Değerli okurlarıma bugün yakın siyasal geçmişten bir portre sunacağım. Özellikle CHP yöneticilerinin ve örgütünün dikkatlerini rica ediyorum.
İlyas Seçkin Ankara’nın yerlilerindendir. Ayaşlı geniş bir ailenin 1918 doğumlu çocuğudur. Babası onu özenle büyütmüş ve o günkü Türkiye’nin olanakları içinde iyi bir öğrenim yapmasını sağlamıştır. İlyas önce bugünkü Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni yani Mülkiye’yi daha sonra da Ankara Hukuk Fakültesini bitirmiştir. Hem hesap uzmanı hem de avukat unvanına sahiptir. Mülkiyeliler Birliği ve Ankara Kulübü üyesidir. 1950’de iktidara gelen ve bir dönem sonra hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran Demokrat Parti iktidarına karşı muhalif tavrını ortaya koymuş ve CHP içinde siyasete başlamıştır. 1950-1960 yıllarında seçim sistemi mutlak çoğunluğa dayanıyordu. Yani o ilde bir tek fazla oy alan parti bütün milletvekillerinin sahibi oluyordu.
İlyas Seçkin 39 yaşında CHP Ankara listesine girmeyi başarmış ve TBMM CHP Grubu’nun Ankara Milletvekilleri İsmail Rüştü Aksal, Faik Ahmet Barutçu gibi ünlülerin arasında kendine yer bulmuştu. İsmet Paşa’nın konuşmasının bile yayın yasağına girdiği günlerde demokrasi savaşımı veriyordu. 27 Mayıs 1960’tan sonra yapılan ilk seçimler 1961 tarihinde yapılmıştı. Bu kez seçimlerde nispi temsil esastı. İlyas Seçkin bu seçimlerden de başarılı çıkmış tekrar Ankara Milletvekili seçilmişti. Artık siyasette önü açılmıştı. 1965-69 döneminde de meclis girmiş, İnönü Hükümetleri’nde önce İçişleri daha sonra da Bayındırlık Bakanı olmuştu. Parlak bakanlardan biriydi. Ameliyatı gerektiren bir operasyona girdiğinde yapılacak yolları sayıklıyordu. Tüm gücünü ve çabasını ülke hizmetine yoğunlaştırıyordu. Ehliyet ve liyâkate önem verdiğinden örgütten gelen sıra dışı istemleri geri çevirmesini biliyordu. Bu ortam içinde 1969 önseçimlerine girdi. Kendine güveniyordu. Kamuoyunda iki bakanlık görevinde de başarılı olduğu izlenimi vardı. Akşam hiç beklemediği sonuçlarla karşılaşmış ve aday adayı olduğu Ankara listesine girememişti! Sonuçlara kendinden çok İsmet Paşa üzülmüştü. İlyas Seçkin’i kesinlikle bir başka ilden kontenjan adayı yapacaktı. Hayret! İlyas Seçkin İnönü’nün tüm ısrarlarına karşı çıkıyor ve öneriyi reddediyordu. “Demek ki örgütümle yeterince ilgilenemedim” diyordu. “Ben örgütümle inatlaşamam. Sonuca katlanacağım.”
İlyas Seçkin kayıp dönemi örgütüyle ilgilenerek geçirdi. Koca Ankara coğrafyasında basmadığı yer kalmadı. 12 Mart Muhtırası verildiğinde İnönü’yle ters düşen Ecevit’in yanında yer aldı. Sıkıyönetimlerle, tutuklamalarla, haksız yargılamalarla ezilen insanların yanında saf tuttu. 1973 seçimlerinde yine önseçime girdi. CHP Ankara örgütü onun hakkını verdi. Birinci sırada CHP kadın hareketinin öncülerinden Fatma Feriha Öztürk ikinci sırada da İlyas Seçkin vardı. CHP Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurullarında saygın yerini aldı. 1977 seçimlerinde ise “Bu kadar yeter” diyerek aktif politikadan çekildi. 1996 yılında da aramızdan ayrıldı. İlyas Seçkin’le aynı meclis grubunda, PM ve MYK’da görev yapma onuruna eriştiğim için kendimi mutlu sayıyorum.
Tüzük Kurultayı’nın arifesindeyiz. CHP’li arkadaşlarıma söyleyeceklerim var. Her şey tüzükte yazmaz. CHP’nin yazılı olmayan gelenekleri vardır. Demokrasinin okulları siyasal partilerdir. 12 Eylül maalesef okulları ve parti içi demokrasileri ortadan kaldırdı. Lider sultaları yarattı. Demokrasimiz her geçen gün ileri gideceğine ve daha demokratik bir yol alacağına tam tersine geriliyor. Politikacılarımız bencilleşiyor ve kaldıkları yere demir atmaya çalışıyor. Bu da kişiliklerden ödün vermeye yol açıyor. Önseçimi yitiren bir politikacının kaymakam veya vali atanır gibi bir başka ilin tepesine konması kadar acı bir olay var mıdır?
Maalesef eski Türkiye’yi ve eski parti geleneklerini arıyoruz. Bu asla nostalji değildir. CHP köklerine dönmelidir. Yöneticilerin ve örgütün parti tarihini çok iyi bilmeleri, öğrenmeleri gerekiyor. Geçmişten ders almalı ve geleceği ona göre hedeflemeliyiz. Siyasal ahlak konusu olan davranışlar tüzük maddeleriyle düzenlenmez değil mi?