Anadolu’nun hemen üstünden, Karadeniz’den gelen savaş tamtamları aylardır susmuyor. Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim her an savaşa dönüşebilir. ABD Başkanı Biden savaş çıkması için ellerini ovuşturuyor. Neredeyse tanklarını Ukrayna’ya sokması için Putin’e rüşvet verecek!
Komünizme karşı oluşturulan bir askeri pakt olan NATO’nun SSCB’nin dağılmasından sonra varlığına son vermesi gerekmez miydi? Anlaşıldı ki komünizmi önleme sadece göstermelik bir gerekçe imiş. ABD sona ermekte olan dünya jandarmalığını sürdürmek istiyor. Rusya ile ekonomik ve diplomatik ilişkilerini bozmayan Almanya, Fransa, İtalya gibi NATO üyelerini tekrar kanatları altına almanın yolu olarak Ukrayna’da savaş çıkmasını görüyor. Söz dinlemeyen çocukları yola getirmenin tek çaresi bu galiba.
Ukrayna ile Rusya arasında savaş çıkarsa en büyük zararı ülkemiz görecek. Bu tartışma götürmez gerçeği kimse yadsımıyor. Gel gelelim iktidarı ve muhalefeti ile NATO’ya övgüler düzmeyi sürdürüyoruz. Savunma Bakanı Akar böyle kritik bir durumda Montrö Antlaşmasının güvencemiz olduğunu ve Karadeniz’de istikrar sağladığını söylüyor. Öğleden sonra günaydın! O zaman bir soruya yanıt vermek sorunda. Bu gerçeği bir bildiri ile Türkiye kamuoyuna duyuran 104 Amiralin suçu ne? Amirallerin duruşması 24 Şubat 2022 günü İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinde biliyor musunuz? Tarihin acımasızlığına bakınız; gerçekleri açığa çıkarmak gibi kötü bir alışkanlığı var.
Gelin tarihin izini sürelim ve 95 yıl öncesine gidelim. Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp barış görüşmeleri için Lozan’da İtilaf devletleri ile masaya oturduğunda aralarında ABD yoktu! Sadece gözlemci statüsündeydi ve anlaşmaya taraf değildi. Bu nedenle yine Lozan’da Türk ve ABD heyetleri arasında 6 Ağustos 1923 günü ayrı bir Dostluk ve Ticaret Antlaşması imzalanmıştı. Gel gelelim Amerika’daki Rum ve Ermeni lobileri “Lozan Antlaşmasına Hayır!” diye baş kaldırmışlar ve kampanya başlatmışlardı. Politikacılar da zarar kâr hesabı yaparak ikiye bölünmüşlerdi. İki karşıt kampanya dört yıl boyunca devam etti. Sonunda iki ülke arasındaki Dostluk ve Ticaret Antlaşması 18 Ocak 1927 günü Amerikan Senatosu tarafından reddedildi!
Atatürk haberi alınca rahatsızlığını dile getirdi:
“Kültürlü ve uygar bir ülkede, bağnaz bir azınlığın nasıl olup da aydın çoğunluğa istediğini empoze edebildiğini anlayamadım!”
Gelişmelerin ardından iki hükümet temsilcileri arasında görüşmeler yeniden başladı. 17 Şubat 1927 tarihinde bir modus vivendi (geçici anlaşma) imzalandı.
ABD ülkemizle arasındaki ilişkileri hep pamuk ipliğine bağlayarak yürüttü, yürütüyor. Bağların güçlenmesi ancak Sam Amca’ya mutlak biat ve itaatla mümkün! Ulusal çıkarlarınızı bir yana bırakacaksınız ve platonik aşkınızı sürdüreceksiniz. Tramp denilen adamın her türlü diplomatik kuralın dışında yenir yutulur olmayan terbiyesiz mektubunu sineye çekeceksiniz!
Gözümüzün önünde güney sınırımızın hemen ötesinde ağır silahlarla yüz bin kişilik bir PYD ordusu oluşturuyor: bunu da inkâr etmiyor. Girit’te, Kara Yunanistanı’nda ve batı sınırımıza otuz kilometre yakınında Dedeağaç’ta dev bir üs oluşturuyor. ABD askerleri tüm Yunanistan’a yayıldı. Sanmayın ABD sadece Rusya’yı kuşatıyor. Bu çember aynı zamanda bizim etrafımızda çevriliyor! Düşünebiliyor musunuz? ABD’li bir general Türkiye’den Montrö’ye göre boğazlardan geçen Rus gemilerinin durdurulmasını isteyebiliyor ve hiçbir yetkilimizden ses çıkmıyor!
Kıbrıs’a çıkartma yapmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne “Size NATO silahlarını kullandırmam” diye mektup yazmaya cüret eden ABD Başkanı Johnson’a verilen “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de yerini alır!” yanıtına bugünlerde fazlasıyla ihtiyacımız var!
*Bu yazı Putin'in açıklamasından önce kaleme alınmıştır...