‘Yeni bir NATO kurarız, Türkiye’yi almayız’

Gürbüz Evren

Hatırlayın lütfen 11 Ekim 2022 tarihli ‘Dik başlılığın hesabını Türkiye’ye soracağız’ başlıklı yazımda, 4 yabancı diplomat ile yaptığım konuşmaları aktaracağımı söylemiştim.

Onları kısaca tanıtmak gerekirse, İngiliz diplomat J.C 44 gün görev yapıp istifa eden Başbakan Liz Truss’un danışmanlığına yeni başlamıştı. Prag’daki zirvede Truss’un yanındaydı.

Fransız hava general P. M. C, Cumhurbaşkanı Macron’a 2,5 yıldır özellikle Suriye, Afganistan ve Irak konularında danışmanlık yapıyor.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Soygu’nun akrabası olan Rus diplomat, Ukrayna savaşından önce Putin’in danışman kadrosuna girmeyi başarmış bir isim. Ayrıca Rus Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu masasında çalışıyor.

Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf’ın kadrosunda çalışan diplomat M.J. B ise bu sıralar İstanbul-Kiev arasında mekik dokuyor.

Değişik dönemlerde Ankara’da da görev yapmış bu diplomatlara, “Yunanistan-Türkiye gerilimi savaşa dönüşür mü? Batı, Rusya ile ilişkileri ve Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmaları nedeniyle Türkiye’yi cezalandırmak mı istiyor? Sorularını yönelttim.

Fransız general P. M. C, Türk-Yunan gerginliğini suni bir sorun olarak tanımlıyor.

“Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerinden duyduğumuz rahatsızlığın boyutları her geçen büyüyor” yorumunu yapan Fransız generale göre, Batı bunun hesabını Yunanistan üzerinden Türkiye’den sormak istiyor.

Yine Fransız generale göre, Türkiye Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmaları öncesi Batılı petrol şirketlerine, bulunacak enerji kaynaklarını birlikte işletelim sözünü verseydi, gerginlik tehlikeli boyutlara çıkmazdı.

“İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay vermezse Türkiye başına iş açar” diyen Fransız diplomata, “Ne olur” diye soruyorum.

“Mevcut NATO işlevsiz hale getirilir. NATO benzeri yeni bir ittifak kurulur. Sadece İsveç ve Finlandiya meselesi nedeniyle değil genel olarak İttifak ile uyumsuz davrandığı için burada Türkiye’ye yer verilmez” diyerek kestirip atıyor.

İngiliz diplomat da NATO konusunda benzer şeyleri söylüyor, ama o Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi’ne dayanarak, boğazları İngiliz ve ABD savaş gemilerine kapatmasının hata olduğunu savunuyor.

“Türkiye uluslararası bir anlaşmayı uyguluyor” diyorum.

İngiliz diplomat ise ‘Şartlar değişti, Montrö de değişmeli’ diyerek, “Montrö Sözleşmesi’ni uygulamak, Rusya’yı korumak anlamına gelir. Türklerin bu tavrı müttefiklik ruhuna yakışmıyor” yanıtını veriyor.

Birçok NATO üyesinin terör örgütü PKK/YPG’yi açıkça desteklemesi, silahlandırması müttefiklik ruhuna uygun mu diye soruyorum. Aldığım yanıt ise “O iş başka Montrö başka. Birbirine karıştırmayalım” şeklinde oluyor.

İngiliz diplomat en anlamı yorumu ise “Türkiye, Ruslarla ilişkide ipin ucunu kaçırdı. Umarım NATO’nun değerini anlamakta geç kalmaz” sözleriyle yapıyor.

Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf’ın çalışma ekibindeki diplomat M.J. B ise ‘dilin kemiği yok’ sözüne uygun konuşanlardan.

Amerikan diplomatın, “Dik başlılığının hesabını Türkiye’den mutlaka soracağız. Türkiye’yi hizaya sokacağız” şeklindeki sözlerini geçen yazıda aktarmıştım.

Bu ifadelerin kabul edilmez olduğunu söylediğimde aldığım yanıt daha da kötüydü.

Amerikan diplomat, “Türkiye, ne zaman ABD’den uzaklaşmaya başlasa, başına iş açmıştır. Yine öyle olacak. Çünkü gerçekten çok ileri gitti ve tüm batının çıkarlarını tehlikeye atıyor. Önceki dönemlerde bizim çıkarlarımıza aykırı davrananlar tutunamadı. Şimdi de böyle olacak. Bize uymayan işbaşında kalamaz” uyarısını yapıyor.

