Bugün 84 yıl önce aramızdan ayrılan büyük Atatürk’ü özlemle sevgi ve saygı ile anıyoruz. Dünyada ilk kez emperyalizme kafa tutan ve başlattığı kutsal isyanı başarıyla sonuçlandıran Atatürk’ü bağrından çıkaran bir ulusun yurttaşı olmaktan gurur ve onur duyuyoruz. Dünya tarihi içinde Atatürk’ü değerlendiren liderlerin ilginç saptamaları vardır. Örneğin, Hindistan’ı esaretten kurtaran Mahatma Gandi bakınız ne diyor: “Türk orduları bir devir kapatmıştır. Şimdi mazlum ve tutsak devletler ve uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptir. Mustafa Kemal’in utkusu, dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır.” Havana (Küba), Kanberra (Avustralya), Vellington (Yeni Zelanda), Meksiko Siti (Meksika), Koşimeto (Japonya), Santiago (Şili), Karakas (Venezüella), Bükreş (Romanya)’da dikilen Atatürk büst ve heykelleri Gandi’nin savını kanıtlayan çarpıcı örneklerdir. 84. ölüm yıldönümünde Atatürk’ü anarken üzücü olan, onun kendi ülkesindeki yanlış, haksız ve insafsız değerlendirmelerdir; bunların ivme kazanmasıdır. Zaman zaman hakarete varan bilim ve ahlak dışı konuşma, yazı hatta saldırılar ülkemiz hesabına gerçek bir talihsizliktir. Atatürk salt emperyalizme karşı zafer kazanmış bir büyük komutan değildir. Türk toplumunu çağdaşlığa, akla ve bilime yönlendiren, bu amaçla yapılan devrimleri gerçekleştiren emsalsiz bir devlet adamıdır. Anadolu ve Trakya insanını padişahın kulluğundan kurtarıp Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu yurttaşlığına dönüştüren Atatürk’e yapılan saldırılar bu nedenle rastlantı değildir. Çağdaş ve Lâik bir Cumhuriyet kurucusunun hedef alınması bu nedenle doğaldır. Orta çağ karanlığından çıkılmasından rahatsız feodal beylerden, aşiret reislerinden oluşan isyanları bastıran bir lider elbette onların düşmanı olacaktır. Bugün Orta Doğu’da birbirini boğazlayan ve her biri kendisini siyasal İslâm’ın temsilcisi olarak tanımlayan grupların manzarası Atatürk’e “deccal” diyenlerin gerekçesini sergilemektedir. Atatürk’ün belirlediği kurucu ve temel ilkeler bu nedenle hedef tahtasına oturtuluyor. Bilim adamı kılığındaki yabancı servis ajanları hatta AB’nin resmi temsilcileri ülkemize geldiklerinde, devlet dairelerinin duvarlarındaki Atatürk resimlerinin indirilmesini, Kemalist ilkelerin bir yana itilmesini istediler. İhvan ideolojine sahip iktidarlar da bu yolda epey mesafe aldılar. Ulusal bayramlarda ve 10 Kasım’da bin bir çeşit mazeret uydurarak Anıtkabir’e gitmeyenleri ibretle izledik. Anma törenlerini kısıtlayan hatta yasaklayan uygulamalara tanık olduk. Onların sayesinde bugün Atatürk ve Kemalizm devlet ideolojisi olmaktan çıktı. Ama bunu sağlayanların hesap etmediği bir gerçek vardı. Atatürk devlet korumasından çıkmış, halkın gönlüne, aklına ve bilincine yerleşmişti. Artık yüzbinler, çocuğuyla, genciyle yaşlısıyla Anıtkabir’e koşuyor. İyice bilinsin! Artık Atatürk’ün sahibi halktır; Atatürk sine-i millete dönmüştür! Atatürk’ün “Çağdaş uygarlık düzeyine çıkmak” ülküsünü vasiyet kabul eden yurttaşlar bu 10 Kasım’da da onu hem duygu hem de akıllarıyla anacaklardır. Çünkü onun dediği gibi “Dinlenmemek üzere yola çıkanlar asla ve asla yorulmazlar.”