Bugün 23 Nisan 2023. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz. Yüz üç yıl önce ülkemizi işgal eden yabancı ordulara karşı bağımsızlık ilkesiyle yola çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öncülüğünde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yüz üçüncü yaş gününü kutluyoruz. TBMM, devrim tarihimiz açısından çok büyük bir anlam taşır. İşgalcilere karşı verilecek antiemperyalist bir savaşın ana unsuru elbette askeri güçtür yani ordudur. Tarih sahnesine Çanakkale Gelibolu yarımadasında çıkan ve başarılarını çeşitli cephelerde kanıtlayan Mustafa Kemal’in doğal olarak bu mücadeleye önce orduyu kurarak başlaması gerekirdi. Ama o arkasına iç cepheyi yani millet desteğini almayan hiçbir gücün başarılı olmayacağını bilen dünya ölçeğinde bir siyaset ve devlet adamıydı. Bu nedenle “Önce ordu” yerine “Önce meclis” anlayışını Kuvayi Milliye kadrosuna kabul ettirmişti. 23 Nisan 1920 günü Anadolu’nun ortasında, mütevazi bir yerleşim yeri Ankara’da açılan TBMM, önce hükümetini kurmuş sonra da ordusunu oluşturmuştur. Dünya tarihinde bunun ikinci bir örneği yoktur. Bugünkü yazısında değerli tarihçi Prof. İlber Ortaylı Göktürklerden bu yana Türk sözcüğünün ilk kez bu meclisin adı konurken kullanıldığını yazmaktadır. Bu çok önemli bir saptamadır. Tarih boyunca kurulan Türk devletleri hep yönetici hanedanların adını taşıdılar. Çok ilginçtir; ilk kez bir ulus kendi adıyla kendini tanımlamaktadır. Bu ilerdeki yıllarda Osmanlı saltanatının kaldırılacağını gösteren bir işaret fişeğidir! İradesi ve iktidarı kutsal sayılan ve “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak tanımlanan hanedanların tarihten silindiği bir dönemdir yirminci yüzyıl. Onların boşluğunu meşrutiyete dönüşen bazı krallıklar ve yeni kurulan Cumhuriyetler almıştır. 23 Nisan 1920 günü açılan TBMM “Egemenlik Ulusundur” ilkesiyle yola çıkarak bu dönemin öncülerinden biri olmuştur. Dünyada ilk kez utkuya ulaşan antiemperyalist savaşı bu meclisin ordusu kazanmıştır. 30 Ağustos 1922 günü TBMM Orduları Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği ünlü taarruz emri “TBMM Orduları” hitabıyla başlamaktaydı. “İlk hedefiniz Akdenizdir!” Milletin meclisi milletin rejimi olan Cumhuriyeti kurmuştur. Çağdaş dünya ile bütünleşmemizi sağlayan devrimleri bu meclis gerçekleştirmiştir. 1974 yılında başarılan Kıbrıs Barış Harekatına bu meclis karar vermiştir. Bu meclis tarihte yetkileri konusunda duyarlı olmakla tanınmaktadır. Ordusunu emanet ettiği Mustafa Kemal Paşa’ya verdiği her üç aylık yetkiyi uzun tartışmalarla uzatmıştır. Ateşi ve ihaneti derinden yaşamış TBMM’ne boşuna Gazi unvanı verilmemiştir! Günümüze gelince… 16 Nisan 2017 referandumu TBMM yetkilerinin budandığı ve yasama organının anlam ve güç yitirdiği bir gün olarak tarihe geçmiştir. “Yetmez ama evet” çığlıklarıyla tek adam rejiminin gerçekleşmesini sağlayanlar, CIA maşası FETÖ şebekesi ile iş birliği yaparak yargının bu çetenin eline geçmesini sağlamışlardır. Böylece yasama ve yargı yürütmenin vesayeti altına girmiştir. Burada, atı alanın Üsküdar’ı geçmesine seyirci kalan muhalefetin de sorumluluğu büyüktür. Bugün T.C. yurttaşı seçmenler parti liderlerinin vesayeti altındadır. TBMM’ne gidecek vekilleri seçmen değil genel başkanlar seçmektedir. Son çıkan listeler bunun somut örneğidir. 23 Nisan ulusal egemenlik gününde halkın iradesini öne çıkaracak bir seçim yasası demokrasinin ertelenmez koşuludur. 14 Mayıs 2023 günü sandık başına giden seçmenimiz iki tercihle karşı karşıyadır. Ya meclisini vesayetten kurtararak “Egemenlik Ulusundur” ilkesine sahip çıkacak ya da ülkesinin Büyük Orta Doğu Projesinin bir parçası olduğunu kanıtlayarak tek adam rejimini sürdürecektir! Sonuç ne olursa olsun; adalet ve hukuk savaşımı verenlerin, lâiklik ilkesini demokrasinin olmazsa olmazı sayanların, tam bağımsızlık ilkesine inananların özetle Atatürkçülerin sokakta bulmadıkları cumhuriyetimizi fabrika ayarına dönüştürme savaşımı devam edecektir! Bundan kimsenin kuşkusu olmasın!