Türkiye’de hiçbir siyasi iktidarın, ABD’den gelen siyaseti dizayn etme tehditleri karşısında susmayacağını söylüyorum.

“ABD’nin çıkarları, Türkiye’den önce gelir. Bunu anlamamakta ısrar, Türk ekonomisinin bitirilebileceğini ve Türkiye’nin bölünebileceğini anlamamakla eş anlamlıdır” yanıtını alıyorum.

Bunlar, bir Amerikan diplomatın deli saçması sözleri diye geçiştirilebilecek türden şeyler değil. Çünkü bu kişi, Amerikan diplomasisinde yıldızı giderek parlayan ve sadece Biden ile değil, eski Başkanlar Trump ve Obama ile de çalışmış bir isim.

Sorularıma kızdığını belli eden Amerikan diplomat, “Tutumunuz gazeteci objektifliğine uygun değil. Türkiye’de birçok gazeteci ile tanıştım. Türkiye’de görevliyken, medyanın önemli isimleriyle yemek yerdik. Rahatsız eden soruları olmazdı. Sizi de yıllardır tanırım, ama hep ABD’yi eleştirme halindeniz” dedi.

Artık benimle konuşmayacak mısınız? Size ulaşamayacak mıyım? Diye sorduğumda ise sert çıktığını anlamış olacak ki, gülerek “Merak etmeyin, sizinle dostluğumuz eski. Hem sizin gibi de bir tane (!) lazım” diyerek geçiştirdi.

Kim bu ABD’li diplomat diye bana mesaj yağdıracakları ‘Gazeteci kaynağını açıklamaz’ yanıtıyla geçiştirmem ve bir ip ucu daha veririm. Kendisi ABD’li diplomatlar arasında Fransızcayı aksansız diyebileceğim derecede düzgün konuşan birisidir.

Tüm ailesini tanıdığım, tatil için Antalya ve Marmaris’e gelen, bir kez de Datça’da ağırladığım Rus diplomat da çok anlamlı yorumlar yaptı.

Ona göre batılılar, 1853-56 yılları arasındaki Kırım Savaşı’nda Rusya’ya karşı kurulan Osmanlı-İngiliz-Fransız ortaklığının bu kez oluşmamasından rahatsızlar.

Şöyle diyor Rus diplomat, “Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarında Rusya, Türkiye’ye büyük destek verdi. ABD ve batılı ülkelerin duyduğu rahatsızlığın büyük bölümü ise Türkiye’nin bulacağı doğal gaz ve petrol yataklarında batılı petrol şirketleriyle değil Rusya’nın şirketleri Rosneft ve Gazprom ile çalışmak istemesinden kaynaklanıyor. Türkiye, her iki Rus şirketi ile uzun süredir görüşüyordu zaten.”

“Rusya, Türkiye sayesinde NATO içinde çatlak yaratıyormuş. Bu yüzden Ankara ile ilişkileri iyi tutuyormuş” değerlendirmelerine ne diyorsunuz diye soruyorum.

Yanıtı ise “Bu Batılıların konuya ne kadar sığ yaklaştığının kanıtıdır. Putin ile Erdoğan arasındaki ilişkiler, birçok sorunu anında çözebilecek noktaya geldi. ABD, Türkiye’nin Suriye’de Rusya sayesinde de rahatça hareket edebilmesinden sıkıntı duymaktadır. Yine aynı şekilde, Türkiye’nin Güney Kafkasya’da oynadığı önemli rolde Rusya’nın payı olması ABD’yi germektedir” şeklinde oldu.

Rus diplomat, “Amerikalılarda, Türkiye’yi kendi adamı gibi görme ve ‘Adamım kontrolümden çıktı Rusların yanına gitti’ türünden çocukça bir tepki var” değerlendirmesini de yapıyor.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerginliğe ilişkin ise “Kıbrıslı Rumlar ve Atina, Rusya’nın geleneksel dostlarıydı. Ancak Ukrayna savaşında batının yaptırımlarına katılmaları dostluğumuza büyük darbe vurdu. Rusya, KKTC kartını Yunanistan’ı daha da pişman edecek bir şekilde oynayacaktır. Yakın ilişkilerimizin olduğu bazı ülkeleri de KKTC ile ilişki kurmaları konusunda ikna ediyoruz” değerlendirmesini yapıyor.

Bu konuya devam edeceğiz.