Bu yazıyı son birkaç gündür sıklıkla dillendirilen bir yanlışı düzeltmek için kaleme aldım.
Nahçıvan kent merkezi Iğdır ilimize 160 km uzaklıktadır. Türkiye, Nahçıvan ile bağlantısını 28 Mayıs 1992’de açılan Umut Köprüsü’yle daha sağlamlaştırmıştır.
Azerbaycan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olan Nahçıvan, Türkiye’nin de garantörlüğü altındadır.
Nahçıvan’ın, Türkiye ile 18 km’lik sınırı, ülkemiz ve Azerbaycan açısından birçok anlamda stratejik ve ekonomik öneme sahiptir.
Önceleri Türkiye ile kara bağlantısı bulunmayan Nahcivan, Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü sayesinde bugünkü konumuna zaman içinde sahip olmuştur.
Şurası açık ve nettir, Türkiye’nin garantörlüğü bulunmasaydı, bugün Nahçıvan da olmayacaktı.
Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti için Mustafa Kemal Atatürk, "Türk Kapısı", Kazım Karabekir Paşa ise “Şark Kapısı” tanımlamasını yapar.
Nahçıvan'da, İngilizlerin yardımıyla Mayıs 1919’da Ermeni idaresini kurma girişimi olduğunu anımsatmakta yarar var.
İngiliz askerlerinin destek verdiği Ermeniler, 6 bin kişilik bir kuvvet ile 24 Mayıs 1919’da Nahçıvan’ı işgal etmişti.
Bölgedeki köylere saldıran Ermenilerin amacı, Türkleri Aras Nehri’nin batısına sürmek ve Nahçıvan'da etnik temizlik yapmaktı.
Bunu başaramadılar, çünkü 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’nın Nahçıvan'a gönderdiği 2 bin askerden oluşan kuvvet, Ermenilere baskın yapacaktı.
Türk kuvvetleri, Ermenilerden bir zırhlı trenle dört top, 42 makineli tüfek ele geçirdi, 200 esir alındı.
Bu olaydan sonra Ermeni güçleri Nahçıvan’dan ayrılarak, Revan’a gittiler.
İngilizlerin ardından, 1919 yılı sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletleri, Nahçıvan’a asker göndermiştir.
Taşnaklara önemli miktarda silah ve cephane veren Amerikalıların amacı, bölgede kendi kontrollerinde bir yönetim kurmaktı.
Ermeniler, Amerikan askerlerin de desteğiyle Nahcivan’ın çeşitli bölgelerine girip, etnik temizliğe başladılar.
Bölgeden gelen yardım çağrılarına Doğu cephesi komutanlığı yine kayıtsız kalmamıştır.
Türk ordusunun müdahalesiyle Ermeni güçleri Mart 1920’de Nahçıvan’dan çıkarılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, bu gelişmeleri 2 Ağustos 1920 tarihinde, Meclis'teki konuşmasında, “Oraya giden kuvvetlerimiz, Kızıl kuvvetler tarafından özel törenle ve olağanüstü saygılar ile kabul edilmişlerdir. Burada birleşen iki hükûmet kuvvetleri, diğer kuvvetler gelinceye kadar yerinde ortaklaşa önlemler almakla şimdi, bugün de meşguldür.
Kızılordu süvarisinden Şahtahtı yönüne çıkan bazı seyyar kuvvetler, Nahcivan’ın otuz kilometre kadar kuzeyinde Ermeni keşif kollarını bulmuş ve onları uzaklaştırmıştır” sözleriyle anlatmıştır.
Nahçıvan’ın statüsü, Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ve Sovyetler Birliği arasındaki Moskova Anlaşması ile ortaya çıkmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ısrarlı tutumu ve Lenin’in de bunu kabul etmesi, Nahçıvan’ın statüsünün belirlenmesini sağlamıştır.
Bu sırada yaşananları özetlemek gerekirse Sovyetler Birliği, 10 Ağustos 1920’de, Ermeni Taşnak Hükümeti ile yaptığı antlaşma uyarınca Nahçıvan’ı kâğıt üzerinde Ermenilere verdi.
Ancak Lenin, Moskova’da görüşmelerde bulunan Bekir Sami ve Yusuf Kemal Beylere bu antlaşmayı kastederek; “Biz, Ermenilerle anlaşma yapmakla hata ettiğimizi anladık. Düzeltmeye çalışacağız. Biz düzeltemezsek de siz düzeltirsiniz” dedi.
Mustafa Kemal Atatürk, Sovyetlerin Ermenileri kayıran tutumundan memnun değildi.
