalıştay beş oturumdan oluşuyor. Açış konuşmasını da Ekmeleddin İhsanoğlu yapıyor. Konu başlığı: “Hilafetin İlgasının Tedaileri ve Boşluğu Doldurma Gayretleri.”

Konuşmacılar arasında Abdullah Gül’ün atadığı eski YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya ve ilginç isimler var. Örneğin üçüncü oturumda konuşacak Kadir Kon’un tebliğinin başlığı “Hilafetin İlgası Türkiye ile İngiltere Arasında Yapılan ‘Muahede-i Hafiye’ (Gizli anlaşma) ile mi gerçekleşti?” Yani fesli Kadir tarihinde yer alan kanıtsız bir iddia ve iftira! Bu başlık bile çalıştay hakkında yeterli bilgiye ulaşmamıza yardımcı oluyor.

Pekiyi Ekmeleddin İhsanoğlu kim? Akademik sıfatı Kimya profesörü. 1943 Kahire doğumlu. 2004-2014 yılları arasında “İslam İş Birliği Teşkilatı Genel Sekreterliği” görevinde bulunmuş. Babası Mahmut İhsan Efendi’nin Atatürk ve Cumhuriyetle pek arası yoktu. Cumhuriyetin ilânından bir yıl sonra bir daha dönmemek üzere Mısır’a hicret etmişti. Osmanlı’nın son Şeyhülislam’ı yüz elliliklerden Mustafa Sabri Efendi’nin çok yakın dostu ve kader arkadaşıydı. Kuvayı Milliyeciler için idam fermanını hazırlayan, Sevr Anlaşmasının kabulü yönünde görüş bildiren Mustafa Sabri Efendi Kemalistlerin can düşmanıydı. Mahmut İhsan Efendi, vasiyeti üzerine Mustafa Sabri Efendi’nin yanına gömülmüştü. Ekmeleddin Bey de Türkiye’ye yıllar sonra gelmişti.

Türkiye, 16 Haziran 2014 günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin heyecanı içindeydi. Muhalefet bir an önce Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak istiyordu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, milletvekillerine adaylık için düşündükleri üç ismi yazıp kendisine ulaştırılmasını söylemişti. Aday olarak da Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen’in adı geçiyordu. Nitekim Kılıçdaroğlu kendisinden tüm CHP’li belediye başkanlarını Eskişehir’de toplamasını istemişti. O toplantı gerçekleşti ama cumhurbaşkanlığı konusu görüşülmedi bile. Nedeni ertesi gün açıklandı. CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı bu ismi CHP MYK ve PM üyeleri, grup başkanvekilleriyle tüm milletvekilleri televizyon haberlerinden duymuş, öğrenmişlerdi. Bomba gibi patlayan bu haber başta CHP örgütü ve seçmeni üzerinde olumsuz etki yaratmıştı. Adı geçen kişiyi tanıyan bile yoktu. Milletvekilleri üzerinde müthiş bir baskı kurulmuştu. İhsanoğlu’nun adaylık önergesine gidip imza atmaları isteniyordu. Yirmi kadar vekil imzalamadı. Bazıları korkudan bazıları da parti disiplini açısından zor belasına imzaladılar.

Kılıçdaroğlu gazetecilerin “İhsanoğlu’nu Devlet Bahçeli mi önerdi?” sorusuna, “Yok hayır” yanıtını veriyordu. “Bizim önerimiz yeni bir isim değildi aslında. O tıpkı Neşet Ertaş gibidir. Toplumun tüm kesimini kucaklar. Ekmel Bey en az bizim ülkemizde tanınıyor. Gidin onu Fransa’ya sorun, Orta Doğu’ya sorun.” Geçmiş dönemlerde parlamenterlik, bakanlık yapmış 41 CHP’li bir bildiri yayınlamışlardı: “Cumhurbaşkanlığı için önerilen Ekmeleddin İhsanoğlu, lâik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine duyarlı bir aday değildir. (…) Toplum kesimlerinde hayal kırıklığı yaratmış, bu durum giderek büyük bir tepkiye dönüşmüştür. Başarılı olamayacağı açıktır. (…) Bu adayla seçime gidilmesi tarihi bir hata olacaktır. Henüz adaylığı kesinleşmemiştir.

