“Aptal olma”dan “zeki biri”ne nasıl gelindi?

Hüseyin Özalp

Trump ile Erdoğan arasındaki ilişkiler söz konusu olduğunda ilk akla gelen, hakaretlerle dolu mektuptur:

"Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, sizi sonsuza dek hep bir şeytan olarak görürler. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım" 

Mektup Suriye ile ilgiliydi. Erdoğan ile Trump arasında Rahip Brunson olayından sonra yaşanan derin krizlerden biriydi. Erdoğan onlarca kez rahibin ABD’ye verilmeyeceğini kesin bir dille açıklamasına rağmen sonunda Trump’ın “bir twit ile ekonominizi çökertirim” sözleri karşısında kararından dönmüştü.

Trump mektubunda Suriye konusunda iyi bir anlaşma önererek, Rahip Brunson olayında yaşananları yeniden hatırlatıyordu. Brunson olayını da kısaca hatırlayalım.  FETÖ ile ilişkili olduğu gerekçesiyle ABD’li rahip tutuklanmıştı. ABD bu olay karşısında Türkiye’ye büyük bir baskı uyguladı. Dönemin İçişleri ve Adalet bakanlarını kara listeye aldı. Ambargo gündeme geldi. Sonunda Erdoğan’ın bütün söylemine rağmen Türkiye Brunson’u ülkesine iade etti. Trump mektubunda bu olayı da hatırlatıyordu:

“Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ve bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım.”

Peşinden de Mazlum Kobani’nin görüşmeye hazır olduğunu belirterek onun mektubunu ek olarak gönderiyordu.

Herkes Erdoğan’ın bütün bu hakaretler ve tehditler karşısında misliyle yanıt vermesini bekledi. Ancak ne Erdoğan’dan ne AKP cenahından tık çıkmadı. Verilen bütün tepki, mektubunun postaya verilerek Trump’a geri gönderilmesi oldu.

AKP ve Erdoğan açısından Biden’in başkanlık dönemi ise tam bir düş kırıklığı oldu. Uluslararası ilişkilerde en ağır muamele muhatap alınmamaktır. Biden Erdoğan’ı hiç muhatap almadı. Görüşme için her yol denendi olmadı. Uluslararası toplantılarda ayak üstü poz verebilir miyiz planları yapıldı, tutmadı.

Trump hakaretlerle hitap etse bile en azından muhatap alıyordu. Bu yüzden AKP’liler Trump’ın yeniden seçilmesini büyük bir sevinç ile karşıladılar, bir tek davul zurna çaldırmadıkları kaldı.

Bugün gelinen noktada Trump ile ilişkiler çok daha farklı noktaya evrildi. Erdoğan, Trump’ın tam desteğini arkasına aldıktan sonra içerde muhalefeti baskı altına ve demokrasiyi askıya almak için bütün gücünü kullanmaya başladı.

İsrail Başbakanı Netenyahu ile yaptığı görüşme sırasında Trump, Erdoğan hakkında daha önce kullandığı “aptal olma” yerine bu kez “Çok güçlü ve zeki biri” sözünü kullanmayı tercih etti. Aslında övgü olarak yorumlanan bu sözler büyük bir ironiyi de içeriyor. Çünkü Trump bu sözlerin ardından hemen Brunson’u geri aldıklarını hatırlatıyor. “Çok sey yaşadık ama hiç sorun yaşamadık” diyen Trump aslında ne istediysek aldık mesajı veriyor.

İsrail Başbakanı’nın Türkiye ile sorunlarını dile getirmesi karşısında da Trump Erdoğan ile iyi ilişkileri olduğunu ve şu anda bunun sorun olmayacağını söylüyor.

Evet gerçekten ülke olarak övünmemiz gereken gelişmeler bunlar!

Trump, Gazze’yi tatil köyü yapacağını söyleyip video yayınlıyor, bizden tık yok.

İsrail, Suriye’deki üslerimizi vuruyor, mühendislerimiz şehit oluyor, bizden tık yok.

Kardeş Türk devletleri Güney Kıbrıs’ı tanıyor, bizden tık yok.

Mavi vatandan geri püskürtülüyoruz, bizden tık yok.

Dışişleri Bakanı ne yapar diye soruyorsanız, “haddini bil” diye ana muhalefete ayar veriyor.

Yani Netenyahu’nun endişesi gereksiz.

İktidar bugünlerde topyekün muhalefete ayar verme, bastırma, sindirme hatta yok etme derdinde. İktidarının devamı için kendinden ne istense yapacak durumda. Tıpkı henüz başbakan bile olmadan Irak konusunda Bush’a verilen sözler gibi.

Tam bu noktada bir anekdotu da Hürriyet’in Washington temsilcisi rahmetli Turan Yavuz’un Çuvallayan İttifak adlı kitabından aktaralım. Bush’un ABD ile destek talebine ilişkin konuşmasının çevirisi bittikten sonra Erdoğan, “Easy… Mr. President” der.

Bush toplantıdan sonra kurmaylarına söylediği söz şudur: “Ben onu biraz shallow (içi boş buldum.”

Demem o ki Erdoğan ABD’ye karşı her zaman sözünde durur. 1 Mart teskeresini milli irade reddettikten sonra bile kararnamelerle ABD’nin Irak işgalinde her türlü desteği sağlamadı mı?

Üstelik AB de Türkiye’yi Avrupa’nın mülteci kampı ve NATO’nun savunma gücü olarak gördüğü için AKP’ye koşulsuz destek veriyor. O yüzden demokrasi dışı uygulamalar karşısında sesleri cılız çıkıyor.

Bir dönem demokratikleşme yasaları konusunda AB’nin bir dediğini iki etmeyen AKP şimdi Avrupa’nın bu tutum değişikliğinin rahatlığıyla demokrasiyi askıya alma konusunda pervasız adımlar atabiliyor.

Trump haklı. İsrail’in içi rahat olsun. Bizim Gazze’yi, Suriye’yi, Kıbrıs’ı görecek halimiz yok. Çünkü iktidarımızın devamı ve güçlenmesi için içerde kendi gençlerimizi ve muhalefeti sindirme ve susturma derdindeyiz. ABD ile zımni anlaşmamız budur.

Kendi derdine düşmüş olan ana muhalefetin de artık halkın ve ülkenin gerçek ve acil sorunlarını daha güçlü dillendirmesi gerekmektedir. Halkın mağduriyeti fazla göz ardı edilirse, halk sizin mağduriyet edebiyatınızdan usanır.

Sizi mağdur etmelerinin gerçek nedeni, halkın mağduriyetini unutturma çabasıdır.