Aslında yazının başlığı ‘Siyasette Bedavacılık’ olacaktı.
Ama CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e hitap etmenin daha çok dikkat çekeceğini düşündüğüm için değiştirdim.
Özgür Bey, yakından bildiği bu soruna, yani ‘Siyasette Bedavacılık’ hastalığına acilen müdahale etmelidir.
Konuya ilişkin olarak yaklaşık 15 yıldır benzer içerikte yazılar yayınlayarak, CHP’nin bünyesini saran bu hastalığa dikkati çekmeye çalışıyorum.
Yani bu yazı bir ilk değil ve biliyorum ki son da olmayacak.
Konuyu Kemal Kılıçdaroğlu’na birçok kez anlatamaya çalıştım.
Kemal Bey her zamanki tepkisiz yüz ifadesiyle dinleyip geçti.
Ama ‘Değişim’ sloganıyla Genel Başkan seçilen Özgür Bey belki bu hastalığı ciddiye alır.
Hemen her seçim ve özellikle de yerel seçim öncesi CHP’de aynı filmi izleriz.
CHP’nin yönettiği büyük oy potansiyeline sahip il ve özellikle de ilçelerde aday adayı enflasyonu yaşanır.
Aday adayları, CHP için ne büyük fedakarlıklar yaptıklarını, zorluklara katlandıklarını, gece gündüz çalıştıklarını abartarak, ballandırarak anlatırlar.
Hep kendilerine çalışmış bu kişiler, bizden de buna inanmamızı beklerler.
Ankara’da, yaşadığım Çankaya ilçesinden örnek vererek konuyu açayım.
Çankaya’nın herhangi bir semtinde yoldan geçen birini çevirip, üzerine 6 çizgi çekseniz ve belediye başkan adayımız budur deseniz, yüzde yüz seçilir.
Yani CHP açısından en kolay ya da gözü kapalı kazanılacak bir ilçedir Çankaya.
Yaklaşık 1 milyon nüfusuyla (942 bin) Çankaya, CHP’nin adeta oy deposudur.
Ama Çankaya bugüne kadar iyi yönetilmemiş ve kendi reklamını yapma derdindeki başkanların elinde heba olmuştur.
Kimileri, “Çankayalılar her şeyi belediyeden bekliyor. Kışın kapılarının önündeki ve kaldırımlardaki karı süpürmüyorlar. Oysa İsveç ve Norveç’te halk karı süpürür” diyerek hizmet anlayışını ortaya koymuştur.
Kimileri de rekor kırdığını sanarak kalpleri, sinirleri paramparça etmiştir.
Belediye başkanlarının görev tanımında olan işleri, bugüne kadar yapılmamış icraatlarmış gibi satarak, halkı saf yerine koymuştur.
Kazanılması çocuk oyuncağı olan Çankaya için yine çoğu tanıdık, eskimiş aday adayları ortaya döküldü.
Bunların arasında milletvekilliği, il başkanlığı, Parti Meclisi üyeliği, torpilli Genel Başkan danışmanlığı başta olmak üzere CHP’de birçok makam ve mevkide görev yapmış isimler çoğunlukta.
Söz konusu kişiler, sanki asli görevleriymiş ve başka işleri yokmuş gibi her seçimde her şeye aday adayı olurlar.
Bunların tanıtım kampanyasına da göz atmakta fayda var.
Örneğin, direklere asılan ve 100 adedi 325 bin TL olan küçük boy pankartlar Çankaya’nın her köşesinde karşımıza çıkıyor.
Kimi ilçe sanki proletaryanın merkeziymiş gibi ‘Devrim’ yapacağını söylüyor, kimi de kendini ‘Sokağın sesi’ ilan ediyor.
Bazıları ise kimsenin inanmadığı ve hatta güldüğü, ‘Birlikte yöneteceğiz’ lafı üzerinden yürüyor.
Bunların söylemlerine, sloganlarına, vücut dillerine baktığımızda, kendimizi 12 Eylül öncesine ait bir dünyada buluruz.
Halktan, halkçılıktan söz eden, emekten, işçiden, yoksuldan yana olduğunu söyleyen bu kişilerin sadece aday adaylığı sürecindeki kampanya için bunca parayı nereden bulduklarını merak ederiz.
Demek ki bunlar ‘zengin halkçılar’ diyerek sonuca ulaşmaya çalışırız.
İşin Siyasi Bedavacılık bölümünü biraz daha açalım.
CHP’nin, sokaktan geçeni aday yapsa kazanacağı Çankaya’da 25 aday adayı vardı.
Uyanık bir aday adayının hem Mamak hem de Çankaya için başvurduğu ortaya çıkınca, bu sayı 24’e düştü.
Evet CHP’nin Çankaya’da 24 aday adayı var, ama diğer metropol ilçeler Pursaklar ve Sincan’da ise sadece 1’er aday adayı var.
