Türkiye ‘Kısmi Kohabitasyon’ sistemine geçebilir

Gürbüz Evren

Türkiye artık Cohabitation (Kohabitasyon) sistemini konuşmaya, tartışmaya ve anlamaya hazırlanmalı.

Fransızca kökenli Cohabitation ‘Birlikte yaşam’ anlamına gelse de bu kavram siyasette ‘Birlikte yönetmek’ olarak tarif edilir.

Konuyu Fransa üzerinden açıklamaya çalışarak, Türkiye ile bağlantısını kuralım.

Fransa, Yarı Başkanlık Sistemi ile yönetiliyor.

Yarı Başkanlık Sistemi kısaca Başkanlık Sistemi ile Parlamenter Sistemin bazı özelliklerinin karışımıdır.

Bu sisteme göre:

Yasama ve Yürütme birbirinden çok belirgin bir şekilde ayrılır.

Yürütmenin başı Cumhurbaşkanıdır.

Cumhurbaşkanı 5 yıllığına 2 kez seçilir.

Cumhurbaşkanı partili olabilir.

Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından atanır.

Cumhurbaşkanı, Başbakanı Meclis’ten ya da isterse Meclis dışından atayabilir. 

Başbakan, Bakanlar Kurulunu Cumhurbaşkanının onayına sunar.

Fransa’da seçim sonuçları 50+1 sistemine göre belirlenir.

İlk turda 50+1’e ulaşan bir aday olmaması durumunda seçim ikinci tura kalır.

50+1 sistemi sadece Cumhurbaşkanı seçiminde değil milletvekili seçiminde de uygulanır. 

Milletvekilleri de ilk turda yüzde 50’nin bulunamaması durumunda en çok oyu alan iki adayın ikinci turda yarışması sonucu belirlenir. 

Fransa’da, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin Meclis çoğunluğunu elde edemediği birçok seçim yaşanmıştır.

Bu durumda devreye Kohabitasyon girmiştir. 

Yani bir çeşit Koalisyon daha anlaşılır bir deyimle ‘Birlikte Yaşama’ ya da ‘Birlikte Yönetme’ yoluna gidilmiştir.

Bu, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın farklı partilerden olması durumudur.

Cohabitation durumunda Meclis’e karşı sorumlu olan Başbakan ve hükümetidir.

Cumhurbaşkanı ise Meclis’e karşı sorumlu değildir.

Cumhurbaşkanı, Başbakan’ın sunduğu yasa tasarılarını, düzenlemeleri reddedebilir.

Ancak Cohabitation döneminde Cumhurbaşkanı kimi yetkilerini hükümet ile paylaşmak zorunda olduğundan hareket alanı daralır.

Cumhurbaşkanı, seçimin ardından partisi Meclis’te çoğunluğu alamadıysa hükümeti kurma görevini muhalefete vermek yerine ülkeyi seçime götürme yetkisine de sahiptir.
        
Hükümet, Meclis’ten güven oyu almak zorundadır.

Hükümet yine Meclis’te verilecek bir gensoru ile düşürülebilir. 

Hükümetin düşmesi durumunda, Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran parti ya da ittifaklardan, Cumhurbaşkanına önerilmek üzere yeni bir başbakan adayı çıkarılır.

Yarı Başkanlık sisteminde unutulmaması gereken bir özellik ise Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi, hükümetle çatışma pahasına kararnamelerle de yönetebilmesidir. 

Fransa’daki Yarı Başkanlık sisteminden birçok alanda değişiklikler gösteren Türkiye’nin ise 14 Mayıs 2023 seçimleri sonrası ‘Kısmi Kohabitasyon’ diyebileceğimiz bir durumla karşı karşıya kalma ihtimali büyüyor.

Şöyle ki, eğer Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir ve Millet İttifakı, HDP ve yüzde 7’lik barajı aşacak olan yeni partilerin toplam milletvekili sayısı 300’ü geçerse, muhalefet Meclis’te çoğunluğu ele alacaktır. 

Böylesi bir durumda Erdoğan, Meclis’ten güvenoyu almak zorunda olmadığı için kendi ekibinden kişilerle kabinesini kuracak ve çalışmaya başlayacaktır. 

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kabinesi, Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran muhalefet gerçeğinden kaçamayacaktır.

Bu durumda yaşanması muhtemel sorunu da şöyle özetleyebiliriz:

Cumhurbaşkanı kararname çıkarma yetkisini kullanacak.

Buna karşı, çoğunluğuna sahip muhalefet, kararnamelere itiraz ederek Meclis’ten aynı konuyla ilgili yasa çıkaracaktır.

Anayasaya göre, Meclisin çıkardığı yasaların Cumhurbaşkanının çıkardığı kararnamelere göre önceliği var. 

Böylelikle Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve Meclisin çıkardığı yasalar arasında çatışma yaşanacaktır.

Bu çatışmayı sonlandırmak için ise her defasında son karar verici olarak Anayasa Mahkemesi devreye girmek zorunda kalacaktır.

Tüm bunlar dikkate alındığında Türkiye’de siyasi krizlerin çıkması kaçınılmazdır.

Krizin sona erdirilebilmesinin yolu ise erken seçim kararı almak olacaktır.

Bunun için de muhalefetin Meclis’te 360 Milletvekiline sahip olması gerekecektir.

Muhalefetin 360 sayısı yoksa bu kez gözler cumhurbaşkanına dönecektir.

Cumhurbaşkanı yetkisini kullanıp, ülkeyi erken seçime götürürse bu kez “3. kez aday olamaz” şartına takılacak ki bunu da Erdoğan istemeyecektir.

Görüldüğü gibi bu sürdürülebilir bir durum değildir. 

Erken seçime gidilememesi, Cumhurbaşkanının ülkeyi rahatça yönetememesi, tarafları uzlaşmaya itecektir. 

Uzlaşmanın sağlanması durumunda ise Türkiye ‘Kısmi Kohabitasyon’ kavramıyla tanışacaktır. 

Bu ihtimale şimdiden göz önünde bulundurmakta yarar var.