Savaşa girersek sandığı unutun

Hüseyin Özalp

Devlet Bahçeli, siyaseti yeniden dizayn eden kararlarıyla ünlü. Yine böyle bir sürecin arifesinde olduğumuzun güçlü işaretleri bulunuyor. Bahçeli’nin, İsrail’e karşı güç kullanılması önerisinin altında yatan amaç, kaybedecekleri kesinleşen seçimlerin ertelenmesine yönelik bir hamledir.

İsrail’e karşı güç kullanılmasının tek bir anlamı vardır: İsrail ile İran arasında başlayan savaşa Türkiye’nin de dahil olması.

İsrail’in silah sanayinde kullanacak hammadde ve petrol ihracatını bile kesmeyen AKP hükümetinin savaşa girmesini beklemek saflıktır.

İran’a saldıran İsrail, gerçekten Bahçeli’nin dediği gibi terörsüz Türkiye projesi nedeniyle bize gizli bir mesaj mı verdi?

Yoksa terörsüz Türkiye projesi, Büyük İsrail Projesi’nin bir parçası mıdır?

Yaşanan sürecin Büyük İsrail’i kuracak Büyük Ortadoğu Projesi’nin tamamlanması olduğunun en çok farkında olan Devlet Bahçelidir.

Bahçeli’nin, Erdoğan’ın BOP Eş Başkanı olarak neye ve kime hizmet ettiğini anlatan konuşmaları hala MHP’nin internet sitesinde durmaktadır.

Bahçeli’nin sözleri, bazı gerçeklerin üzerini örtmeye yöneliktir.

Türkiye, tıpkı Suriye konusunda olduğu gibi İran’ın parçalanması konusunda da Azerbaycan ile birlikte görev üstlenecektir. Zaten, İran’ın füzelerinin İsrail’e düşmesini engelleyen Kürecik radar üssü ile bu görevi fazlasıyla yerine getirmektedir. Türkiye, kendini koruyacak bir füze kalkanı sistemi kurulması talepleri karşılanmadığı halde AKP hükümetinin basiretsiz politikaları sonucu Kürecik’i devreye almak zorunda kalmıştır.

Bunlar dikkate alınırsa, Bahçeli’nin sözlerinin samimiyeti daha iyi anlaşılacaktır.

Türkiye’nin güç kullanması halinde, İsrail’in buna misliyle cevap vereceği aşikâr. İsrail’e saldırması durumunda Türkiye’nin Batı dünyasının neredeyse tamamını karşısına alacağı da başka bir gerçek.

Türkiye’nin askeri gücü İsrail ile başa çıkabilir mi tartışması ise gereksiz. Çünkü asıl önemli olan Türkiye’nin ekonomik gücünün, savaşı ve Batı’nın uygulayacağı ambargoyu kaldırıp kaldırmayacağıdır.

İsrail, İran’a saldırısıyla  aslında Türkiye’nin de ortağı olduğu bir projeyi yürütmektedir. Bahçeli, bu projenin nihai hedefinin Türkiye olduğunun yeni mi farkına vardı? Ortağının eş başkanlık görevinden istifasını bugüne dek neden talep etmedi?

İran’da yönetim sallanmaya başladığı zaman söylemek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Yeni Osmanlıcılık hevesine kapılanlar, Turan naraları atmaya başlayacaklarıdır.

Hala nerede oldukları ve kaç kişi oldukları anlaşılamayan Suriye’deki Bayırbucak Türkmenleri için ülkeyi ayağa kaldıranların, yarın İran’da sayıları 30 milyonu bulduğu ileri sürülen Türk nüfusu için neler yapabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Tıpkı Suriye’de olduğu gibi İran rejiminin yıkılması da Türkiye kamuoyuna başarı gibi yutturulmaya çalışılacaktır.

Türkiye’nin İran sınırı, 400 yıldır değişmeyen en istikrarlı bölgesidir. Dolayısıyla Türkiye’nin varlığını ve sınırını koruması İran veya İsrail ile savaşmaktan değil, bölgede barışın savunucusu ve garantörü olmaktan geçer.

İsrail kozunu apaçık oynamaktadır. Asıl gizli mesaj verenler, İsrail’in kirli savaşına gizli destek verenlerdir.

Öyleyse Bahçeli’nin bu sözlerinin iki amacı olabilir. Biri gerçeklerin üzerini örtmek, diğeri ise savaş bahanesiyle seçimi iptal etmek.

Anayasa’nın 78.’inci maddesi şöyledir:

“Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir. Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.”

Anayasa seçimlerin ertelenebilmesini sadece savaş hali şartına bağlamıştır. 2023 yılı Maraş Depreminin ardından AKP hükümeti zor günler geçirdiği için Bülent Arınç, seçimlerin ertelemesini gündeme getirmiş ancak bu önerisi kabul görmemiştir.

Genel seçimlerin 2028 yılının mayıs ayında yapılması planlanıyor. Ancak muhalefet erken seçim talebiyle her hafta mitingler düzenliyor. AKP ise Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha aday olması için iki formül üzerinde çalışıyor. Bu formüllerden biri seçimlerin erkene alınması, diğeri ise Anayasa değişikliği ile bir kez daha aday olma hakkının sağlanması.

Son günlerde en çok duyduğumuz bir seçenek daha var: AKP’nin artık demokrasiden tamamen vazgeçtiği ve seçimden bile vazgeçmenin yollarını aradığı iddiası.

Seçimleri ertelemenin veya askıya almanın tek yolu ülkenin savaşa girmesi.

Suriye’de iç savaş 14 yıldan fazla sürdü. İran’ın iç savaş ile parçalanması çok daha uzun bir sürece yayılabilir. Yani savaş bahanesiyle seçimlerin ertelenmesi ülkemizi dönüşü olmayan bir dikta rejimine sürükleyebilir.

Bu yüzden Bahçeli ağzındaki baklayı çıkarmalı ve gerçek niyetini açıklamalıdır.

Peki AKP ve MHP ortaklığı seçimleri askıya almak için gözünü bu denli karartabilir mi?

Benim kişisel olarak ülkemizin geleceğine dair en güçlü endişelerimden biri budur.

Sırtını Trump’a dayamış olan AKP iktidarının İsrail’e savaş açamayacağını en iyi bilen Devlet Bahçelidir.

Hal böyle iken Devlet Bahçeli’nin savaş senaryosu ancak bir “danışıklı dövüş” olabilir.

Tıpkı Siyonizm karşıtlığı ile Siyonizm’e hizmet taktiği gibi.