Vakit varken hatadan dönülmeli, cumhuriyetten, lâiklikten, Atatürk devrimlerinden, demokrasiden yana, hukuk devleti ilkelerine, millî ve manevi değerlere bağlı, ülkemizin çıkarlarını kararlılıkla savunacak bir cumhurbaşkanı adayı belirlenmelidir. Aksi halde ortak aday olarak önerenler, önerinin altına imza atanlar tarih karşısında sorumlu olacaklardır.” Bu hoşnutsuzluğun topluma ve seçmene yansıması kaçınılmazdı. Ama Kılıçdaroğlu, İhsanoğlu’nu aday göstererek kişisel risk aldığını söylüyordu. Seçmenleri de baskı altına alıyordu: “Tıpış tıpış sandığa gidecekler!”

Sonuçlar beklendiği gibiydi. Erdoğan: 51.79; İhsanoğlu: 38.44

Bu kez yine 50 eski CHP parlamenteri yaptıkları basın toplantısında “(…) Esasen kendisi de İhsanoğlu’nu aday göstererek kişisel risk aldığını söylemiştir. Şimdi alınan bu riskin bedelinin ödenmesi gerekmektedir. Çağdaş demokrasilerde bunun yolu genel başkanlıktan istifa etmektir.” diyorlardı. CHP grubundan birkaç vekil de aynı yönde istemde bulunmuşlardı. Ekmeleddin İhsanoğlu daha sonra yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde MHP’den İstanbul Milletvekili seçilmişti. Ayrıca 2017 başkanlık referandumunda evet oyu vereceğini açıklamıştı! TBMM’ye sunduğu yasa önerisinde “Hanedan mensuplarına maaş bağlanmasını, çocuklarına da burs verilmesini” istiyordu. Özetle o günün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu aday tercihi ve dayatmasıyla ülkenin ve partinin çok değerli beş yılını Erdoğan’a ikram etmiş oluyordu.

Sayın Kılıçdaroğlu sık sık ve haklı olarak demokrasilerin hesap sorulan ve hesap verilen bir rejim olduğunu söylerdi. Ayrıca Ekmeleddin olayından sonra topladığı CHP Kurultayında “Geçmişimle yüzleşmekten neden korkayım” diyordu. Bu günlerde “7.CHP Genel Başkanı” imzasıyla güncel siyasal tartışmalara ilişkin yazı yazacağına, Ekmeleddin İhsanoğlu olayı ile yüzleşmeli, bu kişiyi kimin önerisi ile nasıl ve yetkili kurullardan gizleyerek aday yaptığını açıklamalıdır. Aksi halde akıllara Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Özdağ ile imzaladığı gizli protokol çağrışım yapmaktadır. CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel çok haklı olarak ülke gündemindeki açlığı, sefaleti, enflasyonu özetle ezilenlerin sorunlarını dile getirmek istemektedir. Yapay gündem maddeleriyle bunların gölgelenmesinden rahatsız olmaktadır.

İşe bakın siz! CHP gibi Hilafeti kaldıran Atatürk’ün partisi bu çalıştaydaki savlara yanıt vermek zorundadır. Aksi halde Atatürk devrimlerine sahip çıkmamakla suçlanacaktır. Bunu yapınca da gerçek gündem gölgelenecektir. Görüyor musunuz? Kılıçdaroğlu’nun on yıl önce attığı ok, bumerang gibi geri dönmekte ve partisine zarar vermektedir. Tarih en büyük hakemdir. Bilinenin aksine hafıza-i beşer nisyan ile malûl değildir!