İlçeler üzerinden örnekleri çoğaltmadan özellikle Çankaya’daki aday adaylarına soralım: madem CHP için her türlü fedakarlığı yapıyorsunuz, partinin çok düşük oy aldığı Pursaklar ya da Sincan’dan neden aday adayı olmuyorsunuz?
Devrimden, sokağın sesi olmaktan, birlikte yönetmekten bahsediyorsunuz.
Devrime, sokağın sesi olmaya, birlikte yönetmeye Sincan’da, Pursaklar’da daha çok ihtiyaç yok mu?
Sincan’da, Pursaklar’da aday adayı olup çalışsanız, oralarda CHP’nin oyunu bir puan daha yükseltseniz, parti için büyük fedakârlık yapmış olursunuz.
Böylelikle Çankaya’da kendinize taraftar kazanmak, PİAR yapmak yerine Sincan’da, Pursaklar’da CHP’yi yüceltirsiniz.
Ama Çankaya’nın sokaklarında, salonlarında, kafelerinde, AVM’lerinde konforlu bir şekilde ‘kendine’ çalışmak varken, her türlü zorluğun, engelin olduğu Sincan’a, Pursaklar’a neden gidesiniz ve CHP’ye çalışasınız ki?
Bu Siyasi Bedavacılık sadece Ankara’da değil, İstanbul’da da var.
İstanbul’da da yönetimi CHP’de olan ve yoldan geçeni aday yapsanız kazanılacak ilçelerde aday adayı sayısı rekorlar kırıyor.
Kolay kazanılacak ilçelerden örneğin Avcılar’da 25, Şişli’de 19, Bakırköy’de 18, Kadıköy’de 16 aday adayı var.
Ama kolaycıların yanından dahi geçmek istemeyecekleri Sultanbeyli’de 1, Bağcılar’da 2, Kağıthane’de 2, Gaziosmanpaşa ve Başakşehir’de ise 3’er aday adayı var.
İzmir’de de durum farklı değil.
Urla’da 46, Karşıyaka’da 27, Buca’da 22, Menderes’te 22 aday adayı başvurdu.
CHP’nin yönetimindeki diğer ilçelerde de çok sayıda aday adayı var.
Buna karşılık AK Parti’nin yönetimindeki belediyelerden Kiraz’da 1, Bayındır, Kınık ve Bergama’da 3’er kişi aday adayı oldu.
Görüldüğü üzere Siyasi Bedavacılık İzmir’de de tavan yapmış durumda.
Yeri gelmişken hatırlatayım, İzmir için ‘CHP’nin kalesi’ ifadesi kullanılır.
Nasıl bir kaledir ki, toplam 28 milletvekilliğinin 8’ini Ak Parti, 3’ünü İyi Parti ve 1’ini MHP kazanabilmiştir.
Ha bir de Yeşil Sol Parti vardı.
Tekrar konumuza dönecek olursak, biliyorum ki Özgür Özel de kolay kazanılacak yerlerde aday adayı enflasyonu yaratanlara karşı pek bir şey yapamaz.
Ama en azından konuşmalarında, bu duruma işaret ederek, “Ey fedakar arkadaşlar, bizim olan yerlerde zaten kazanıyoruz. Partiye katkı sağlamak için bundan sonra lütfen gidip zayıf olduğumuz yerlerde aday adaylığı başvurusu yapın ve çalışın ki, oralarda oy oranımız artsın” demelidir.
Siyasi Bedavacılar böylesi çağrılara kulak asar mı?
Kesinlikle hayır.
CHP’nin başarısından başka bir derdi olmadığını söyleyen Çankaya’daki anlı şanlı bir aday adayına, “Neden Pursaklar ya da Sincan’dan başvurmayıp Siyasi Bedavacılık yapıyorsun” diye sordum.
“Partinin kazanamayacağı bir yere niye onca parayı, zamanı ve enerjimi harcayayım ki? Çankaya’da aday ilan edilirsem başkanlık garanti olur. Adaylığım kabul edilmese de bunca zaman reklamımı yaptığım için il ve ilçe örgütünde tanınırlığım, etkim artar. Bir sonraki seçime, il ve ilçe kongresine hazırlanırım. Aday adayı olduğum için aday ilan edilenin listesinden meclis üyesi olabilirim. Ayrıca CHP Genel Merkezi Çankaya’da. Pankartlarımı, afişlerimi Genel Merkez’e giden tüm yollara astırıyorum. Böylelikle adım ve yüzüm Genel Başkan, MYK, PM üyelerinin aklına kazınıyor” yanıtını aldım.
CHP, ‘Biz’ değil ‘Ben’ demekten vazgeçmeyen Siyasi Bedavacılardan kurtulmadıkça halka ulaşamaz ve yerinde sayar.
Halk ise Cumhuriyet ile Parti arasına sıkışıp kalmış bir süs kelimesi olmaya devam eder.
“Aday adayı olmak herkesin demokratik hakkıdır” öğretisinin arkasına saklananlar bu yazıdan hoşlanmayacaktır.