İçim acıdı!

İdris Akyüz

Geçen cuma akşamı yapılan CHP İzmir İl kongresini izledim…
Kongrenin açılış konuşmasını, İzbeton soruşturması kapsamında tutuklanıp, sonra “adli kontrol” şartıyla ev hapsinde tutulan İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, video bağlantısıyla yaptı…
İçim acıdı…Çok üzüldüm…
İktidar adayı bir partinin il başkanı, il kongresine katılamıyor !
Neden? Çünkü yargılanıyor !
İyi de be kardeşim; bu insan adam mı öldürdü? Devleti mi çaldı? Ve bunun için yargılanıp hüküm mü giydi?
Hayır…
Tamam… Kim olursa olsun; suç işleyen herkes yargılanmalı. Bunda hiçbir beis yok. Ancak, tutuklu yargılamayı cezaya dönüştüren bir sistem, ne hukuka, ne insan haklarına ne de evrensel demokrasiye sığıyor.
Hapishanelerde tutuklu CHP’li belediye başkanı, başkan yardımcısı, belediye meclis üyesi ve yöneticilerinin çetelesini tutamaz olduk. Hukukun öngördüğü, adalet sistemindeki “masumiyet karinesi” nin yerinde yeller esiyor. Tutukluluk cezaya dönüştürülmüş. İktidar, kendi bekası adına yargıyı bir aparat olarak kullanıp, kendisine rakip olabilecek kim varsa zindana atıyor. Hiçbir kuralı tanımıyor. Ne hukuk, ne adalet ne vicdan ne de evrensel demokrasi…
Aslanoğlu’nu dinlerken, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde geçmişte böylesine fütursuz bir dönem yaşandı mı acaba diye düşündüm…
Emin olun bulamadım… Askeri darbeler dönemi de dahil…
Ve kendi kendime dedim ki; eğer bu toplum süreç içerisinde kuracağı “gerçek adalet” ile yaşanan tüm bu hukuksuzlukların hesabını sormayacaksa, bu topluma da yazıklar olsun !
­­­­­­­­***
Gelelim CHP İl kongresinin anatomisine…
Genel Merkez, önce “mağdur edildiği için” Şenol Aslanoğlu’nu yeniden aday göstermeyi düşündü, hatta ilan bile etti… Ardından vaz geçti… Kongreye bir gün kala İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Çağatay Güç’ün “tek aday” olmasında karar kılındı…
Hemen söyleyeyim; CHP İzmir örgütü “tek aday” formülüne zorunlu olarak “evet” dedi. Örgüt; “halkın partiye böylesine yaslandığı bir dönemde” parti içi mücadeleye girmenin sürece zarar vereceği endişesiyle bu dayatmaya boyun eğdi. Dolayısıyla, kongredeki heyecan ve coşku beklenenin çok altında kaldı. Meslek hayatımda izlediğim en kısa il kongresi oldu…
Oysa gönül isterdi ki; “bağımsızlığın ve özgürlüğün kenti” İzmir’de cumhuriyetin kurucu iradesi CHP gibi “yerel ve evrensel değerleri aynı potada eriten” bir partide birden fazla aday yarışsın. Heyecan ve coşku pik noktaya ulaşsın. Demokrasi ve özgürlükler adına buradan Türkiye’ye “daha anlamlı ve vurucu” bir mesaj verilsin. Ancak olmadı, olamadı…
İşte bunu anlamakta güçlük çekiyorum ! Zira CHP’de “Genel başkanlık sorunu” yok. Özgür Özel, demokrasi, özgürlükler ve hukuk adına “aslanlar gibi” bir mücadele veriyor. Dolayısıyla O’nu bu süreçte yenebilecek bir kimse de yok. O halde nedir mesele? Nedir bu tek seçicilik? Yoksa birileri durumdan vazife çıkarıp, “Genel Başkan’ın eteğine yapışarak” kendi siyasi bekası için mi yapıyor bütün bunları? Eğer öyleyse, bunun neresi, değişim ve yenileşme?
İşte bu da benim içimi acıtan diğer bir ayrıntı…