ABD'nin “Ilımlı İslam” projesi aslında, Siyonist İslamcılık ya da Evanjelist İslamcılıktan ibaretmiş. Siyasal İslamcılık, bukalemun gibidir. Gerçek rengini görmek için turnusol testi gerekir. Turnusol testine devam edeceğim.
15 Nisan 2025 tarihli yazımı bu sözlerle bitirmiştim.
Aynı minvalde devam edelim.
Önce Suriye’ye bakalım. AKP Hükümeti, ABD ve İsrail’in desteğiyle işbaşına gelen geçici yönetim kamuya açık plajlarda kadınların haşema giymesini zorunlu kılmış. Kamuya açık yerlerde kadınlar mayo ve bikini giyemeyecekler. Kadınlar vücudu tamamen örten benzeri mayolar giymeden kamuya açık plajlar ve yüzme havuzlarını kullanamayacak. Plaja giderken ise mayo üzerine farece veya bol giysiler giymek zorunda olacak.
Yasak, dört yıldız üzeri oteller ile özel kulüplerde geçerli değil. Buralarda ise kadınlar, Batı tarzı olarak tanımlanan mayo ve bikini giyebilecekler.
Kararnamenin anlamı gayet açık. Şeriat hükümleri kamusal alanlardaki plajlara ve havuzlara gitmek zorunda olan orta ve düşük gelirli kesimler için uygulanacak.
Buna karşın parası olana şeriat meriat işlemeyecek. Beş yıldızlı otellerin veya özel işletmelerin havuz veya plajlarına girebilecek ekonomik güce sahip olanlar, yasaktan muaf olacak.
Cihatçı terör örgütünden devşirilen siyasal İslamcı Suriye yönetimi, fakirlere şeriatı zorunlu kılarak, şeriat kurallarına uymama özgürlüğünü sadece zenginlere tanıyor.
Bu çifte standardı çok da yadırgamamak gerek, ne de olsa fakirler cennete zenginlerden önce girecek.
İki gemi çifte standardı
Bizim tarihimizde gemilerin önemli yeri vardır. İki gemi deyince ayrı bir önem kazanır.
Örneğin Osmanlı bayrağı çeken Almanya’nın Goeben ve Breslau adlı iki savaş gemisi, Boğazlardan Karadeniz’e geçip Rus limanlarını bombalayınca Birinci Dünya Savaşı’na girmek zorunda kaldık.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye ve dünya gündemine Akdeniz’deki iki gemi oturdu.
Gemilerden ilki Filistin'e insani yardım götüren Madleen adlı gemiydi. İsrail gemiye müdahale edince “hükümet İslamcıları” mangalda kül bırakmadı. Attıkları twitlerle İsrail’i perişan ettiler.
Birkaç gün sonra Mersin Limanı’na başka bir gemi yanaştı. Vela adlı geminin, İsrail’in silah yapımında kullanacağı 15 konteynır çelik taşıdığı ileri sürüldü. Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, İsrail'e askeri çelik taşıyan Vela gemisinin Mersin Limanı'na demirlemesi üzerine Türkiye'ye çağrıda bulundu:
“Bu geminin yükü incelenmeli ve eğer doğrulanırsa İsrail’e gitmesi engellenmeli.”
Madleen adlı gemiyle ilgili kıyameti koparan Siyasal İslamcı camianın bu kez gıkı bile çıkmadı. Çünkü işin muhatabı AKP hükümetiydi.
İletişim Başkanlığı açıklama yaptı da rahatladık:
“Gemide, İsrail Askeri Sanayii (IMI) ya da benzeri herhangi bir kurum adına kayıtlı çelik veya askeri amaçlı hiçbir eşya tespit edilmemiştir.”
Vela gemisi Mersin limanına veda ederek yoluna devam etti.
Vela konusunda tepkisizliğin sebebi neydi?
Çünkü Siyasal İslamcılar bu konuda Mavi Marmara olayından dolayı şerbetliydi.
AKP hükümeti, Mavi Marmara’da ölenler için İsrail’in tazminat ödemesi karşılığında dava haklarından vazgeçilmesi için anlaşma yapmıştı. Ölenlerin yakınları buna itiraz ederek tepki göstermişlerdi.
Erdoğan ise tepki gösterenlere sert karşılık vererek, “Giderken bana mı sordunuz?” demişti.
O günden beri İsrail’e karşı protestolar bile Erdoğan’a sorularak yapılabiliyor.
Türkiye, yaklaşık yüzyıl önce iki gemi olayı daha yaşadı.
Birincisinin adı Bandırma Vapuru idi. Ülkeyi emperyalistlerin işgalinden kurtaracak kişiyi Samsun’a çıkardı.
Diğeri HMS Malaya adlı İngiliz savaş gemisiydi. Samsun’a çıkan hakkında ölüm fermanı çıkaran, bu gemiye binerek Malta adasına kaçtı.
@husozalp
husozalp@gmail.com