Nitekim Moskova’ya hitaben yazdığı 26 Nisan 1920 tarihli mektubunda, Ermenistan’a askerî harekât yapmayı üstlenmekte ve teklif etmekteydi.
Atatürk, Lenin’e gönderdiği mektubu, Nahçıvan üzerinden Moskova’ya iletmiştir.
Anlaşma için Moskova’ya gidecek Türk heyetin yol güzergâhının Nahçıvan koridorundan geçmesini de konuya verdiği önemin anlaşılmasını sağlamak için istemiştir.
16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Anlaşması öncesinde müzakereler için Rusya’ya giden heyette bulunan Yusuf Kemal Bey’in, Ankara’dan ayrılmadan önce Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesi önemlidir.
Yusuf Kemal Bey, “Paşam, Ruslar Nahçıvan üzerinde ısrar ederlerse ne yapalım? diye sorar.
Atatürk, “Nahçıvan Türk Kapısıdır. Bunu dikkate alarak elinizden geleni yapınız” yanıtını verir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Sovyetler Birliği arasındaki Moskova Anlaşması’nın 3. maddesinde, Nahçıvan Özerk Bölgesi kurularak Azerbaycan’a bağlandığı ve başka bir ülkeye verilemeyeceği belirtilir.
Ankara’ya dönen Yusuf Kemal Bey, ilk iş olarak Mustafa Kemal Atatürk ile görüşür ve “Muhterem Paşam, Nahçıvan için elden geleni yaptık” der.
Atatürk’ün yanıtı, “Yusuf Kemal Bey, kapımız mevcudiyetini muhafaza ediyor, bizim için önemli olan budur” şeklindedir.
Atatürk, Nahçıvan’a verdiği önemi Sovyetler Birliği yöneticilerine çok net bir şekilde göstermiştir.
Gelelim yazının başlığında vurgulamaya çalıştığımız doğru bilinen yanlış düzeltmeye.
Atatürk’ün cebinden para ödeyerek İran’dan toprak alıp, Nahçıvan ile Türkiye sınırını oluşturduğu efsanesi son olaylar nedeniyle bir kez daha dillendiriliyor.
Olmayan bir şeyi Mustafa Kemal Atatürk’e mal etmek, aslında ona zarar vermektir.
Nahçıvan ile kara sınırımız, 1932'de İran ile varılan anlaşma sonucu oluştu.
Küçük Ağrı Dağı önceleri İran sınırları içindeydi.
Kürt aşiretlerinin isyanları sırasında, Türk ordusundan kaçan isyancılar İran'a geçiyordu.
Fırsatını bulduklarında ise tekrar Türkiye'ye gelip isyanı sürdürüyorlardı.
Türkiye’nin uyarılarına rağmen İran bunları önlemekte zorlanıyordu.
Sorunu kalıcı olarak çözmek isteyen Mustafa Kemal Atatürk, 18 Ocak 1932'de, dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Beyi Tahran'a gönderdi.
Atatürk, sınır düzeltilmesi yapılarak, Küçük Ağrı'nın Türkiye'ye verilmesini, böylelikle isyancıların kontrol altına alınmasını hedefliyordu.
Görüşmelerin ardından 23 Ocak'ta, İran sınır düzeltmesini kabul etti ve Küçük Ağrı Dağı bölgesini Türkiye'ye verdi.
Türk Hükümeti de bunun karşılığında, iki ülke arasındaki 560 km uzunluğundaki sınırın daha güneyinde, Küçük Ağrı Dağı'na 150 km uzaklıktaki bir toprak parçasını İran'a verdi.
Söz konusu alan, İran'ın uzun süredir talep ettiği ve iki ülke arasında sorun olan Katur bölgesiydi.
Görüldüğü üzere para ile toprak alınmamıştır.
Konuya resmiyet kazandıran anlaşma da 5 Kasım 1932'de Ankara'da imzalandı.
Geleceği görebilme ve sorun çözebilme yeteneğine sahip Atatürk önce Nahçıvan'ın 1921'deki Moskova Anlaşması ile Azerbaycan'a bağlı Özerk bir Cumhuriyet olmasını sağladı.
Ardından da İran ile toprak değişimi yapılmasını sağlayarak, 1932'deki Ankara Anlaşmasıyla Nahçıvan ile 18 Km uzunluğundaki kara sınırımızı oluşturdu.
Atatürk’ün, İran Şahı Pehlevi ile kurduğu dostluğun Tahran’ın toprak değişimini hemen kabul etmesinde rolü olduğunu da hatırlatalım.
Nahçıvan, bugünleri öngören Atatürk'ün stratejik dehası, sabırlı ve kararlı tutumu sayesinde günümüzde Türkiye ve Azerbaycan için Türk kapısı olabilmiştir.